Suriye iç savaşında 2011 yılından bu yana çoğunluğu geleneksel silahlarla olmak üzere tahmini rakamlara göre 400 bin kişi hayatını kaybetti. Ancak İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW) belgelediği 85 saldırıya göre yaklaşık 2 bin kişi, yurt dışından en sert tepkilere yol açan kimyasal saldırılarda öldü. Geleneksel silahların başlı başına korku saçtığı bir iç savaşta, bir de kimyasal silah kullanılması bir medeniyet sınırının da aşılması anlamına geliyor. Pek çok toplum ve ülke tarafından tanınan bu sınırın çerçevesi Kimyasal Silahlar Sözleşmesi ile çizilmiş ve kurumsallaştırılmış durumda. Kimyasal silahlar askeri açıdan Suriye savaşında önemli rol oynamadı. Ancak siyasi ve psikolojik açıdan bu saldırılar oldukça önemli. Peki, bugüne kadar Suriye savaşında kimyasal saldırılara ilişkin neler yaşandı?
Obama’nın "kırmızı çizgisi"
ABD Eski Başkanı Barack Obama 20 Ağustos 2012 yılında yaptığı konuşmada, Suriye iç savaşında kimyasal silah kullanımının, kırmızı çizgiyi aşmak anlamına geleceğini söyledi. Bu açıklamadan bir ay önce, 23 Temmuz 2012’de Şam yönetimi ilk kez kimyasal silahlara sahip olduğunu kabul etmişti. Suriye kimyasal silah cephaneliğini öncelikle, nükleer silahlara sahip İsrail’i korkutmak amacıyla kurdu. Obama bu açıklamayla hem kendisinin hem de ABD'nin ağırlığını öne çıkardı ancak kendilerini etkilere açık hale de getirdi. O sırada Suriye’deki iç savaş bir yılını geride bırakmıştı.
İlk iddia
Aynı yıl Suriye’de kimyasal saldırı düzenlendiğine dair ilk iddia ortaya atıldı. Humus kentinde 23 Aralık 2012’de yedi kişinin "zehirli gazlar" nedeniyle hayatını kaybettiği öne sürüldü. Şam yönetimi de 19 Mart 2012'de, silahlı muhalif grupların Şam ve Halep'in banliyölerine kimyasal saldırılar düzenlediklerini iddia etti. Saldırıda 16’sı orduya bağlı askerler olmak üzere 25 kişinin hayatını kaybettiği belirtildi. Şam yönetimi Birleşmiş Milletler’den (BM) saldırıya ilişkin bir inceleme yapmasını talep etti. Bu saldırıları, Esad yönetiminin yaptığı öne sürülen en az üç kimyasal saldırı daha takip ederken, 2013 yılı Ağustos ayında BM kimyasal silah uzmanlarının Suriye'ye girişlerine izin verildi.
Guta'daki dram
BM'ye bağlı kimyasal silah uzmanlarının Suriye'de olduğu sırada, 21 Ağustos 2013’de muhaliflere yakın aktivistler Guta'ya düzenlenen saldırıda kimyasal silah kullanıldığını iddia etti. Kurban sayısına yönelik bugün dahi net bir rakam bulunmazken, çoğu sivil yaklaşık bin kişinin öldüğü tahmin ediliyor. Esad rejimi saldırıyı düzenlediğine dair suçlamaları kabul etmiyor. Batılı devletlerin gizli servisleri, sarin gazı kullanılan saldırıdan "büyük olasılıkla" Esad yönetiminin sorumlu olduğunu dile getiriyor. Saldırı sonrası ABD Başkanı Obama, Kongre'den Suriye'ye askeri müdahale yapılması için onay istedi.
