İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün “Ölmek Zorunda Değildi: Suriyeli Muhalif Grupların Hedef Gözetmeden Yaptığı Saldırılar” başlıklı raporu yayımlandı. Raporda, Suriye'de silahlı muhalif grupların, hükümet kontrolündeki bölgelerde sivillere bombalı araçlar, top ve füzelerle hedef gözetmeksizin saldırdıklarını bilgisi yer aldı. Söz konusu saldırılar, savaş hukukunu ihlal ederek yüzlerce kişinin ölmesine ve sakatlanmasına, sivil bölgelerde altyapının tahrip olmasına sebep olduğu belirtildi.
79 sayfalık raporda, Ocak 2012-Nisan 2014 tarihleri arasında süren ve 2015'te de devam eden, hükümetin kontrolü altındaki yoğun nüfusun yaşadığı bölgelere yapılan çok sayıda saldırı belgelendi. Rapordaki bulgular esas olarak mağdur ve tanık ifadelerine, sahada yapılan incelemelere, halka açık videolara ve sosyal medya sitelerinden derlenen bilgilere dayanıyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Orta Doğu direktör vekili Nadim Houry, “Suriye'de, isyancı grupların hükümet güçlerinin acımasızlıklarını taklit ederek siviller açısından yıkıcı sonuçlara yol açtıkları bir kötülük yarışına tanık oluyoruz. Gerek hükümetin, gerekse direnişçilerin kontrolündeki bölgelerde bedeli siviller ödüyor. Verilen uluslararası tepki ise çok yetersiz” dedi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, bombalı araçlar dahil farklı türde patlayıcılar kullanarak gerçekleştirilmiş Şam'ın banliyölerinden Jaramana'da 17, yine Şam’ın merkezinde bir, Homs'un el-Zehra ve Akrama mahallelerinde altı ve Homs’un banliyölerinden Tabtiye'de de bir saldırıyı belgeledi. Bu bölgelerin çoğunda, kimi zaman hükümeti destekledikleri düşünülen Hristiyanlar, Durziler, Şiiler ve Aleviler gibi büyük çoğunluğunu dini azınlıkların oluşturduğu bir nüfus bulunuyor.
Bombalı araç saldırıları ticari bölgelerde ve yerleşim yerlerinde, şehir merkezlerinde ve bir defasında da mezarlıkta bir cenaze sırasında gerçekleştirildi. Patlamaların birkaçında, belli ki ölü ve yaralı sayısını arttırmak amacıyla birbiri ardına iki bomba patlatıldı.
Bombalı araç saldırıları devam ediyor. 1 Ekim'de Homs'un Akrama mahallesindeki bir ilkokulun hemen önünde patlayan ikiz bomba, medyada çıkan haberlere göre çoğunluğunu çocukların oluşturduğu düzinelerce sivilin ölümüne neden oldu.
İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün incelediği bütün bombalı araç saldırılarında tanıklar olay yeri civarında Suriye hükümetine ait hiçbir askeri hedefin bulunmadığını söylediler. Bu saldırıların çoğunluğunun hedef gözetilmeksizin yapılmasının yanı sıra, esas amacın sivil halk arasında korku yaymak olduğu anlaşılıyor. Bombalı araç saldırıların birçoğu, hiçbir silahlı grup tarafından üstlenilmedi. Yine de, bu raporda ele alınan 25 saldırıdan 10’unun sorumluluğunu aşırı İslamcı gruplar el Nusra Cephesi ve İslam Devleti (IŞİD olarak da bilinen) üstlendi.
Hükümete muhalif silahlı gruplar da Şam ve çevresi ile Homs'u sık sık havan topu, yerli yapım füzeler ve diğer tür toplarla vurmaya devam etti. Hedef gözetilmeksizin yapıldığı anlaşılan bu saldırılar çok sayıda sivilin ölümüne yol açtı. Jaramana'ya yapılan bu tür yüzlerce saldırının en az altısında havan topları ve füzeler, içinde çok sayıda çocuğun bulunduğu okullara veya okulların yakınlarına isabet etti. İki saldırıda yardım tesisleri ve sığınaklar, dördünde de merkezi yerleşim bölgeleri isabet aldı.
Homs'da silahlı muhalif gruplar sık sık hükümet kontrolündeki yerleşim bölgelerini bombardımana tuttu. Bu gruplar, kamuya yönelik açıklamalarında sıklıkla güvenlik güçlerine saldırdıklarını öne sürseler de tanıklarla yapılan görüşmeler ve saldırılara hedef olan bölgelere yapılan ziyaretlerde, civarda askeri hedeflerin olduğuna dair herhangi bir delil bulunmadı. Bu da saldırıların hedef gözetilmeksizin ve muhtemelen kasıtlı olarak sivilleri hedef almak suretiyle gerçekleştirildiğini gösteriyor.
Bazı silahlı muhalif gruplar yaptıkları açıklamalarda Başkan Beşar el-Esad hükümetine karşı sürdürdükleri savaşta her yolun meşru olduğunu, muhaliflerin denetimindeki bölgelerde sivillere karşı yapılan saldırılara misilleme olarak hükümetin kontrolündeki bölgelerde yaşayanların yanı sıra hükümetle bağlantılı olduğu veya hükümeti desteklediği düşünülen sivillere de saldırılabileceklerini ifade ediyorlar.
