Türkiye, Afrin’e yönelik operasyonlarını sürdürürken, Esad rejiminin ülkenin kuzeyinde yeni hava savunma sistemleri konuşlandırması, iki taraf arasında çatışma riskini artırdı. Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi'nde (IPM) araştırmalarını sürdüren Alman savunma uzmanı Magdalena Kirchner, DW Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, Esad rejiminin Türkiye’nin askeri hedeflerinini daraltmasını, muhaliflerle işbirliğini de sınırlandırmasını istediğini, son hamlelerin de bu amaç doğrultusunda atılmış adımlar olabileceğini söyledi.
Kirchner, “Türkiye’yi tehdit olarak gören Esad, son hamlesiyle, Rusya’nın güdümünde hareket etmediği, bağımsız bir aktör olduğu mesajını vermeyi hedeflemiş de olabilir” dedi. Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) uzmanı Oytun Orhan ise son günlerde sahada yaşanan gelişmelerde, İran’ın belirgin rolüne dikkat çekti.
İran, Türkiye’nin adımlarından rahatsız
Türkiye ile Rusya’nın İdlib’de çatışmasızlık bölgesi kurulması konusunda işbirliği yaptığını, ancak Esad rejimi ve İran’ın attıkları son adımlarla, Astana Anlaşması’nın altını oyduğunu söyleyen Orhan, bölgede gözlem noktası oluşturmaya giden Türk konvoyunun, İran’a bağlı milis unsurları tarafından hedef alındığına işaret etti.
Orhan, “İran da Astana Anlaşması’na imza atmış olsa da Esad rejimi ile birlikte bunun altını oymak için elinden geleni yapıyor. Çünkü çatışmasızlık bölgesinin oluşmasıyla birlikte, rejimin bazı tavizler vermek durumunda kalacağı siyasi çözüm aşamasına geçilecek. Bunu önlemek isteyen İran ve Esad, Türk askerinin ilerleyişini engellemeyi hedefliyor” değerlendirmesini yaptı.
Sahada yaşanan son gelişmeler, Suriye’de ateşkesin sağlanması ve siyasi çözüm çabalarını zora sokarken, Türkiye ile İran’ı da karşı karşıya getirme riskini artırıyor.
Orhan, Suriye konusunda Rusya’nın tavrının belirleyici olacağı tespitinde bulunurken, “Rusya’nın desteği olmaksızın ne Esad rejiminin ne İran’ın Türkiye’yi doğrudan hedef alan bir harekata girişmesi söz konusu olmaz. Türkiye’nin de karşı tarafa ciddi bir zarar verme kapasitesi olduğu biliniyor” şeklinde konuştu.
Rusya-Türkiye işbirliği ne kadar sağlam?
Rusya’nın Türkiye’nin Zeytin Dalı Harekatı’na imkan tanıması, ancak diğer yandan PYD ile de yakın bağlarını sürdürmesi, Ankara ile Moskova arasındaki yakın işbirliğinin geleceği konusunda soru işaretlerini de beraberinde getiriyor.
Bölgedeki gelişmeleri yakından takip eden güvenlik politikaları uzmanlarından Magdalena Kirchner, Türkiye ile Rusya arasında çeşitli konularda görüş farklılıklarının sürdüğünü, ancak her iki ülke basınında, ABD’ye yönelik işlenen tepkiyle, bunların üstünün örtüldüğünü söyledi.
Türkiye’nin Suriye müzakere masasındaki pozisyonunu muhafaza edebilmek için Rusya’ya güvendiğine dikkat çeken Kirchner, “Rusya ile ipleri kopartmak, aslında güçlüklerle dolu bu zorlu stratejik işbirliğini Batılı müttefiklerine karşı, özellikle de ABD’ye karşı kullanma girişimlerini sonuçsuz bırakır” değerlendirmesini yaptı.
