Gündem

Star yazarı Kekeç: Davutoğlu'nun başka işi yok mu, elinde sadece FETÖ belgeleri var!

"Ben AKPyetkilisi olsaydım, 'Ne işleri var Anayasa Mahkemesi’nde?' derdim"

05 Aralık 2017 13:37

Star yazarı Ahmet Kekeç, ABD'nin İran'a yönelik ambargosunu deldiği iddiasıyla 20 ay önce Miami'de tutuklanan iş adamı Reza Zarrab'ın "tanık" sıfatıyla verdiği ifadeler sonrası  "Kim rüşvet verdiyse, kim kendi çıkarı için çalıştıysa onlardan hesap sorulmalı" açıklamasını yapan eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'na tepki gösterdi. 

Zarrab, eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'a "40 - 50 milyon dolar rüşvet verdiğini iddia etmişti. 

"Davutoğlu’nun elinde, FETÖ belgeleri dışında, rüşvet iddialarını kanıtlayacak ve olayı Türk mahkemelerine intikal ettirmeyi gerektirecek bilgiler varsa, bunları açıklamalıdır" diyen Kekeç, sözlerine şöyle devam etti:

"Başbakanlığı döneminde bir girişimde bulunmuştu. 'Bunu Cumhurbaşkanımız istiyor' diyerek, FETÖ iddialarında adı geçen dört bakanı Yüce Divan’a yollamaya çalışmıştı. Cumhurbaşkanının böyle bir şey istediği yoktu. Bu, sadece Davutoğlu’nun temennisi yahut isteğiydi. İsteğini, Cumhurbaşkanının ismini kullanarak meşrulaştırmaya çalışıyordu."

Ahmet Kekeç'in, "Davutoğlu’nun başka işi yok mu?" başlığıyla (5 Aralık 2017) yayımlanan yazısı şöyle:

Konya milletvekili ve eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, Amerika’daki Zarrab davasına sert çıkmış: “Kimse Türkiye’nin İran’la ilişkilerini mahkeme konusu yapamaz.”

Bu “alkışlık” açıklamayı yapmak için neden bir hafta beklemiş, bilmiyorum.

Zaten erken de davransaymış fazla bir şey değişmeyecekmiş.

Çünkü, bu açıklamasının arkasına, ilk söylediklerinin altını boşaltan ikinci bir açıklama eklemiş ve şöyle demiş: “Kim servetini artırmayı planlamışsa, kim rüşvet almışsa, kim haksız kazanç peşinde olmuşsa... Onlardan da hesap sorulmalıdır. Hesap verme makamı New York değil Ankara’dır. Türkiye Cumhuriyeti mahkemeleridir.”

Kim rüşvet aldı, bilmiyoruz.

Bu konuda elimizdeki tek veri FETÖ iddiaları ve Amerikan makamlarıyla işbirliği yapan Reza’nın ifadeleri...

Ki, bu iddialarda asıl amaç, muhayyel rüşvet olaylarını sorgulamak ve suçluları yargı önüne çıkarmak değil, dönemin Başbakanı Erdoğan’ı kriminalize etmekti.

Bunu Davutoğlu bilmez mi?

Davutoğlu’nun elinde, FETÖ belgeleri dışında, rüşvet iddialarını kanıtlayacak ve olayı Türk mahkemelerine intikal ettirmeyi gerektirecek bilgiler varsa, bunları açıklamalıdır. Yargıya yardımcı olmalıdır.

Başbakanlığı döneminde bir girişimde bulunmuştu. “Bunu Cumhurbaşkanımız istiyor” diyerek, FETÖ iddialarında adı geçen dört bakanı Yüce Divan’a yollamaya çalışmıştı.

Cumhurbaşkanının böyle bir şey istediği yoktu...

Bu, sadece Davutoğlu’nun temennisi yahut isteğiydi.

İsteğini, Cumhurbaşkanının ismini kullanarak meşrulaştırmaya çalışıyordu.

