T24 - Apple’ı devrimci teknolojilerle dünyanın en büyük şirketi yapan efsane CEO Steve Jobs’un liderlik sırlarını, kendi ağzından biyografisini yazan Walter Isaacson 10 maddede derledi.
Apple’ın kurucusu ve efsane CEO’su Steve Jobs, son 10 yılda piyasaya çıkardığı müzikçalar iPod, akıllı telefon iPhone ve tablet bilgisayar iPad ile teknoloji dünyasını birbirine kattı, adeta devrim yarattı.
Hürriyet gazetesinde yer alan habere göre; Apple’ı 1976’da evinin garajında kuran, 1985’te şirketten uzaklaştırılan, 1997’de geri dönüp Apple’ı iflastan kurtaran Steve Jobs, geçen yıl pankreas kanserinden öldüğünde Apple dünyanın en değerli şirketi haline gelmişti. Steve Jobs müzikten animasyona, yayıncılıktan mağazacılığa elini sürdüğü her sahada değişim yarattı.
Steve Jobs’un son iki yılında yanında olan ve kendi ağzından biyografisini yazan Walter Isaacson, şimdi de Jobs’un yönetim sırlarını kaleme aldı. Walter Isaacson, birçok kişinin Steve Jobs’un hayatından “liderlik dersleri” çıkarmaya uğraştığını ancak pek de başarılı olamadıklarını belirterek, Jobs’u başarıya taşıyan özellikleri Harvard Business Review dergisi için 10 maddede topladı. Isaacson, dergideki tespitlerine şöyle başladı:
“Bence Steve Jobs’un en büyük özelliği her işe kişiliğini katması. Tutkularını, yoğunluğunu ve aşırı duygusallığını ürünlerine aktardı. Huysuzluğu ve sabırsızlığı mükemmelliyetçiliğinin parçası oldu. Son görüşmelerimizden birinde neden çalışanlarına karşı sert olduğunu sordum. Bana, ‘Sonuçlara bir bak. Birlikte çalıştığım herkes akıllı. Hoşnut olmasalar iyi bir pozisyonda başka işe geçerler. Ama yapmıyorlar. Ortaya da harika işler çıkıyor’ dedi. Kendisinden ilham alan sadık iş arkadaşları hep yanında oldu. O yüzden Steve Jobs’tan ders çıkaracaksak, neler yaptığına bakmalıyız. Bir keresinde yarattığı en önemli şeyin ne olduğunu sordum. iPad veya Macintosh demesini bekliyordum. Cevabı şu oldu: ‘Apple şirketi. Çünkü dayanıklı bir şirket yaratmak iyi bir ürün ortaya koymaktan çok daha zor.’ Peki bunu nasıl başardı? Bana göre başarısının 10 anahtarı var...”
Odaklan
1997 yılında Jobs Apple’a geri döndüğünde şirket 12 farklı tip Macintosh bilgisayar ve çok sayıda bilgisayar yan ürünü üretmekle meşguldü. Steve Jobs, ‘Bu çılgınlık’ diyerek çıplak ayaklarıyla bir tahtaya doğru yürüdü. Elindeki kalemle tahtaya, “Tüketici, Profesyonel, Masaüstü ve Taşınabilir” yazdı. Kendisini izleyen çalışanlara her başlık için sadece bir bilgisayar üretmelerini istedi. Apple’ın sadece 4 bilgisayara odaklanmasını sağlayarak şirketi zor günlerden çıkardı.
Baştan sona sorumluluk al
Steve Jobs bir kontrol hastasıydı. Apple yazılımlarının başka bir şirketin sıradan donanımı üzerinde çalışması fikriyle bile kurdeşen dökebilirdi. Basitliği sağlamak için yazılım, donanım ve çevre aksamın entegre olmasına büyük hassasiyet gösterdi. Bir “Apple ekosistemi” yaratması, yani bir Mac bilgisayara bağlanan iPod’un iTunes programı kullanması, işleri basitleştirdi, hataları azalttı. Kullanıcı için en baştan en sona sorumluluk aldı: Yani iPhone’un içindeki ARM mikroişlemcinin performansından telefonu satan Apple dükkanına kadar müşterinin her deneyimini birbirine bağladı.
Geride kalırsan yetişmeye çalışma, kurbağa gibi ileri sıçra
Yeni fikirleri her zaman yenilikçi bir şirket bulamayabilir. Ama kendisini geride bulduğu an adeta bir kurbağa gibi ileriye sıçramasını da bilir. Steve Jobs ilk iMac bilgisayarı yaptığında müzik konusunda geride kalmıştı. Kişisel bilgisayarı olanlar müzik indirip değiş tokuş ediyor, hatta CD’lere yazıyordu. Ama iMac CD yazamadığı için Jobs kendini sersem gibi hissediyordu. Bunun üzerine iMac’in CD sürücüsünü değiştireceğine müzik endüstrisini dönüştürmeye karar verdi. Piyasaya sürdüğü iPod cihazı ve iTunes dükkanıyla herkesin müzik satın almasını, paylaşmasını ve saklamasını kolaylaştırdı.
