T24 - Sabah Gazetesi Ekonomi Yazarı Süleyman Yaşar bugünkü köşe yazısında Türkiye'nin Güneydoğu'sunda ağır petrol yataklarının fazlasıyla mevcut olduğunu ileri sürerek, son dönemde yaşanan siyasi gelişmelerin bu kaynakların paylaşılmasıyla ilgili olduğunu iddia etti.
İşte Süleyman Yaşar'ın petrol faktörüyle ilgili öngörüleri...
Türkiye'yi karıştıran ağır petrol mü?
Petrol uzmanları, yeraltından kolayca çıkarılan petrolün artık sonuna gelindiğini, bundan sonra "ağır petrolün" çıkarılmaya başlanacağını belirtiyorlar. Tabii bunun da bir koşulu var... Ham petrolün varil fiyati 60 doların üzerinde kaldığı sürece, yeraltındaki ağır petrolü çıkarmak ekonomik oluyor.
Peki ağır petrol nasıl çıkarılıyor? Hafif petrol kuyudan kendiliğinden çıkarken, ağır petrolü çıkarmak için 600 fahrenheit derecelik buhar, ağır petrolün bulunduğu alana basınçla veriliyor. Böylece hafifleyen petrol yüzeye hızla çıkıyor. Bu yeni tekniği firmalar 1960 yılından beri biliyorlar. Ama ekonomik olmadığı için pek kullanmıyorlar. Yalnız bu teknik artık ekonomik hale geldi. Chevron, Exxon, Mobil, BP ve diğer büyük uluslararası firmalar, ağır petrol yataklarını da ele almaya başladılar. Hatta Chevron firması 2010'da Türkiye'yi de kendi petrol arama alanına dahil etti.
Önceki gün The Wall Street Journal'da yayınlanan bir haberde, ağır petrol'ün hangi coğrafyada yoğunlaştığını gösteren bir harita yayınlandı. Bu haritaya göre, Türkiye ve Ortadoğu'da toplam 971 milyar varil ağır petrol bulunuyor. Dünyadaki ağır petrol rezervi ise 3 trilyon varil olarak tahmin ediliyor.
Bu miktar petrolün dünya tüketimine 100 yıl yeteceği belirtiliyor. Ağır petrolü, halen İran Körfezi'nden 30 km içeride Kuveyt ve Suudi Arabistan, Wafra bölgesinde buhar yöntemiyle çıkarıyor. Ama çölde su bulmak sorun olduğu için petrol rezervinin yanında bulunan tuzlu su dışarıya alınıp buharlaştırılıp tekrar yeraltına pompalanıyor. Bu da tabii maliyeti çoğaltıyor.
Gelelim ağır petrolün Türkiye'deki önemine… Türkiye'nin Güneydoğu'sunda ağır petrol yatakları fazla miktarda mevcut. Üstelik dünyanın diğer bölgelerine göre, Türkiye 'de bu ağır petrolü çıkarmak göreli olarak kârlı. Çünkü Fırat ve Dicle nehirleri havzasında bol su var. Çöldeki gibi tuzlu suyu, önce çıkart buharlaştır sonra tekrar yeraltına pompala türünden bir maliyeti yok. Suyu hemen buharlaştırıp ağır rezervi yer üstüne almak mümkün.
İşte bu nedenle Türkiye, şimdi ağır petrol yatakları bakımından dünyada çok cazip bir ülke haline geldi. Türkiye özellikle enerji ham maddesi ithaline bağlı cari açığını, önümüzdeki dönemde bu yolla çok rahat kapatabilir.
Gelelim bir başka soruya… Son dönemde Türkiye'de yaşanan siyasi gelişmeler sakın bu ağır petrolün paylaşılmasına bağlı olmasın? Çünkü tuhaf sesler yükselmeye başladı.
İktidardaki AK Parti'ye karşı, içinde derin devletin de yer aldığı bir cephe oluşturulmaya çalışılıyor. Genel seçimlerin ardından eğer AK Parti tekrar güçlü bir şekilde iktidar olursa, kaotik bir ortamın yaratılacağı tehditleri savruluyor.
Anlayacağınız güçlü bir hükümet istenmiyor. Konuya bu açıdan bakınca,Türkiye'deki ağır petrolün paylaşılması oyunlarını, belki Lenin'in ileri sürdüğü gibi "siyaset, ekonominin özetlenmiş halidir" diyerek açıklayabiliriz.
Bu değerlendirmeye, "ekonomizm" diye karşı çıkanlar olabilir ama unutmayalım, ekonomi her şeyi belirleyemez ama çok şeyi belirler! Bugüne dek Ortadoğu'nun başına gelenlere, orada oynanan uluslararası oyunlara bakıp, hep " iyi ki onlar gibi petrol zengini değiliz" demedik mi? Şimdi de Türkiye'de yaşananları ve yaşanacak olanları değerlendirirken, petrol faktörünü de eklemekte artık yarar var.