Gündem

Stratfor sızıntısı: Zannı bilgi olarak sunmak

Taraf, "Gülen'i ve AKP'yi Bitirme Planı"nı yayınladığında hangi 'müzik kutusu'ndan çalıyorsa hâlâ ondan çalıyor. Bir haksızlık, bir diğerini hiçbir zaman aklayamaz.

14 Mart 2012 15:19

HİLAL KAPLAN

(14 Mart 2012, Yeni Şafak)

Asıl ismi Strategic Forecasting olan Stratfor, "stratejik öngörü" hizmeti sunan özel bir şirket.

Bu amaç doğrultusunda ekonomik, siyasî ve sosyal gelişmelerle ilgili kaynaklarından bilgi alıp, dikkate aldıkları bilgiler üzerinden müşterilerine ve abonelerine "öngörü" hizmeti veriyor. Müşteri", belli bir konu hakkında Stratfor'dan rapor hazırlamasını isteyebilecek konumdayken, abonelerse Stratfor'un haftalık analiz raporlarına ulaşabiliyor. "Hangi yatırım daha kârlı?" ya da "Hangi ülke ne türden gelişmelere gebe?" gibi sorulara cevaplar üretmeye çalışıyor. Müşteri ve abone tabanı da oldukça geniş olduğundan, Stratfor'un bir mevzu hakkında ne söylediği özel önem arz ediyor.

Yalnız wikileaks sızıntısı üzerinden kamuoyunda oluşturulan Stratfor algısı da, sunulanın Stratfor'la ilişkisi de oldukça farklı... Öncelikle Stratfor'un yakıştırdığı sıfat olan "Gölge CIA" terimi, çalışanlarının direkt "ajan", onlarla görüşenlerin de "işbirlikçi" olarak kodlanmasına yardımcı oldu. Böylelikle ucundan veya kıyısından Stratfor'la ilişkilenmiş herkesin itibarını gölgede bırakmaya hizmet eden bir söylemsel alan inşa edildi. Kanaatimce ilk yanlış burada yapıldı.

Örneğin Başbakan'ın Başdanışmanı İbrahim Kalın hakkında Stratfor'un CEO'su Friedman'ın coşkulu e-postası sanki Kalın, ülkesine ihanet içindeymiş gibi yansıtıldı. Hâlbuki "Pentagon'undan Avrupa Parlamentosu'na, dünyaca ünlü üniversitelerden Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne kadar her türlü ulusal ve uluslar arası önem sahibi kuruma her hafta rapor sunan bir şirketin yöneticilerini etkilemenin neresi kötüdür?" sorusu pek akıllara getirilmedi. Üstelik Friedman'ın mevzu edilen e-maili atmadan Kalın'ın kendisine ne dediğini de orijinalinden okuduğunuzda bırakın istihbarî bilgi vermeyi, Türk modernleşmesi hakkında herhangi bir sosyoloji kitabında karşılaşabileceğiniz cümleler dışında hiçbir şey yok...

En önemlisi, wikileaks'in sızdırdığı e-maillerin hiçbiri ama hiçbiri "istihbarat veriş" değil, "istihbarat alış" bilgisi... Yani, önemli bir kısmı kulis veya dedikoduya, "o buna şöyle demiş"e dayanan türden istihbarî kırıntılar söz konusu. Bu gelenlerin hangisi ciddiye alınıp raporlaştırıldı ve müşterilere sunuldu bilmiyoruz ki asıl önemli olan da bu tür "verilen istihbarat"lardır. Yani biz müşterilere para karşılığı satılan istihbaratları okumuyoruz; doğruluğu oldukça tartışılır olabilecek türden 'istihbarat alış'ları okuyoruz. Bu sızıntıların hiçbirisi Stratfor'un müşterilerine para karşılığı sunduğu bilgileri içermiyor. (wikileaks bunları da ele geçirdiyse öğreniriz. Ancak "Anonymous", imkânı olmasına rağmen sadece "istihbarat alış" e-postalarını 'hack'lediyse bit yeniği ihtimali güçlenir.)

