Gündem

SZ: Alman ihracatı yorgunluk sinyalleri veriyor

Alman ekonomisinin yıllar sonra ilk kez küçülmesi ve May kabinesinin Brexit anlaşmasını onaylaması gazetelerden seçtiğimiz yorumların konularını oluşturuyor.

15 Kasım 2018 12:52

Alman ekonomisinin üç buçuk yıldır ilk kez küçülmesini Frankfurter Rundschau gazetesi belli nedenlere bağlıyor:

"Almanya'nın Gayri Safi Yurtiçi Hasılası yıllardır ilk kez geriledi. Cüzi ama sembolik önemi olan bir küçülme kaydedildi. Egzoz testlerinin yeniden düzenlenmesinin yol açtığı karmaşıklık otomobil üretimini frenledi. Durumun yakında değişeceğine güvenip, geçici bir problemden söz etmek hata olur. Büyüme oranının önündeki eksi işareti istihdam, şirket kârları ve vergi gelirlerinin sonsuza kadar artamayacağını gösteriyor. Aynı zamanda da otomotiv endüstrisinin ne kadar önemli bir rol oynadığını. Başka sanayi branşları da güçten düşüyor. Almanya sadece uzun süreli canlanmanın sonuna gelmiş sayılmaz. Bazı ülkelerde gözü zaferden başka bir şey görmeyen politikaların ne gibi sonuçlara yol açabildiğini de görüyoruz. ABD ile Çin arasındaki ticari anlaşmazlıktan Avrupa şirketleri de etkileniyor. İtalya ile AB arasındaki bütçe anlaşmazlığı da tırmanıyor. Bu anlaşmazlık para birliğindeki düzelmenin sınırlı kaldığına işaret ediyor. Bütün bu belirtiler önümüzdeki yılın sakin geçmeyeceğinin habercisidir.”

Son dört yılın üçünde yüzde 2'nin üzerinde büyüyen Almanya için bereket yıllarının geride kaldığını yazan Süddeutsche Zeitung şu değerlendirmeyi yapmış:

"Almanya'nın yılı yüzde 1,6'lık büyümeyle kapatacak olması ekonomik geleceğin pek parlak olmayacağını gösteriyor. Alman ekonomisini sürükleyen ihracat uzun süredir yorgunluk sinyalleri veriyor. Çin daha az Alman malı alıyor. Aynı zamanda Alman şirketleri geçmişteki canlanma dönemlerindekinden daha az yatırım yapıyor. İhracattaki belirsizlikler yatırımları frenliyor. Canlanmanın sona erip ermeyeceğini güvensizlikler belirleyecek. Brexit güvensizliği bir anlaşmayla savuşturulabilir. İtalya ile AB arasındaki bütçe anlaşmazlığı Avrupa Parlamentosu seçimlerine kadar sürdüğü takdirde ise, güvensizlik artabilir. ABD Başkanı Donald Trump'ın zenginleri kayıran vergi reformunun etkisi giderek azalıyor. Trump'ın himayecilik tutkusu da dünya ekonomisini tehdit ediyor. Hükümet Almanya'nın durgunluğa sürüklenmesini önleyebilir. Yurtiçi talebi ihracat ya da yatırımların değil, tüketim harcamalarının beslediği unutulmamalı. Yeter ki, vergi reformuyla satın alma gücü arttırılsın ve sıfır borçlanma tutkusundan vazgeçilip, kamu yatırımlarına hız verilsin.”

Neue Osnabrücker Zeitung Britanya Bakanlar Kurulu'nun, Avrupa Birliği (AB) ile varılan Brexit anlaşma taslağını onaylamasını konu alan yorumunda şu görüşlere yer veriyor:

"Anlaşarak da olsa, anlaşmadan da, ‘sert' de olsa ‘yumuşak' da... Britanya AB'den ayrılmakla gelecek nesillerin selameti için oynanan pokeri kaybetmeyi göze almış sayılır. Brexit varlıklı elit zümrenin zorladığı ve ayrılmayı hasretle bekleyenlerin en az etkilenecekleri bir projedir. Onlar Britanya'nın kendi kaderini bizzat tayin ederek yeniden Büyük Britanya olacağından dem vurdular ama AB'den ayrılmanın ekonomik faturasının kabaracağını vatandaşa anlatmadılar. Bunu bildikleri için de Brüksel ile Londra arasında varılan anlaşmayı halkın oyuna sunmaktan çekiniyorlar.”

Stuttgarter Zeitung'un yorumunda Britanya'daki ayrılmadan yana olanların Brexit'i Avrupa Parlamentosu seçim kampanyasına malzeme yapacaklarını hatırlatıyor:

"AB karşıtları ayrılmanın kaçınılmaz olan acısını ve maliyetini Brüksel'e yıkmayı deneyeceklerdir. Popülistler Avrupa seçim kampanyasında suçu AB'nin üzerine atmak için hazır bekliyorlar. Brüksel'i pazarlıkta çok katı davranıp Britanya'yı köşeye sıkıştırmakla suçlayacaklar. Avrupa bu oyuna gelmemeli. AB'de birinci ve ikinci sınıf üye olamaz. Taviz verilemez. Sınır, sınırdır. Tavize yer yoktur.”

DW, dpa, afp/AG, BÖ

© Deutsche Welle Türkçe