Kimyasal silahların imhası
Dönemin ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Esad yönetiminin tüm kimyasal silahları imha etmesi karşılığında askeri müdahalede bulunmayacaklarını açıkladı. ABD'den 2013 yılı Eylül ayında yapılan öneri Esad ve müttefiki Rusya’nın Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov tarafından hemen birkaç saat içinde kabul edildi. Esad yönetimi kimyasal silah cephaneliğini ve üretim tesislerini açtı ve yaklaşık 1300 ton kimyasal silah Akdeniz’de özel bir gemide imha edildi. Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü 2014 Temmuz ayında Suriye’deki kalan kayıt altındaki son 100 ton kimyasal silahın da gemiye nakledildiğini açıkladı. Suriye’deki kimyasal silahların imha sürecinde 30 devlet yer aldı.
IŞİD’in elindeki kimyasal silahlar
Kimyasal silahlara sadece Esad rejimi sahip değil. IŞİD örgütü de başta klor ve hardal gazı olmak üzere kimyasal silah üretiyor ve kullanıyor. İngiliz istihbarat ve analiz şirketi İHS Markit’in araştırmasına göre, IŞİD 2014 yılında 30’u Suriye’de olmak üzere 71 zehirli gaz saldırısı düzenledi. IŞİD’in büyük olasılıkla kimyasal silahlarıyla pazarlıklar yaptığı ve farklı cihatçı gruplara da verdiğinden yola çıkılıyor.
ABD, Suriye’deki kimyasal silahların hükümet birliklerinin o dönem geniş bir kesimde geri püskürtülmesi nedeniyle cihatçıların eline geçebileceği endişesini henüz 2012 yılında dile getiriyordu. Washington Post gazetesi, 16 Aralık 2012 yılında yer verdiği haberde, Suriye ordusundan ayrılarak muhaliflere katılan General Adnan Süleyman’ın "muhtemelen Özgür Suriye Ordusu'nun her bir üyesi ya da her radikal İslamcı grup bu silahlara ulaşabilir" sözlerini yayınladı. Süleyman daha önce Suriye ordusunun kimyasal silah eğitimlerinden sorumlu olduğu için yaptığı uyarı dikkate alındı.
Trump’ın "kırmızı çizgisi"
4 Nisan 2017 tarihinde kimyasal silahlar yeniden uluslararası alanda gündem oldu. İdlib'i kontrolü altında tutan cihatçı muhaliflerin Han Şeyhun kasabasında kimyasal saldırı düzenlendiği bildirildi. Yaklaşık 80 kişinin sarin gazından hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) incelemelerine başlarken, Batılı devletler saldırının suçlusunun Esad yönetimi olduğunu kabul etmişti bile. 6 Ağustos 2017’de henüz birkaç aydır başkanlık koltuğunda oturan Donald Trump, zehirli gazı taşıyan uçağın kalkış yaptığı öne sürülen havalimanını 59 füze ile vurdu. ABD’nin saldırısı Çin Devlet Başkanı Şi Jinping ile yapılan zirvede kararlaştırılmış ve Trump’ın ifadesiyle, "kimyasal silahların yayılması ve ölümcül etkisi olan bu silahların kullanılmasını engellemek için" yapılmıştı.
Yeniden Duma
2018 yılı başlarında Şam yakınlarındaki Duma'da kimyasal silah kullanıldığına dair çok sayıda iddianın ardından 7 Nisan'da düzenlenen saldırıda klor gazı kullanıldığı bildirildi. Çok sayıda kişinin öldüğü saldırıdan bir kez daha Esad yönetimi sorumlu tutuldu. Esad yönetimi aylardır süren operasyon sonucunda Doğu Guta’yı silahlı muhaliflerden geri aldı ve zaten zaferine yaklaşmış durumda. Batı’nın, savaş suçu işledikleri yönündeki suçlamalarına Esad ve müttefiki Rusya, "bunun isyancıların bir eylemi olduğu" yanıtını veriyor. Savaş tehditleri giderek yükseliyor.
Matthias von Hein
© Deutsche Welle Türkçe