'Hack'lenmenin acısıyla Friedman'ın yazdığı özür yazısında da şöyle deniyor: "Doğal olarak, e-postalarımızın çalınmış olmasına sevinmedik. Allah bilir, yüz çalışanın yazdığı sonsuz e-postalarda ne türden utanç verici, aptalca ve yanlış yorumlanmış şeyler vardı."

Evet, belki patronunun ve ekibinin gözüne girmek, belki aldığı maaşı hak etmek için her duyduğunu ileten veya köpürten çalışanların da ilettiklerini bu sızıntılar sayesinde "fact" yani gerçekmiş gibi okuduk. İçlerinde doğru olanlar olabileceği gibi yanlış olanlar da azımsanamayacak kadar çok... Örneğin Gülen Okulları'nın CIA ajanlarına yardım ve yataklık sağladığı 'bilgi'sinin geçtiği e-posta, aslında yazışmalardaki 'uçuş yüksekliği'nin nerelere varabileceğinin bir göstergesiydi.

Bu bağlamda Taraf'ın "Stratfor, Başbakan'a ömür biçmiş" manşeti hakkında pek kimsenin dikkat çekmediği bir noktaya değinmek istiyorum. Başbakan'ın sağlığı her ülke için önemlidir, sadece "özel hayat" alanına ait varsayılamaz. Ancak yanlış olan Taraf'ın yazışmalarda geçen bir cümleyi Stratfor'a ait, onların onayladığı bir bilgiymiş gibi sunmasıydı. Hâlbuki aslında ne olmuştu? Faruk Demir'in (TR325) iddiasına göre iş ortağının sınıf arkadaşı Başbakan'ı ameliyat eden ekipteki bir cerrahtı ve Demir de buradan kulağına çalınanları Stratfor'a iletmişti. Stratfor bu bilgiyi başka bir kaynaktan doğrulattı mı, raporlaştırdı mı, vb. bilmiyoruz. Anlayacağınız manşetteki "Stratfor ömür biçti" özne-yüklem işbirliği gerçekte söz konusu değildi.

Başbakan'ın sağlığıyla alakalı her BİLGİ önemlidir ve haber değeri taşır ama BİLGİ yani "fact" niteliği taşımayan bir cümlenin bu şekilde haberleştirilmesi doğru değildi. Taraf'ta çıkan bazı yazılarda Başbakan'ın ekibinin kendisinin sağlık durumuyla ilgili net bilgi akışı sağlamaması haklı olarak eleştirilmişti. Ancak ne yazık ki o manşetle, tam da buna benzer bir hatayı, spekülasyon kaldırmayacak kadar önemli bir meseleye dair bir spekülasyonu istihbarî gerçekliği varmış gibi sunarak kendileri işlediler.

Alper Görmüş, "bilmek bilmemekten iyidir" demiş. Kulağa çok hoş geldiği şüphesiz. Ancak bildiğimizi sandığımız şeyin "zan"dan ibaret olduğunu vurgulamayı unutmuş sanki. Taraf'ın Stratfor yayınına dair en büyük itirazım da başından beri sadece bir kısım "zan"nı kamuoyuna sunduğunun altını çizmiyor oluşudur. Bilakis, o zanlardan ya sonuç çıkarıldı ya da Stratfor'a değen herkes şeytanlaştırıldı. Çıktığından beri CIA maşası, Sorosçu, vb. olmakla suçlanan bir gazetenin meseleye bu eksenden bakmasıysa ayrıca ironikti.

Son söz ve aslında bu tartışma yürütülürken hep akılda tutulması gereken bir söz: Taraf, "Gülen'i ve AKP'yi Bitirme Planı"nı yayınladığında hangi 'müzik kutusu'ndan çalıyorsa hâlâ ondan çalıyor. Bir haksızlık, bir diğerini hiçbir zaman aklayamaz.