T24 - WikiLeaks’in sızdırdığı yazışmalarda Stratfor’un, Gülen Cemaati’yle medya ortaklığı için çalıştığı ortaya çıkıyor.
Taraf gazetesinde yer alan habere göre, Stratfor’un istihbarat toplama stratejisinde, basın kuruluşlarıyla özel bir işbirliği ilişkisi sürdürmek önemli yer tutuyor. WikiLeaks’in sızdırdığı yazışmalarda, Stratfor’un üst düzey uzmanlarının Cihan haber ajansı ve Zaman gazetesiyle medya ortaklığını gündemlerinin baş sırasına taşıdıkları ortaya çıkıyor. Bu ortaklığın başlıca mimarı, Stratfor’un kıdemli uzmanlarından Jeopolitik Analizler Direktörü Reva Bhalla.
Gülen hareketiyle ilgili araştırmalar da yapan Bhalla, bir e-postasında Zaman gazetesi ile işbirliğinin önemine şöyle vurgu yapıyor: “Hürriyet’le bir partnerliğimiz var. Ama Zaman’dakilerle de bir ortaklık kurarak bunu dengelemek önemli. (her iki medya iktidar mücadelesinde zıt kutuplarda yer alıyor)” Stratfor, Today’s Zaman’ın Genel Yayın Yönetmeni Bülent Keneş ve Cihan haber ajansı Genel Müdürü Abdülhamit Bilici ile irtibat kurarak Mart 2010’dan itibaren her iki kuruluşla ‘yakınlaşmaya’ başlıyor. Ancak Stratfor’un Ağustos 2010’da Türkiye ile ilgili yayınladığı raporunda Gülen hareketiyle ilgili kısım, görüşmeye katılan gazetecilerin büyük tepkisini çekince, ipler kopma noktasına geliyor...
8 Mart 2010:
Reva Bhalla, Bilici ve Keneş ile Zaman gazetesinde biraraya geliyor: “Today’s Zaman’dan meslektaşınız Bülent Keneş ile bugün saat 15’de ana ofisinizde görüşeceğim.” Bhalla, randevu talep ettiği e-postada Zaman gazetesinin Washington temsilcisi Ali Aslan ile bir hafta önce görüştüğünü de ekliyor. Görüşmenin ardından ise her iki gazeteciye kendilerine karşı “son derece açık davrandıkları için” teşekkür ediyor.
11 Mart 2010:
Bhalla, Türkiye’deki görüşmelerini ‘kinayeli’ bir dille rapor ediyor. Zaman gazetesinin binasında yaptığı görüşmeler bu raporun önemli bir parçası. Türkiye’de demokratikleşme, Ergenekon ve Fethullah Gülen’in okullarından konuştuklarını aktaran Bhalla şu ifadelere yer veriyor: “Kendilerini açıkça ‘cemaatin’ ya da kendi tabirleriyle ‘hareketin’ parçası olarak tanımladılar.
Ajandalarını; demokratikleşme, insan hakları ve dünya barışı olarak tanıtıyorlar. Adam [Batı’yla] özellikle demokratik değerler anlamında ne kadar ortak noktaları olduğunu ve Türkiye’nin AB üyeliği için esas bunun önem taşıdığını göstermek için, Batılı liberal filozoflardan alıntı yapıyordu. (...) Onlar barış, sevgi ve demokrasi kampanyasını savunarak anayasal reform, siyasi ve ekonomik alanlarda çoğulculuk, askerin siviller tarafından kontrol edilmesi ve yargı reformu için mücadele verdiklerini söylüyor (Not: Emre ile dikkatimizi çeken şu ki, Gülencilerle tüm görüşmelerimizde harfi harfine aynı şeyleri söylediler.
