Gündem

Sur'da üç ailenin açlık grevi sürüyor: Cenazelerimiz verilmezse buradan 6 cenaze daha çıkacak

Sur'da vurulan üç kişinin cenazesi iki haftadır sokakta bekletiliyor

05 Ocak 2016 14:40

Sokağa çıkma yasağının 34 gündür sürdüğü Diyarbakır’ın Sur ilçesinde hayatını kaybeden ve cenazeleri “güvenlik olmadığı” gerekçesiyle 15 gündür sokakta bekletilen Mesut Seviktek, Ramazan Öğün ve İsa Oran’ın ailesi dört gündür İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi’nde açlık grevinde.

Yoğun bir ziyaret trafiği arasında İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi’ne giriyoruz. İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Şube Başkanı Raci Bili karşılıyor bizi. Dernekle aynı kattaki daireye geçiyoruz. Koca salonda çocuklarının dev posterleri arasında battaniyelere sarılı 6 kişi duruyor. Açlık grevindeler. 4 gündür çay, ayran ve su dışında hiçbir şey tüketmemişler.

 

“Hangi kitap yazar bu insanlık ayıbını?”

 

21 yaşındaki İsa Oran’ın annesi Zaide Oran, oğlunun ölüm haberini televizyonlardan öğrenince eşi ve yakınlarıyla apar topar İstanbul’dan gelmiş Diyarbakır’a. “Dünyada çocuğunun cenazesini almak için açlık grevi eylemi yapanı duydunuz mu?” diye söze başlayınca salon bir anda sessizliğe bürünüyor:

“Ege Üniversitesi Kimya Bölümü öğrencisiydi oğlum. 5 çocuğumdan ortancasıydı; çok zekiydi. Öyle ki istediği bölümün puanını almıştı sınavda. En son seçimden önce gördüm onu. Bölgede yaşananlara çok üzülüyordu… Her evlat annesinin en değerli varlığıdır. Her anne gibi ben de bin bir emek ve nice umutla büyüttüm oğlumu… Şimdi bu kış kıyamette cenazesi 15 gündür sokak ortasında… Müslümanlık bu mu? Hangi kitap yazar bu insanlık ayıbını?  Polis ve asker annelerine sesleniyorum. Kendinizi yerimize koyun. Allah bize gösterdi, size yaşatmasın. Çocuğunun cenazesini almak için açlık grevine başlamanın ne demek olduğunu bir an için düşünsünler. Çocuklarınızı bu kirli savaşa alet etmeyin. Sesimize ses verin. Çünkü biz sizin evlatlarınız da ölmesin diye buradayız.”

 

“6 kişi ölüm orucuna yatacağız”

 

25 yaşındaki Mesut Seviktek’in abisi İhsan Seviktek araya giriyor:

“Savcılığa, valiliğe gittik. Bize ‘Siz gidin alın’ diyorlar. Koca devlet, 10 bin asker ve polisiyle cenazeyi alamıyor. Belediye aracı, bomba imha uzmanı ve ailelerle cenazemizi almamız isteniyor. Bir de savcılık bugün kağıt verdi; ‘Başınıza bir şey gelirse sorumlusu devlet değildir’ diye. Bunun adı zulümdür. İsteğimiz sokağa çıkma yasağını kaldırmaları veya operasyonları, cenazelerimizi alana dek son vermeleri. Olumlu bir yanıt yok bu talebimize. Mesut çok çekti. Sur içinde iki marketimiz var. İkimiz bakıyorduk. Ona çok çektirdi bu devlet. 2009’da ben, 2011’de o tutuklandı. Aynı koğuşta kaldık. Roboski olayının olduğu gecenin ertesi kendisini yakmak istemişti. Arkadaşlarla zor ikna ettik. Tahliye olduktan sonra peşini bırakmadılar, üç beş kere gözaltına almışlardı. Yaşamı ona zehir etmişlerdi. 10 aydır da kendisinden haber almamıştık. Ölüm haberini bir komşusundan aldık. Dünyamız yıkıldı… Olaydan bir gün sonra cenazeyi hastaneye getirirler diye düşündük. 15 gündür cenaze sokakta… Bu insanlık ayıbına karşı yapabileceğimiz tek şey vardı o da bedenimizi açlığa yatırdık. Ya cenazelerimizi verecekler ya da İnsan Hakları Derneği’nden 6 kişinin cenazesi çıkacak.”

