Dünya

Suriye Devlet Başkanı Esad: Türkiye'ye karşılık vermekten çekinmeyiz

10 Haziran 2022 15:52

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Rus yayın kuruluşu Russia Today'e (RT) verdiği röportajda bölgedeki son gelişmeler, Türkiye ve Kürtlerle ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

Kürtlerin Suriye'de tarih boyunca yaşamış ve çoğunluğu "vatansever" bir etnik grup olduğunu belirten Esad, diğer yandan "başta Amerikalılar olmak üzere başkalarının ajanı olarak işlev gören, vatansever olmayan" bir kesimin de olduğunu ifade etti. Esad, kanton ya da federasyon formuna dönüşen etnik gruplar kavramının bölünmenin başlangıcı anlamına geleceğini ve buna izin vermeyeceklerini kaydetti.

Esad, "Kapı herkesle diyaloğa açık ama sizin ajan olarak, özellikle de Amerikan ajanı olarak tanımladıklarınız bunun dışında mı?" sorusuna "Bazen ajanlarla bile muhatap olmanız gerekiyor" yanıtını verdi.

Suriye'de son dönemde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) destekli Suriyeli Kürtlerden oluşan Suriye Demokratik Güçleri(SDG) ile Esad rejimi arasında olası bir Türk askeri harekatına karşı görüşmeler yürütüldüğü kamuoyuna yansımıştı.

Gerekli askeri kapasite yoksa çözüm halk direnişidir

Esad, "Amerikan desteğiyle petrol kuyularını elinde bulunduran Kürt güçleri hakkındaki görüşünüz nedir? Şam'ın elinde topraklarını geri almak için ne tür kartlar var?" sorusuna da, "Ülkenin doğusunda Amerikalıların emri altında ve onlar adına, dolayısıyla Suriye halkının birliğine karşı faaliyet gösteren güçler var. Bu bölgelerde halkın büyük çoğunluğu bu sapkınlığı reddediyor ve doğal bir tepki olarak halk direnişinin başladığını, bu güçlerle yerel halk arasında bir ihtilafın geliştiğini görüyoruz. Ajanlar orada bulunduğu sürece işgalci de gücünü koruyacaktır. Bu nedenle önce bu ajanların temizlenmesi, zayıflatılması gerekiyor. Sonrasında halk direnişinin güçlenmesiyle işgalci de otomatikman bölgeyi terk edecektir. Özellikle gerekli askeri kapasiteye sahip olmadığınızda bir işgal karşısında çözüm, halk direnişidir" yanıtını verdi.

"Türk işgaline karşılık vermekten çekinmeyiz"

Esad, "Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinde güvenli bölge oluşturma planlarıyla ilgili ne yapmayı düşündüğü" sorusunu da, "İki konu aynı çerçevede. İşgal varsa ilk etapta halk direnişiyle karşılaşır. Tabii ki Suriye ordusu ülkenin her bölgesinde konuşlu değil. Ama konuşlu olduğu bölgelerde ve koşulların doğrudan askeri karşılaşmaya izin verdiği durumlarda çekinmeyiz. 2,5 yıl önce Suriye ve Türk orduları karşı karşıya gelmiş ve Suriye ordusu bazı Türk hedeflerini tahrip etmişti. Askeri kapasite elverdiği sürece bu yeniden gerçekleşecektir" diye yanıtladı.

İdlib konusunda da, "İşgal altındaki her bölge gibi İdlib'in kurtarılmasının da askeri ve siyasi planlar dahilinde olduğunu" belirten Beşar Esad, "Kuşkusuz Türkler ya da teröristler tarafından işgal edilmiş her toprak zamanı gelince kurtarılacak" ifadesini kullandı.

"Anayasa Komisyonunda bir grup Türkiye'yi temsil ediyor"

Esad, Suriye'de savaş sonrası süreçte yeni bir Anayasa hazırlanması için oluşturulan Anayasa Komisyonu ile ilgili de Türkiye'ye suçlamalarda bulundu. Oluşturulacak Anayasanın Suriye halkının kültürünü, değerlerini, beklenti ve ihtiyaçlarını karşılaması gerektiğini belirten Esad, bunun Suriyeliler arasında bir uzlaşı gerektirdiğini belirtti. Anayasa Komitesinde biri Suriye hükümetinin görüşlerini yansıtan, diğeri ise Türkiye'nin belirlediği kişilerden oluşan iki taraf olduğunu söyleyen Esad, "Dolayısıyla mantıken şu soru ortaya çıkıyor: Bir taraf Suriyeli diğer taraf Türk iken Suriyeliler arasında bir diyalogdan nasıl söz edebiliriz? Sorun bu. İlerleme kaydedemememizin nedeni bu. Çünkü çok basit: Bir grup Suriye halkının emellerini temsil ediyor, diğeri ise Türk hükümetinin emellerini" diye konuştu.

Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Çarşamba günü Türkiye'de görüştüğü Rus mevkidaşı Sergey Lavrovile düzenlediği basın toplantısında, Anayasa Komisyonu çalışmalarında ilerleme sağlanamamasından Esad rejimini sorumlu tutmuş ve Esad'ı siyasi çözüm istememekle suçlamıştı. Lavrov ise topu Batı'ya atarak Batı'nın Suriye'ye uyguladığı yaptırımları ve Birleşmiş Milletler'in (BM) toprak bütünlüğüyle ilgili kararlarına uyulmamasını eleştirmişti.