Dünya

"Suriye konusu artık Pentagon'un portfolyosunda; Washington, Rusya'daki üçlü zirveye nasıl bakıyor?"

Tolga Tanış: Washington kaosu nasıl izliyor?

25 Aralık 2016 13:57

Hürriyet gazetesi Washington Temsilcisi Tolga Tanış, 20 Ocak'ta Donald Trump ile Barack Obama arasında gerçekleşecek başkan değişimi öncesi ABD'nin başkentindeki son gelişmeleri yazdı. Tanış "Suriye konusu artık tamamen Pentagon’un portfolyosunda. Sadece orada kalmıyor. Seçimden sonra Trump’ın yaptığı açıklamalar, kabine atamaları, Pentagon’un bundan böyle sadece Suriye için değil Amerikan ulusal güvenliğinin diğer konularında da ana unsur olacağının işaretlerini veriyor" diye yazdı. Tanış, Türkiye, Rusya ve İran arasında Suriye konusunda varılan uzlaşmaya ilişkin olarak "Süreçten dışlanmış izlenimi veren ABD yönetiminin hafta içi bu anlaşmaya verdiği tepkinin tonu, Washington’ın hiç de öyle derin bir rahatsızlık yaşamadığını gösteriyor" görüşünü savundu.

Moskova'da 3'lü zirve: Türkiye, İran ve Rusya Dışişleri Bakanları bir araya geldi

Tolga Tanış'ın Hürriyet gazetesinin bugünkü (25 Aralık 29016) nsühasında yayımlanan 'Washington kaosu nasıl izliyor' başlıklı yazısı şöyle:

Suriye iç savaşının başladığı 2011’den beri Türkiye’nin yaşadığı en zor haftalardan biriydi.

Ben, izin verirseniz bu gelişmeler karşısında Washington’daki havayı aktarmaya çalışacağım. Donald Trump öncesi, Amerikan Yönetimi’nin bölgede gittikçe büyüyen kaosu nasıl izlediğini ve bu yaklaşımın nasıl sonuçlar doğurduğunu ele almaya gayret edeceğim.

- Daha önce bunun işaretleri vardı. 2014 Ağustosu’nda Amerikalılar Irak’ta DAEŞ hedeflerini vurmaya başladığında süreç başlamıştı. Ama şimdi gittikçe belirgin hale gelen ve Donald Trump’ın 20 Ocak’ta başkanlığı devralmasından sonra daha da ağırlık kazanacak olan gerçek şu: Suriye konusu artık tamamen Pentagon’un portfolyosunda.

- Sadece orada kalmıyor. Seçimden sonra Trump’ın yaptığı açıklamalar, kabine atamaları, Pentagon’un bundan böyle sadece Suriye için değil Amerikan ulusal güvenliğinin diğer konularında da ana unsur olacağının işaretlerini veriyor. Dışişleri Bakanlığı için Exxon CEO’su Rex Tillerson’ı ataması bunun bir göstergesi. Dışişlerini ekonomik çıkarlara odaklanan bir diplomasiye kaydırma hazırlığı. Ulusal Güvenlik Danışmanlığı, Savunma Bakanlığı ve İç Güvenlik Bakanlığı için emekli askerleri seçmesi bunun sonucu. Yönetimde ağırlık kazanacak askeri geleneği bilen insanları öne çıkartma çabası. Ve Trump’ın ulusal güvenliğin üçüncü ayağı istihbarata (CIA) karşı güvensizlik beslediğini belirten demeçleri bunun işareti. Siz biraz artık susun, askerler konuşsun, çıkışı.

- Obama Yönetimi’nin kadroları da bu yeni döneme hazırlık yapıyor. Ve Trump’ın Rusya’yla yakın bir ilişki geliştirme fikrini desteklemesi, yönetimde özellikle Rusya çalışan herkesi iş aramaya sevk ediyor. Sadece politik atamalardan bahsetmiyorum. Trump onların yerine 6 bin yeni kişi seçecek zaten. Ancak meslekten gelenler arasında da durum bu. İster politik ister kariyer ataması olsun, Obama döneminde Rusya dosyası çalışan hemen herkes şimdi kendine yeni bir gelecek planı yapıyor.