 

“Ciğerimiz yansa da son sözümüz barış…”

 

Sur’da çatışmaların yoğun olarak yaşandığı yerde öldürülenlerden biri de 16 yaşındaki Ramazan Öğüt. Babası Mithat Öğüt, cenazeler verilmezse ölüm orucuna yatacaklarını söylüyor ve ekliyor:

“Bunlar ölüden de mi korkuyor? Evlatlarımız zaten ölü, cenazelerini alıp mezara koyacağız. Bundan daha insani ne talep olabilir? İnsanlığa karşı suç işleniyor şu an. Ciğerimiz yanıyor olsa da son sözümüz barıştır. Yasak kalksın, cenazelerimizi gömelim ve hiç kimse ölmesin artık.”

 

“Cenazeler verilmeyerek aileler cezalandırılıyor”

 

Mehmet Oran, oğlunun çerçeveli fotoğrafına bakarken “Bu işin sorumlusu Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır” diyor ve ekliyor:

“Ben çocuğumun 2011’de okula kaydını yaptırdım. Ancak okula başladıktan 3 ay sonra Özgür Gündem ve Azadiya Welat Gazetesi standını açtığı için ırkçı kesimin saldırılara  maruz kaldı. Defalarca gözaltına alındı. Hakkında davalar açıldı. Benim oğlum faşist zihniyete boyun eğmediği için Sur’daki hendeklerin arkasına geçmiştir. Okuma şansı verilmedi kendisine. Bunun sorumlusu bu zihniyettir. Bize alternatif sunulmadığı için de açlık grevine başladık. Tüm insanlığa sesleniyorum. Evladınızın cenazesi sokak ortasında iken vicdanınız ne kadar rahat olur? Yarın geç olmadan harekete geçilmeli. Devlet cenazeleri vermeyerek aileleri adeta cezalandırıyor. Savaşlarda bile ölülere dokunulmamıştır. Çocuklarımızın cenazesine tuzaklar konulduğunu düşünüyoruz. Aksi halde cenazeyi neden vermiyorlar. Savcı siz gidin bomba imha uzmanını da gönderelim diyor. Madem bomba imha uzmanı gidecekse biz neden gidiyoruz? Devlet 10 bin asker ve polis yığmış Sur’a. Cenazemizi getirsinler, acımız bitsin.”

 

İHD: Burada yaşanılanların izahını yapamıyoruz

 

T24’e konuşan İHD Şube Başkanı Raci Bilici de, sorunun çözümü için valilikle üç kez görüştüklerini, ancak bir sonuç elde edemediklerini söylüyor. Bilici, resmi makamlardan elde ettikleri bilgiye göre cenazelerin Kurşunlu Cami’nin bahçesinde olduğuna dikkat çekerek, “Israra güvenlik yok deniyor. Keskin nişancılar nedeniyle söz konusu bölgeye girilemediğini anlatıyorlar. Aileler giderse belki kurşun sıkılmaz diye düşünüyorlar ancak aileye bomba imha uzmanı ve polislerin de eşlik etmesi isteniyor. Savcılık da bir kağıt imzalatmak istiyor; bir şey olursa sorumlusu devlet değildir diye. Bu kabul edilemez bir durum. Gerçekten burada yaşanılanların izahını yapamıyoruz. Hiçbir kanuna, uluslararası sözleşmeye ve hiçbir inanca sığmayan bir tablo var burada” diyor.