Dünya

Suriye sınırında zorlu sınav

IŞİD ile Kürtlerin çatıştığı Tel Abyad’dan kaçan binlerce Suriyeli, Akçakale Sınır Kapısı’ndan Türkiye’ye geçmenin mücadelesini veriyor.

15 Haziran 2015 18:31


Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne göre bu yıl sonunda Türkiye’deki Suriyeli sığınmacı sayısı 2.5 milyonu bulacak. İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi Başkanı Metin Çorabatır, sığınmacılar konusunda “Türkiye’nin üstünde büyük yük” olduğunu hatırlatıyor ancak bu yükün Akçakale’den yansıyan görüntülere dönük eleştirileri hafifletmesinin mümkün olmadığını söylüyor. Çorabatır; Deutsche Welle’nin “Akçakale’de Suriyeliler nasıl bir zorluk yaşadılar” sorusunu yanıtlarken “Görüntüler öyle dramatik ki; bir taraftan IŞİD militanlarınca engellenmeye çalışan Suriyeliler, cankurtaran gibi sarıldıkları tel örgüleri bir an evvel aşmaya çalışıyorlar ancak bu kez Türk yetkililer tarafından içeriye alınmıyorlar. Tüm dünya ekranlarda bu mülteci dramını izledi. Sonra Türk yetkililer diyor ki; kontrollü almak için kapıda bekletiyoruz” diyor ve Türk yetkililere “Hayır, bu tutum kabul edilemez. O insanlar tatile, kampa gelmiyor. O insanlar kaçıyor. Türkiye’nin sığınmacıları kapıda bekletmesi kabul edilemez” uyarısında bulunuluyor.

PYD ve IŞİD’in çatıştığı Tel Abyad’dan kaçan binlerce Suriyeli haftasonu, sınır hattına yönelseler de tel örgülerle savaştılar. Tel örgüleri aşanlar da, sınırdaki hendek yüzünden Türkiye tarafına geçemediler. Türkiye’nin sınırı açma kararının ardından sınırda bekleyen yaklaşık 3 bin Suriyeli içeriye alınmaya başladı. Sınırdaki onca karışıklığı aşan Suriyeliler, kayıt işlemleri ve sağlık kontrolleri yapıldıktan sonra Türkiye’deki akrabalarının yanına ya da kamplara gönderiliyor. Son iki haftada Akçakale’den giriş yapan Suriyeli sayısı 15 bini geçti.

'Sığınmacı bekletilmez'

Peki; sınırda bu kadar karmaşa neden yaşandı? Türkiye, Suriyelileri sınırda bekletmekle nasıl bir hata yaptı? Metin Çorabatır, Türkiye’nin 2011’den beri uyguladığı ‘açık kapı politikası’nın daha hassas ve bilinçli uygulanmasının şart olduğunu belirtirken, “Mülteci hukukunun özü; kaçan insana anında yardım etmektir. Türkiye; bu insanları iki, üç beklettikten sonra içeriye alma gibi bir tutum sergilememeli. Bu konuda bir tartışma olmamalı. İnsanları içeriye alırsın, daha sonra nasıl bir kontrol yapacaksan, yaparsın. Bunu güvenli bir biçimde gerçekleştirirsin. Mültecileri de, kendi kamuoyunu da tedirgin etmezsin” diyor.

Türkiye’nin sığınmacı sorununu çözmek için uzun süredir ‘net ve açık’ bir politikadan uzak durduğunu söyleyen Çorabatır bu soruna ‘acil ve samimi’ bir çözüm için yeniden masaya oturulması gerektiğini vurguluyor. Büyükşehirlerde yaşayan Suriyelilerin ya dilencilik yaptığını, ya kaçak çalıştırıldığını, her durumda istismar edildiğini anlatan Çorabatır, “Bu insanların azıcık ellerinden tutulursa Türkiye’nin ekonomisine de katkıda bulunacaklar. Ama kimse onlarla doğru düzgün ilgilenmiyor” değerlendirmesinde bulunuyor. Mevcut mülteci hukuk sistemi konusunda tüm dünyanın büyük bir sınavdan geçtiğini de dile getiren Çorabatır, “Herkes, sığınmacıları kendi toprağından uzak tutmaya çalışmak yerine bu insanlara yardım elini uzatmaya çalışmalı. Birleşmiş Milletler de; Türkiye gibi yükü gittikçe artan ülkelerde daha aktif işbirliğine girişmelidir” önerisinde bulunuyor.

Suriye politikası değişmek zorunda

Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi Başkanı Sinan Ülgen; Deutsche Welle’nin “Türkiye; sığınmacılar konusunda nerede hata yaptı?” sorusuna “Türkiye, izlediği Suriye politikasıyla ülkedeki krizi derinleştirdi ve –kapılar açık- diyerek Suriye’deki göçü hızlandırdı” yanıtını veriyor. Türkiye’nin göçmenlere kapısını açmasının ‘insancıl bir hareket, duyarlılık’ olduğunu ancak “Sığınmacılara kapımız açık” denirken, bir hesap da yapılması gerektiğini belirten Ülgen, Türk yetkililerin bunu hesaplayamadığını söylüyor. “Türkiye sınırlarını açabilirdi ama –kim gelirse gelsin- söyleminde olmamalıydı. Bu söylemin geldiği noktada hem sığınmacıların bir süre de olsa kapıda bekletildiğini hem de Türkiye’nin yükünün daha da artarken, yalnız kaldığını da görüyoruz. Bu durumda, Türkiye’nin Suriye politikasında değişiklik şart” diyen Sinan Ülgen, “Yeni hükümetten beklenti de; Türkiye’nin Suriye’nin iç meselelerinde taraf tutan bir ülke pozisyonundan çıkmasıdır. Elbette ki kimse Türkiye’nin Esad’la iletişim kurmasında ısrarcı olmayacak ancak Türkiye; Suriye politikasında insani yardımı öne çıkartan bir tutumla daha tutarlı ve etkili olacaktır” yorumu yapıyor.

Peki; uluslararası toplumla yeterince işbirliği yapıldı mı? Türkiye; tarihinin en derin mülteci krizlerinden birini yaşayan AB ile daha yakın çalışmak istiyor, BM’nin de mülteci sorununu daha çok gündemde tutmasından yana tavır koyuyor. BM Mülteciler Yüksek Komiseri Antonio Guterres, hafta içinde Türkiye'de hükümet yetkilileriyle bir araya gelecek. Guterres'in yeni bir yardım planını devreye sokması bekleniyor. İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi Başkanı Metin Çorabatır; “Sınırda yaşananlar BM için de bir ayıp. Bu insanlık sınavından BM nasıl geçecek merak ediyoruz” derken, Ülgen “İşbirliği kaçınılmaz. Yeter ki bu işbirliği sözde kalmasın” diyor.