- Düşünce kuruluşlarına başvuruyorlar. Özellikle de Beyaz Saray ve Dışişleri kadroları. Ancak sorun, Demokratlara yakın birçok düşünce kuruluşunda Hillary Clinton’ın seçileceğini ve kendisinin yeni yönetime gireceğini düşünenler mevcut pozisyonlarında kalmak zorunda kaldıkları gibi onlara şimdi yenileri eklenecek. Demokrat Partili bağışçılar da, o yüzden şimdi fonlarını düşünce kuruluşlarına kaydırıyorlar. “Merak etme” dedi Amerikalı düşünce kuruluşu yöneticisi bir dostum, “Çok paraları var, hepsine bir pozisyon yaratırlar.”

- Ayrıca Trump görevi devralmadı belki ama geçiş dönemi (transition) başladı. Trump ekibinden isimler şimdiden bakanlıklarda gönüllü olarak çalışıyorlar. Ve alınan birçok kararda Trump ekibinin de görüşleri soruluyor. Nitekim Donald Trump da ulusal güvenlik danışmanı Mike Flynn’den sürekli bilgi alıyor. Yanından ayırmıyor Flynn’i. Ve ulusal güvenlik alanında yapacağı atamalar için yürüttüğü tüm görüşmelere Flynn’i de odada oturtuyor.

- Bu izleme hali Trump’ın ekibinin bir tercihi mi henüz bilmiyoruz. Ama salı günü Moskova’da Türkiye, Rusya ve İran arasında Suriye konusunda varılan uzlaşmaya Washington tarafından verilen resmi karşılık, Trump Yönetimi’nin kampanya retoriğine uyuyor. Zira süreçten dışlanmış izlenimi veren ABD yönetiminin hafta içi bu anlaşmaya verdiği tepkinin tonu, Washington’ın hiç de öyle derin bir rahatsızlık yaşamadığını gösteriyor. Ne demişti Trump? ‘Bizim ne işimiz var Suriye’de! Biz Esad’ı niye devirelim!’ Anlaşmanın içinde ABD’nin olmayışı, çıkan sonuç, Trump’ın ortaya koyduğu dış politika yaklaşımıyla bire bir uyumlu gözüküyor. Kaldı ki, anlaşmanın iki ayağı Türkiye ve Rusya’nın Trump yönetimi ile yakın çalışma potansiyeli de çerçeveyi tamamlıyor. Benim yakın çalışacaklarım orada bu işi hallediyorken, ben niye başımı belaya sokayım.

- Tabii, Trump yönetiminin Ortadoğu’daki işlere yaklaşımını analiz eden oyuncular da buna uygun olarak hareket ediyor. Belki böyle olmayacak. Belki 20 Ocak’ta görevi devraldıktan sonra Trump çoğu zaman yaptığı gibi fikrini değiştirecek. Düşündüm, çok da dışarıda olmamak lazım, karışmayınca işler iyice raydan çıkıyormuş, deyip belki sonra müdahale etmeye karar verecek. Ama o zamana kadar Washington’ın sahada yaşananları sadece izlemekle yetineceğini bilenler, şimdi mümkün olduğunca hızlı biçimde elindekileri artırmaya çalışıyor. Esad rejimi, bu yüzden Rusya ve İran desteğiyle Halep’in güvenliğini sağlama alıp İdlib’e yürümeye hazırlanıyor. Türkler El Bab’da bastırıyor. İranlılar, Irak’taki etki alanlarını artırmaya uğraşıyor.

*

İzliyor Washington. İş arıyorlar. Ve en azından Trump gelinceye kadar, büyüyen kaosu uzaktan sadece takip ediyorlar.