Böylesi argümanların savaş hukuku bakımından herhangi bir geçerliliği bulunmuyor. Suriye’de silahlı gruplar hükümet güçlerinin ve hükümet yanlısı milislerin gerçekleştirdiği ve İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün de uzun süredir belgelemekte olduğu ihlallere bakmaksızın silahlı muhalif gruplar savaş kurallarına uymakla yükümlüdür. Hukuka saygı mütekabiliyet esasına (yani hukuka ancak karşı taraf da uyarsa uyulur kaidesine) dayanmaz. Çatışmanın tüm taraflarının, karşı taraf veya tarafların fiillerini dikkate almaksızın hukuka uygun davranma yükümlülüğü vardır.
Uluslararası hukuk, direnişçi gruplar dahil olmak üzere, bu savaşın tüm taraflarına, sivilleri kasten hedef alan, siviller ve savaşçılar arasında ayrım gözetmeyen ve umulan askeri kazanımla orantısız sivil kayıplara yol açan saldırılarda bulunmayı yasaklar. Suç işlemek amacıyla bu kanunsuz saldırıları planlayan, emreden veya gerçekleştiren kişiler emir komuta zincirinde üstlendikleri sorumluluk ölçüsünde işledikleri savaş suçlarından yargılanmaya tabi tutulur.
Şubat 2014'te Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin kabul ettiği 2139 numaralı Karar, “tüm tarafların sivillere yönelik saldırıları durdurmalarının yanı sıra sivil nüfusun yaşadığı bölgelerde hedef gözetmeyen silahları kullanmayı sona erdirmelerini” talep eder. Buna rağmen Suriye'de çatışmanın tüm tarafları hukuksuz saldırılar gerçekleştirmeye devam ediyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü, Güvenlik Konseyi'nin Suriye'deki durumu Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne sevk etmesi ve haklarında yaygın ve sistematik ağır ihlallere karıştığına dair güvenilir kanıt bulunan güçlere silah ambargosu uygulaması gerektiğini söyledi.
Çatışmanın bütün tarafları sivillere yönelik tüm kasıtlı, hedef gözetmeyen ve orantısız saldırıları sona erdirmelidir. Suriye'deki ve yurt dışındaki siyasi ve dini liderler de dahil olmak üzere nüfuzlu tüm destekçiler hukuksuz saldırılarda bulunan tüm tarafları kınamalıdır. Yaygın ve sistematik olarak ağır savaş suçu işleyen savaşçılara askeri yardımda bulunan hükümetler ve özel kişiler suç ortağı olma riskiyle karşı karşıyadır – ve bu savaşçılara yaptıkları yardımları sonlandırmalıdır.
Houry, “İki taraf da hedef gözetmeyen saldırıları kınayan Güvenlik Konseyi kararını ciddiye almadığına göre, konseyin savaş suçu işleyenlerin cezalandırılmaları için daha güçlü adımlar atması gerekiyor” dedi.
Tanık ifadeleri
“Yolda kopmuş bir ele takıldım. Arabaya en yakın konumda olanlar paramparça olmuştu. Sonra yerde babamın bedenini gördüm. Parçalanmamıştı, ama göğsünün sol tarafında bir delik vardı. Bacağı kırılmış, kemik fırlamıştı. Yüzünü temizlemeye çalıştım ve ona sarıldım. Son nefesini hissettim.” – Hani, 28 Kasım 2012 tarihinde Jaramana'da babası ve erkek kardeşinin ölümüne yol açan bombalı araç saldırısını anlatıyor (Kasım 2013).
“Hafif bir ses duydum; rüya gördüğümü sandım ama sonra betonun titrediğini hissettim. Bir anda çatıyla zemin arasında sıkıştım... Yanımızda yatan küçük kızın [kızımın] öldüğünü anladım... Herkesin iyi olduğundan emin olmadan hastaneye gitmek istemedim, ama beni zorladılar... Hastanede birbiri ardına gelmelerini beklerken, en az birinin canlı olarak gelmesini umut ediyordum. Ama hiçbiri gelmedi.” - Bir baba, 4 Kasım 2013'te Homs'un banliyösü Tabtiye'de patlayıcı dolu bir kamyonla yapılan intihar saldırısında karısını ve çocuklarını nasıl kaybettiğini anlatıyor (Kasım 2013).
“Mona anaokulunu bitirmek üzereydi ve ilkokula gitmeye hazırlanıyordu. Ertesi gün okul malzemeleri alacağımızı konuşuyorduk. Ne olduğunu hatırlamıyorum ama uyandığımda hastanedeydim ve bana Mona'nın öldüğünü söylediler.” - 5 Haziran 2013'te Akrama, Homs'taki füze saldırısını anlatan bir anne (Kasım 2013).
“Füze isabet ettiğinde televizyon seyrediyordum, kızım bilgisayarda oyun oynuyordu ve karım da odanın ortasında yerde oturuyordu. Bilincim yerindeydi ve bağırıyordum ama üstümdeki molozlar yüzünden hareket edemiyordum.” - Hady, 9 Eylül 2013'te Akrama, Homs'ta meydana gelen ve 9 yaşındaki oğlu ile 28 yaşındaki kızının yaralandığı füze saldırısını anlatıyor (Kasım 2013).