Modellerini satma konusunda çok idmanlılar) (...) Ergenekon konusunu da uzun uzun görüştük, bu da onlara, askerleri sorumsuz ve sivil hükümete karşı saygısız olmakla sertçe eleştirme fırsatı verdi. Bizi en çok şaşırtan ise, ordu bünyesinde kurulu düzenden memnun olmayan ve Gülenci gazeteciler ile istihbarat birimlerine darbe iddialarını destekleyen bilgiler sızdırmaya İSTEKLİ üst düzey yetkililer arasında müttefikleri olduğunu söylemeleriydi. (...) Dünyada sayısı giderek artan ve Türkiye’nin etkisini arttıran Gülen okullarından da konuştuk. Bu okullar elbette en iyi kaynaklara ve tesislere sahip. Öğrenciler Türkçe konuşmayı, milli marşı ve ‘iyi bir Müslüman’ olmayı, vs. öğreniyorlar. Temelinde onlara sadakat kazandırıyor. Gülen okullarının kapsamlı bir veri tabanını oluşturmak için çalışmamız sürüyor...”
Bhalla aynı akşam Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni [Hürriyet Daily News’un o dönem yöneticisi olan David Judson’dan bahsediyor] ile yemek yediğini belirtiyor ve ekliyor: “Siyasi yelpazenin diğer ucuydu. Vergi kaçırma davasıyla ilgili kendi yorumunu yaparak, tüm bunu Zaman ile Gülen’in başlattığını ve de (görüştüğümüz) Bülent Keneş’in sorunun bir parçası olduğunu ve sistemden yararlandığını söyledi. Özetle, burada durum çok, çok gergin.”
17 Mart 2010
Reva Bhalla ile idari işler sorumlusu Meredith Friedman arasında şöyle bir yazışma geçiyor:
Reva Bhalla: “Partnerliği nasıl tanımladığını soracaktım çünkü Zaman’dakiler ilginç birer vaka... Şu gölge CIA yakıştırmasına dikkat etmeliyiz.”
Meredith Friedman: “Bu [partnerlik] yayınlarla ilgili değil, bir ülkede kritik bir olay olduğu zaman sorular yöneltebileceğimiz bir ilişki kurmak. Sana Stratfor’u fazla tanımayan birine gönderilebilecek bir mektup örneği iletiyorum. Göreceğin üzere gölge CIA yakıştırmasının söz konusu olabileceği hiçbir şey yok”
Nitekim Bhalla bundan önceki mailinde David Judson’ın kendisine uzun süre Stratfor ile anlaşma imzalamak konusunda tereddüt ettiğini, “Gülenciler tarafından saldırı altında olan Doğan Medya grubunun gölge CIA diye adlandırılan bir grupla çalışıyormuş gibi görünmesini istemediklerini” söylediğini aktarıyor.
7 Haziran 2010
Today’s Zaman’da, Pazartesi konuşmaları (Monday talk) köşesinde, George Friedman ile uzun bir söyleşi yayınlanıyor.
29 Ağustos 2010
Çin uzmanı Jennifer Richmond ile bir söyleşide Keneş ve Bilici’ye “kaynak kodu” verildiği ortaya çıkıyor: Keneş TR303, Bilici ise TR304 kodlu kaynak olarak gösteriliyor. Ancak yazışmalarda kaynak olarak kullanıldıkları görülmüyor.
1-2 Eylül 2010
Bhalla, üzerinde üç ay çalıştıktan sonra “Turkey’s Power Struggle” (Türkiye’deki İktidar Mücadelesi) başlığı altında Gülen hareketi ile ilgili bir rapor hazırlıyor ve buradaki analiz Zaman ve Cihan gazetecilerinin tepkisini çekiyor. Abdülhamit Bilici Today’s Zaman gazetesindeki 2 Eylül 2010 tarihli köşesinde Stratfor’u “iftira atmakla” suçluyor.
Ardından Stratfor analizcileri arasında “Türklerle nasıl ilgileneceğiz” şeklinde uzun bir yazışma akışı başlıyor. Kaleme aldığı raporun objektif olduğunu savunan Bhalla, tüm üst düzey analizcileri uyarıyor: “Bu kişilerle uğraşmak son derece zor, ama Gülen ile bilgi akışını sağlamamız için açık bir kanalımız olmasına ihtiyacımız olduğu kadar, bize ihtiyaçları olduğunu anlamaları da önemli.”
