Hakan Özyıldız*
Dünyanın ne hale geldiğini anlamak için bazı nirengi noktalarına bakıyorum. Para konusunu, uluslararası kuruluşların yanında, Londra ve New York merkezli haberlerle izlemeye çalışıyorum. Siyaset olunca Washington, Londra, Berlin, Moskova ve Pekin’i merkeze koymak kolayıma geliyor.
Geçen hafta Financial Times’da, bana göre, çok önemli bir haber vardı. Standart & Poors (S&P), en sonunda, Çin’de iç piyasa için kredi derecelendirmesi yapmaya başlayacakmış.
Habere göre, ABD’li şirket Çin sermaye piyasalarında çalışacak ilk yabancı derecelendirme şirketi olacak. Amaç yabancıların, ülkedeki 12 trilyon dolarlık tahvil piyasasında işlem yapabilmelerinin önünü açabilmek.
Konuyu daha iyi anlayabilmek için, Çin’in dünyanın en borçlu ülkelerinden olduğunu hatırlamakta yarar var. Büyümesi borca dayalı. Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) verilerine göre, 2005 yılı başında 3,4 trilyon dolar olan toplam borç yükü, geçen yıl eylül sonunda 40 trilyon doları geçti. Bu rakam Çin milli gelirinin yüzde 300’üne yakın ve yarısından fazlası, yüzde 157’si reel sektöre ait. Ama dış borçların milli gelire oranı sadece yüzde 14. (Bir karşılaştırma yapmanız için, IIF’e göre; Türkiye’nin borç yükünün milli gelire oranı yüzde 153 kadar. Dış borçların milli gelire oranı ise yüzde 79)
Çinli yetkililerin yabancılardan bekledikleri şey, yapacakları işlemlerle bazı şirketlere finansman sağlamaları. İşin zamanlaması da çok kritik öneme sahip. Çin’de büyüme hızı yavaşlıyor ve aşırı borç sarmalına girmiş olan birçok sektörde temerrüt riskleri artıyor. S&P temsilcilerine göre, Çinli yerel otoriteler artan riskleri tam olarak değerlendiremiyorlarmış.
Hey gidi Mao Zedung’un, yabancıların etkilerini kırmak için Kültür Devrimi yaşayan Çin’i. Direndi direndi en sonunda, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarından birinin, şimdilik sadece Hong Kong’da da olsa, çalışmasına izin verdi. Bilinmesinde yarar var. Bu kararı alan ekonominin sermaye hareketleri (kambiyo rejimi) tamamen dışa kapalı.
Yani bizdeki durumun tam tersi bir ortam söz konusu.
Olayı küçük bir adım olarak görmeyin. Aya ayak basan ilk insan olan Neil Amstrong’un meşhur sözünde olduğu gibi, “S&P için küçük ama dünya finansallaşması için büyük bir adım”.
1990 sonrası dünyada ekonomide görülen hızlı finansallaşmanın bu geldiği aşamaya dikkat. Artık sermaye hareketleri tamamen dışa kapalı Çin’in finansal “Çin seddinde” bir delik açıldı. Eğer bu Çin’in ABD’ye verdiği bir ekonomik taviz ise arkasından diğerleri de gelecek ve duvardaki delik büyüyecek. Çünkü ABD yönetimi “doymak, yeter” gibi kavramlara yabancıdır. Orada sadece “alma ağacı” yetişir. İlk göçerler, “verme ağacını” Avrupa’dan göç ederken yanlarında getirmeyi unutmuşlar!
Bu arada Çinlileri eleştiriyorum gibi anlam çıkmasın. Hatırlatmama izin verin. Dünya çok hızlı finansallaşıyor. Dünyada bir yıllık mal ticareti 70 trilyon doların biraz üstündedir. Buna karşılık, 2016 yılı itibariyle günlük, tüm döviz işlemlerinin toplamı 5,1 trilyon dolardır. Ve bu işlemlerin büyük çoğunluğu Londra ve New York’ta yapılır. Dünya yeni ekonomik ve siyasi dengelerini arıyor. Eski kalıplar, değerler birer birer sarsılıyor. Bazıları da yıkılıyor. Ne kadarının sağlıklı adımlar olduğunu zaman gösterecek.
Bana göre, bunca finansallaşmanın sonucu şişen, balonlaşan varlık fiyatları ve gölge bankacılıktır. Kaynağı da merkez bankalarının özellikle 2008 Küresel Krizinden sonra bollaştırdıkları likiditedir. Borçlanma ve varlık fiyatlarındaki balon şişmeye devam ediyor.
Öyle bir hale geldi ki, FED bile yarattığı canavarı nereye bağlayacağını bilemiyor. Düne kadar “faiz artıracağım, bilanço küçülteceğim” türküsünü söyleyenler aniden karar değiştirdiler. Şimdi Trump’ın emriyle, “Bas bas paraları Leyla’ya, bi daha mı gelecez dünyaya” demeye başladılar.
Balon Çin’de bile şişmeye devam edecek. Nereye ve ne zamana kadar? Göreceğiz.