Kârdan önce ürün gelsin
1980’lerin başında Macintosh’u tasarlarken ekibine ‘Fiyatı dert etmeyin, bilgisayarın yeteneklerine bakın’ diyordu. 1983 - 1993 arasında Apple’ı yöneten John Sculley ise pazarlama kökenliydi ve tasarım yerine kârı maksimize etme peşindeydi. Jobs işe geri döndüğünde hemen yenilikçi ürünler yapmaya yöneldi. iMac, iPod, iPhone ve iPad ardı ardına geldi. Jobs ‘Benim tutkum harika ürünler yapmak için motive olmuş insanların çalıştığı dayanıklı bir şirket oluşturmak. Diğer herşey ikinci planda. Kâr etmek tabii ki harika. Ama motivasyon kâr değil, ürünler. Sculley önceliği para kazanmaya verdi. Küçük bir fark gibi görünüyor ama işe aldığınız kişiler, toplantıda konuştuklarınız bile buna bağlı’ diyordu.
Anketlerin kölesi olmayın
Steve Jobs pazar araştırmalarını sevmezdi. ‘Müşteriler biz onlara göstermeden ne istediklerini bilmez’ derdi. Henry Ford’un şu sözünü de severdi: ‘Müşteriye ne istediğini sorsam, daha hızlı bir at talep ederlerdi.’ Müşterinin ne istediğine dikkat etmekle, sürekli müşteriye ne istediğini sormak farklı şeyler. Bu içgüdü ve sezgi gerektiriyor. Jobs bunun için ‘İşimiz henüz sayfada yazılı olmayanları okumak’ derdi.
Gerçeği eğ ve bük
Steve Jobs insanları sınırlarına kadar zorlamasıyla ünlüydü. Apple çalışanlarına da imkânsız görüneni gerçekleştirebilecekleri inancını yerleştirmişti. Toplantılarda çalışanlara hakaret bile ederdi. Jobs buna şu açıklamayı getiriyor: “Yıllar içinde öğrendiğim şey şu: Gerçekten iyi çalışanların varsa onlara bebek gibi davranmana gerek yok. Bu kişilerden harika işler beklersen, harika işler de yaptırırsın. Ekibimizdeki herhangi birine sorun. Yaşadıkları acıya değdiğini söyleyecekler.”
Yüzyüze gel
Dijital dünyada yaşasa da Steve Jobs, yüzyüze toplantılara inanırdı. Jobs “E-mail yoluyla fikir geliştirme düşüncesi çılgınca. Yaratıcılık spontan toplantılarda, rastgele tartışmalarda doğar” derdi. Animasyon şirketi Pixar binasını da çalışanların sürekli karşılaşacağı biçimde yaptırdı: Kapılar, koridorlar, merdivenler bir avluya açılıyor, posta kutuları ve kafe de burada bulunuyordu. Jobs sunumlardan da nefret ederdi. Resmi bir gündem olmadan fikirlerin havada uçtuğu toplantılar düzenlerdi.
Hem tüm resmi gör, hem detayları
Steve Jobs hem büyük, hem küçük her ayrıntıyla ilgilenirdi. Bazı CEO’lar vizyonerdir, kimisi ‘şeytan ayrıntıda’ der. Jobs her ikisiydi. 2000 yılında kişisel bilgisayarın müzik, video, fotoğraf için bir merkez olacağı vizyonuyla iPod ve iPad’i çıkardı. Sonra 2010’da bu merkezi ‘buluta’ taşıma vizyonunu ortaya koydu. Ama tüm bunları tasarlarken iMac’in vidalarının rengine bile karışıyordu.
Sosyal Bilimleri Fen ile harmanla
Jobs “Kendimi hep sosyal bilimlere ait gördüm. Ama elektroniği de hep sevdim. İkisinin kesiştiği noktada durmaya karar verdim” diyor. Yaratıcılığı teknolojiye, sanatı mühendisliğe entegre etmesi böyle mümkün oldu. Kendisinden daha iyi teknoloji uzmanları ve tasarımcılar vardı ama şiirle işlemcileri o birleştirmeyi başardı.
Aç ol, deli ol!
1960’larda San Francisco’da doğan iki büyük sosyal hareketten etkilendi. İlki hippiler ve savaş karşıtı göstericilerdi. Bu da onu otorite karşıtı bir insan yaptı. İkincisi Silikon Vadisi’nin teknoloji ve hacker kültürüydü. Bunları üzerine meditasyon ve yoga gibi kişisel aydınlanma hareketlerini geldi. Apple kurumsal bir şirket olduğunda dahi Jobs isyankar ve karşıkültüre ait fikirlerini reklamlarında bile kullanıyordu. Hatta bir reklamında kendisini anlattı: “Başkalarının çılgın sandığında biz deha görürüz. Çünkü dünyayı değiştirmeyi başaranlar, dünyayı değiştirebileceğini düşünecek kadar çılgın olanlardır.”