Rıdvan Dilmen: Tebrikler Beşiktaş
Beşiktaş’ın arzulu ve istekli olunca, oyun içinde herkes mücadele edince yıldız ayaklara sadece skoru değiştirmek, sahne almak kaldığını belirtiyor. Bu dönemde Tello ve Bobo’nun, zaman zaman bu maç hariç Holosko’nun sürekli iş bitiren isimler olduğunu vurguluyor. Beşikta’ta Ernst ve Cisse de birlikte oynayınca takım savunmasını çok iyi yaptığını ifade ediyor ve ekliyor: “Ve sonuna kadar hak ettiği şampiyonluğa yavaş yavaş yaklaşıyor. İnsanlar şansı kendileri yaratır. Futbolda şans sadece kale seçiminde vardır. Mustafa Denizli şanslı manslı değildir. Denizli, Beşiktaş için bir şanstır. Kendisi için yaratılan şansı da iyi kullanmıştır. Tebrikler Beşiktaş.”
Erman Toroğlu: Fazla Hırs iyi değil
Ankaragücü-Beşiktaş maçında sonucunu kadro farkının belirlediğini kaydediyor . Piyasada kalmış, kullanma tarihleri geçmiş veya başka takımların bıraktıkları sorunlu oyuncuları kadrosuna katarak idare etmeye kalkan Ankaragücü’nün, Beşiktaş a 3-1 yenildiğini belirtiyor. Ankaragücü’nün zaman zaman baskı kurmasına rağmen kontrollü olmadığını ifade ediyor ve ekliyor: “Zaten fazla hırslanmak da iyi değil. O zaman da istediğini yapamazsın. Beşiktaş için bazı şeyler maruz gözükebilir. Üç önce Türkiye Kupası finali oynamış bir takım hem de İzmir ' de ve sıcak havada. Üç gün sonra zorlu bir lig maçına çıkıyor. Ankaragücü nün böyle bir mazereti yok. Ankaragücü nün kaçırdığı goller için ‘Allah da Beşiktaş ' ı istiyor’ diyenler olabilir. Ama Allah çalışana yardım eder yatana değil. Veya aklı şeytanlıklara çalışanlara değil, daha bir dürüst hareket edenlere…”
Ahmet Çakar: Uçuş sürüyor
Beşiktaş’ın zor da kazansa rahat da kazansa şampiyonluk yarışında yoluna devam ettiğini kaydediyor. İkinci yarıda eğer Ankaragücü golü bulsa Beşiktaş’ın Ankara'da yara alacağını ifade ediyor ve ekliyor: “Ama aynı Beşiktaş'ın ikinci yarıda oyundan düşmesini pek de garipseyemiyoruz. Zira hafta içinde oynanan kupa maçının beraberinde gelen fiziki ve mental yorgunluk böylesine maçlarda özellikle ikinci yarılarda ortaya çıkıyor. Beşiktaş, Ankaragücü gibi düşmeme mücadelesi veren bir takımı yenip son iki maça girdi. Görünen o ki önümüzdeki hafta oynanacak G.Saray maçı onlar için çok ama çok hayati bir final olabilir. Ankaragücü ise bu mağlubiyetle küme düşme mücadelesinde zora girdi.”
Mehmet Demirkol: Yüksek verimlilik
Beşiktaş’ın hızlı ve çok adamlı baskınlarla girdikleri her pozisyondan gol çıkardıklarını, verimliliğin zirvesinde olduklarını kaydediyor. Takımın Ernst’e yine çok şey borçlu olduğunu ifade ediyor ve ekliyor: “O başlı başına bir savunma adamı. Ankaragücü’nün orta sahada daha top çevirirken işini bozan Alman oyuncuydu. Şimdiden ödülünü vermek lazım; yılın oyuncusu o. Mustafa Denizli’nin en iyi hamlesi... Beşiktaş’ın performansını ikiye katlayan adam. Trabzonsporlu Szymkowiak’tan bu yana lige en iyi giriş yapan yabancı diyebiliriz. Mustafa Denizli dün şampiyonluk yolunda belki de en önemli adımı attı. Kupa zaferinin getirdiği güven, neredeyse gözle görülür, elle tutulur seviyedeydi. Ankaragücü soğukkanlılığını hemen kaybederken onlar hiç paniklemediler ve girdikleri her pozisyonu gol yaptılar. Zaten böyle şampiyon olunuyor.”