Söylemesi ayıptır, bu satırların yazarı, o günlerde, Davutoğlu’nun bu girişimine karşı çıkmış, bunun FETÖ kumpaslarını aklayacağını (meşrulaştıracağını) yazmıştı. Üstelik Davutoğlu, FETÖ muhasarası altındaki “anayasa yargısı” organını işaret ediyordu ki, bu daha da vahimdi.

O yazıyı hatırlayalım:

Bakanlar Yüce Divan’da aklanıp gelsin...

Fakat bir dakika...

Sizin “Yüce Divan” dediğiniz Anayasa Mahkemesi değil mi?

Bildiğimiz Anayasa Mahkemesi...

Son zamanlarda kendisini “Süper Yargıtay”, “Süper Danıştay”, “Süper Sayıştay”, hatta “Süper Yasama Organı” yerine koyan Anayasa Mahkemesi.

Bu mahkeme, 61 Anayasası’yla birlikte ihdas edildi.

Görevi, yasaların anayasaya uygunluğunu denetlemektir...

Birçok demokratik ülkede bu görevi (denetleme görevini) normal mahkemeler üstleniyor... Bizde de böyle olabilirdi ama “61 konvansiyonu” bunu uygun görmedi ve siyasete müdahale etmeyi alışkanlık haline getirmiş Anayasa Mahkemesi doğdu.

Başbakan asanların çıkardığı “Tedbirler Yasası”nı hukuka uygun bulan bu mahkemedir.

12 Eylül’de, varlık nedeni ortadan kalktığı halde, görevine devam eden bu mahkemedir. 

Refah Partisi’ni kapatan bu mahkemedir.

Fazilet Partisi’nin, ileride RP’leşeceği ve “mutlaka suç işleyeceği” vehmini ciddiye alıp, kapatılmasına hükmeden bu mahkemedir.

Başörtüsü hakkındaki yasayı yok hükmünde sayan bu mahkemedir.

İktidar partisini (yüzde 47 oy almış AK Parti’yi) “irticaı faaliyetlerin odağı” ilan eden bu mahkemedir.

Meclis’e Cumhurbaşkanı seçtirmek istemeyenlerin iğvasına kapılıp “367 garabetine” imza atan bu mahkemedir.

Bir anayasa değişikliğini “esastan” görüşüp iptal eden bu mahkemedir.

Dolayısıyla, “Gitsinler, Anayasa Mahkemesi’nde aklanıp gelsinler” sözü, hoş ama aynı zamanda boş bir temennidir.

Ben AK Parti yetkilisi olsaydım, “Ne işleri var Anayasa Mahkemesi’nde?” derdim.

Çünkü aldığı kararlarla kendisini siyasileştiren ve “siyasi hasım” rolü oynamaya teşne bir mahkemeden söz ediyoruz...

Niye gitsinler ki Yüce Divan’a?

Hamiş

Davutoğlu’nun “gitsinler” dediği Anayasa Mahkemesi’nin bazı üyeleri, bugün FETÖ’den tutuklu. Gitmeleri halinde, o bakanların başına neler getirileceğini tahmin edebiliyor musunuz?

Denilebilir ki, “Dünkü Anayasa Mahkemesi FETÖ muhasarası altındaydı. O halde adı geçen bakanlar bugün gidip aklanıp gelsinler.”

Nitekim “Hesap verme makamı New York değil Ankara’dır. Türkiye Cumhuriyeti mahkemeleridir” diyen Davutoğlu da bunu anlatmaya çalışıyor.

Herhalde bunu anlatmaya çalışıyor.

Bir tür, “fikri takip” yapıyor.

O halde soralım:

Bu ülkede Başbakanlık yapmış Davutoğlu bunun teknik olarak mümkün olmadığını bilmez mi?

İkincisi...

Neye göre yargılanacaklar Yüce Divan’da?

FETÖ iddialarına göre mi?

Çünkü elimizde FETÖ iddiaları dışında başka bilgi yok.

O halde FETÖ’ye “can suyu” olacak bu fikri takip de nereden çıktı? Davutoğlu’nun başka işi yok mu?