Rusya’nın Türkiye’nin Afrin’e yönelik harekatı bağlamında Suriye hava sahasını kapattığı iddialarını değerlendiren Kirchner, Rusya’nın Fırat Kalkanı operasyonu sırasında da dönem dönem Suriye’nin hava sahasını Türk savaş uçaklarına kapattığını hatırlattı ve şunları kaydetti:
"Zeytin Dalı harekatında hava sahasının kapatılması operasyonun hızını kesebilir. Ayrıca TSK’nın Afrin merkezinde bir operasyona girişmesi halinde hava desteği kilit önem taşıyacaktır. Doğrudan ve sadece YPG hedeflerinin, tünellerinin, zırhlı araçlarının hedef alınmasında, sivil kayıpların sınırlandırılmasında hava desteği ciddi öneme sahip. Gerçi hava sahası açık kalsa da 300 bin kişinin yaşadığı bir bölgede bu çok güç.”
Türk ve ABD askerleri çatışır mı?
Suriye’nin kuzeyinde PYD’ye karşı harekat icra eden Türk askerleri, kimi bölgelerde Esad rejimi ya da İranlı milis grupların yanı sıra, NATO müttefiki ABD askerleriyle de çatışma riskiyle karşı karşıya bulunuyor. Dikkatler ABD Dışişleri Bakanı Tillerson ile Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı McMaster’ın önümüzdeki hafta Türkiye’ye yapacakları ziyaretlere çevrildi. ORSAM uzmanı Orhan, tarafların diyalog, müzakere yoluyla bir çözüm bulmaları gerektiğini vurgularken, “Aksi bir durum Batı ittifakının sorgulanmasını beraberinde getirir, yol açılacak şiddet sarmalının iki taraf açısından da maliyeti olur” dedi.
Türkiye’nin PYD ile mücadeleyi “yaşamsal bir sorun” olarak gördüğünün altını çizen Orhan, Ankara’nın burada bir taviz vermesine ihtimal vermediğini vurguladı. Orhan, "ABD Türkiye ile çalışmak konusunda istekliyse politika revizyonuna gitmek durumunda. Orta yol, bir çatışmaya gerek kalmaksızın, daha önce verilen sözler doğrultusunda ABD ve YPG askerlerinin Münbiç’ten çekilmesi, buranın Türkiye destekli grupların kontrolüne geçmesi olabilir” değerlendirmesini yaptı.
Barış kısa vadede mümkün görünmüyor
Son gelişmelerin, küresel ve bölgesel aktörlerin, siyasi süreçte ellerini güçlendirmek için askeri kazanımlara ağırlık verdiğini gösterdiğine işaret eden Orhan, “Suriye içinde fiili sınırların oluşmaya başladığı bir dönemde herkes son mevzileri kapma çabası içerisinde. Savaşın kısa vadede son bulması gerçekçi değil” görüşünü kaydetti. Alman savunma uzmanı Magdalena Kirchner de Suriye’de artık “aynı anda çok sayıda savaşın yaşandığı” yeni bir döneme girildiğine işaret etti.
Son haftalardaki gelişmelerin, siyasi çözüm için umut bağlanan Astana ittifakının düşünülenden çok daha kırılgan olduğunu gözler önüne serdiğini söyleyen Kirchner, Avrupa ülkelerinin bakışını da şu sözlerle aktardı: “Sivillere karşı kimyasal silah kullanımının sürmesi, Türkiye ile Suriye arasında gerilimin daha da tırmanması riski, Türkiye’nin ağırlamakta olduğu 3 milyonu aşkın mülteci ve yeni göç dalgası ihtimali, olası gelişmeler ile ilgili endişeleri artırıyor. İdlib ve Doğu Guta’da yaşanan insani felaket Rusya, Türkiye ve İran’a Astana süreciyle devredilen istikrarı sağlama hedefine ulaşılamadığını, bölgesel rakipler arasında güvenin tesis edilemediğini, yerelde durumun iyileştirilemediğini gözler önüne seriyor. Tırmanışın sürmesi Avrupa için hem göç hem de güvenlik baskısını beraberinde getirecektir. Öte yandan Türkiye-ABD gerilimi hem IŞİD’e karşı koalisyon hem de NATO’nun çabalarını yavaşlatabilir ayrıca Avrupa’nın sınırında bir insani felakete tanıklık edilebilir. ”
Değer Akal / Berlin
© Deutsche Welle Türkçe