Gürcan Bilgiç: Faturanın sahipleri
Trabzonspor’un imdadına uzatmada taksitle atılan, adeta yenilmek için uğraşılan bir frikik golünün yetiştiğini ifade ediyor ve ekliyor: “Uzun yıllar sonra şampiyonluğun kokusunu üç puan uzaktan hissederken, neden bunu sadece hissedebildiklerini, dokunamadıklarını özetleyen performanstı aslında dünkü. Teknik adamlara kesilen "naylon" faturaların, "asıl" kopyasıydı yaşananlar. Oynamayanlar da oynadı, oynamadıkları halde, oynamış görününler de sahadaydı. Hocanın adı Ersun veya Ahmet fark etmiyor. Sınırlar, hoca değişince, değişmiyor.”
Altan Tanrıkulu: Yanlış adamlar
Dünkü maçın Fenerbahçe’nin iyi kapanan, savunmada bireysel hata yapmayan takımlara karşı çok zorlandığı gereğini bir kez daha ortaya koyduğunu kaydediyor. Bu tıkanmanın en büyük nedeninin san lacivertli ekibin ceza alanı içinde hava hakimiyeti olan oyuncusunun bulunmayışı olduğunu ifade ediyor ve ekliyor: “Güiza yapılı bir forvet. Ama arkadaşlarının gönderdiği topları ceza alanı çevresinde tutup gol pozisyonu yaratacak bir oyuncu değil. Rakip savunmanın dengesini bozacak kadar çok depar atıp çok gol pozisyonuna giriyor ama takımının ceza alanı içinde topa hâkim olmasına pek katkısı yok. Semih bu konuda daha başarılı. Ama o da ağır bir oyuncu. Üstelik futbol zekası ve yardımlaşma duygusu üst düzeyde olduğu için sürekli olarak orta sahaya gelip top alıyor. O da kanat akınlarında uzaklarda kalıyor.”
Uğur Meleke: Kewell’a saygıyla
G.Saray’da dün gecenin kırılma anının, 35’inci dakikada mecburiyetten kalkan değişiklik tabelası olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “2,5 yıllık kontratlarının mürekkebi kurumadan G.Saray’a yeni hoca arayan o takım elbiseli zengin fanatikler, ‘bir global futbol ikonu’ olan B.Korkmaz’a karşı nasıl saygılı değillerse, aynı şekilde Korkmaz da geçen hafta maç sonrası demecinde o saygıyı çok gördü başka bir global futbol ikonuna, Kewell’a...
Ama Avustralyalı bu genç adam, vakur duruşu ve istekli oyunuyla hepimize bir ders verdi dün gece. Sana, bana, Korkmaz’a, takım arkadaşlarına ve de Lincoln’e... Onun geldiği yerlerde güzel bir laf var, ‘We don’t see things as they are, we see things as we are (etrafımızdakileri onlarmış gibi değil, biz gibi görürüz aslında.)’ diye. Herkesin etrafına Kewell gibi baktığı bir dünya umuduyla...”
Osman Tanburacı: İyi ki Kewell oyuna girdi
Kewell’ın oyuna girmesi ile Galatasaray’ın biraz silkindiğini belirtiyor ve ekliyor: “ İkinci yarı Galatasaray Kewell'la pozisyon bulmaya başladı. Oyun canlandı, akıl devreye girdi. Kewell kale dibinden kaçırdı, arkasından kalenin tam karşısına geçti gelen topu gole çevirdi. Galatasaray rahatladı, Kewell bir orta daha yaptı Barış ikinci golü de attı, iş bitti! Bu gollerde hep Arda'nın payı vardı, ancak onu mutsuz gördüm. Lincoln de yardımcı roldeydi. Galatasaray çok kolay kazanacağı hatta Baroş'un çok gol atabileceği bir maçtan son dakikada gol yiyerek ayrıldı. Kewell olamasa Galatasaray yanmıştı...Şimdi Galatasaray haftaya Şampiyonlar Ligi için Beşiktaş'ı İnönü'de yenip, Trabzon'un ve Sıvas'ın iç sahada yenilmesini bekleyecek!... Ölme eşeğim ölme yonca bitecek! Ama her şeye rağmen UEFA elde gibi...”
Selçuk Yula: Yolları açık olsun!