Hürriyet’in maşası olmayalım
Bunun üzerine George Friedman’ın bir yorum yazmasına karar veriliyor. İlk seçenek Sabah. Sonra Hürriyet’in bunu yayınlamaya hazır olduğu konuşuluyor. Ancak Friedman reddediyor: “Nötr bir forum istemeyiz. En azılı Gülenist forumu isteriz.” Bhalla da ekliyor: “Evet, Hürriyet bence de kötü bir fikir. Zira birden onların mücadelesinde bir maşa haline gelebiliriz.” Sonunda Zaman’a başvurmaya karar verilir. Son olarak Friedman yazısında şu ifadelere yer vereceğini paylaşır: “Türkiye’nin ABD’de Stratfor’dan daha iyi veya etkili bir dostu yok...”
Bhalla talebi, Zaman’ın Washington temsilcisi Ali Aslan’a iletir. Aslan’ın ilettiği cevap sert olur: “Zaman’ın yazı işleri müdürleriyle görüştüm. Friedman’ın bize bir yorum yazma talebini memnuniyetle karşıladılar. Prensipte bununla ilgili bir sorun yok. Ancak böylesine bir açıklama metni ilk olarak Zaman’da yayınlanmamalı. Öncelik, raporunuz tarafından yanlış yönlendirilen Stratfor üyeleri ve Batı’daki diğer okurlar olmalı. Onlar bir açıklamayı ve ümit ediyorum ki bir düzeltmeyi Türkiye’deki okurlardan çok daha fazla hak ediyor. Bay Friedman’ın yazısını internet sitenizde yayınlandıktan ve üyelerinize iletildikten sonra biz de yeniden yayınlayabiliriz, editoryal standartlarımıza uygun olması kaydıyla.”
Zaman’la umut edilen ortaklık gerçekleşmiyor. Fakat bu yazışmadan sonra da genel anlamda Friedman’ın Türkiye ile ilişkileri kopmuyor ve ‘bir şekilde’ yumuşuyor...
Aramızda ortaklık yok, yardımcı olduk
Bizimle Türkiye’de genel gelişmeler ve özellikle Ergenekon sürecini konuşmak için görüşmek istediler. Biz de kabul ettik. Görüşmeye Abdülhamit Bey [Bilici] ile birlikte katıldık. Görüşmenin son derece uzun sürdüğünü anımsıyorum, yaklaşık iki buçuk saatlik bir görüşmemiz oldu. Biz de genel bakış açımızı anlattık ve soruları samimiyetle yanıtladık. Fakat döndükten sonra öyle bir rapor yazdı ki, söylediklerimizi hiç kullanmadan, görüşmeyi raporda yazılanları meşrulaştırmak için kullandı. Aldıkları bilgiye sadık kalmadılar. Çok öfkelendik. Neden böyle bir rapor yazdıklarını açıkçası sorguladık. George Friedman bize bir e-mail göndererek yanlış anlaşılma olduğunu belirtti. Ama önce kendi sitelerinde yayınlamalarını istedik doğal olarak.
Ortaklık gibi bir konuşma geçmedi. Biz onlara yardımcı olmak için görüştük, bunu başka düşünce kuruluşlarıyla da yapıyoruz. Daha sonra Emre Doğru ile belki birkaç kez konuşmuş olabilirim, ama herhangi bir bilgi paylaşımımız söz konusu değil.
Think-tank olarak biliyordum
Stratfor bizden Türkiye’deki siyasi, sosyal gelişmeleri ve medya düzenini konuşmak için randevu talep etti. Bu tür kuruluşlardan buna benzer belki de yüzlerce talep alıyoruz. Görüşmemiz de bu çerçevede gerçekleşti. Hiçbir zaman ortaklık veya işbirliği söz konusu olmadı. Ancak sonrasında anlattıklarımızı çarpıtarak son derece saçma bir rapor hazırladılar. Bize kod vermeleri ilginç, Stratfor’un bu istihbarat yönünü bilmiyordum. Düşünce kuruluşları gibi bir çalışma sistemleri olduğunu düşünüyordum, bu durum aklıma gelmezdi. Stratfor’u, kamuoyunda adı geçen normal think-tanklerden biri olarak tanıyordum. Başkanının, Türkiye’de birçok kamu kurumu tarafından düzenlenen toplantılarda yaptığı konuşmaları dinlemiştim.