Antalyaspor'un küme düşme probleminin Fenerbahçe'yi ilgilendirmediğini belirtiyor ve ekliyor: “Fenerbahçeli futbolcular bunun bile muhakemesini yapamamışlar. Hepisine helal olsun! Önümüzdeki sene herhalde çoğuyla görüşmeyeceğiz. Bu takımımın kıymetini bilemediler. Fenerbahçe'de son 10 yıldır gece kulüplerinde köşe kapmaca oynayan futbolculara şahit olmamıştık. Bu sene bunu yaşadık. Bu nedenle diyorum, "Birçoğuyla seneye görüşmeyeceğiz" diye. Allah yollarını açık etsin.”
Sergen Yalçın: Şampiyonluğa 180 dakika kaldı
İki hafta kala Beşiktaş’ın hala şampiyonluğunu ilan etmediğini ama büyük bir avantajı bulunduğunu kaydediyor. Haftaya G.Saray derbisinin olduğuna dikkat çekiyor ve ekliyor: “G.Saray kaliteli futbolculardan kurulu bir takım... Arda, Baros, Kewell gibi sonucu değiştirebilecek oyuncular var. A.Gücü’nün kaçırdığı golleri kaçırmazlar. Fakat buradan Beşiktaşlı oyunculara şunu söylemek istiyorum... Artık 180 dakika kaldı. Ellerinde ne var ne yok sahaya koymalılar. G.Saray ve F.Bahçe’nin olmadığı bir yarışta şampiyon olamamak Beşiktaş için ağır sonuçlar doğurur... Biraz daha dişlerini sıkacaklar. Formalarını biraz daha ıslatacaklar, Beşiktaş’a şampiyonluğu getirecekler. Bu iki maçtan başka düşünecek hiçbir işleri yok açıkçası... Bu saatten sonra yaşanacak bir kazanın hesabını ne futbolcular, ne yöneticiler ne de Mustafa Denizli verebilir.”
Kemal Belgin: Oynanmasa da olurdu!
Rakibini derinliğine çok kolay yakalamaya başlayan Antalyaspor’un, Fenerbahçe’nin özürlü yumuşak karnı orta sahasını kolayca geçtiğini, bunlardan birinde de öne geçtiğini kaydediyor. Ama ne var ki; F.Bahçe’nin kullandığı duran toplarda, adeta gol makinası haline gelen Lugano’nun tabelayı eşitlediğini vurguluyor. Oyunun geri kalan döneminde ligdeki durumu sıkıntılı olan Antalyaspor’un kazanmaya gayretli, F.Bahçe’nin ise bitsin de gidelim moduna girdiğini ifade ediyor ve ekliyor: “Sonuçta Antalyaspor, kümede kalıp kalmama sıkıntılarıyla yaşamaya devam ederken, F.Bahçe de ligi tamamlamak için artık gün değil, dakikaları sayma mesaisine giriyordu.”
Levent Tüzemen: İşte beceri farkı
Bülent Uygun'un tahmininin tutmadığını, Beşiktaş’ın, Başkent'te becerikli ayakları sayesinde kazandığını kaydediyor. 4 maçta 12 puan alan Beşiktaş'a Ankara deplasmanlarının bu sezon uğurlu geldiğini vurguluyor. Mustafa Hocanın, maçtan hiç kopmadığını ifade ediyor ve ekliyor: “Yusuf ve Tello'yu doğru zamanlarda çıkarıp Ekrem ile Uğur'u soktu. nkaragücü'nün şuurunun kaybolduğu ve çok adamla yüklendiği sırada Beşiktaş 2.yarı tek hızlı atağını Holosko ile yaptı. Holosko 70 metre taşıdığı topu Ekrem'e aktardı. Ekrem'in ortası güzeldi ama etkisiz oynayan Bobo'nun attığı golde kafa vuruşu klastı.”
Erdoğan Şenay: Kırık hayaller
Aragones gibi bütün oyuncuların sezonu kafalarında bitirdiğini Antalya maçında görüldüğünü ifade ediyor ve ekliyor: “Yalnız Aziz Yıldırım’a bir laf atalım müsaadeleriyle; bugün Güiza’nın gelecek sezon Fenerbahçe’de büyük işler yapacağı beyanında bulunmuşlar... Eğer bu takımın Güiza’ya benzer yama transferlerle ayağa kalkacağını umuyorsa sayın başkan Fenerbahçe’nin gelecek yıllarda da ‘kırık hayaller’ filmini seyretmesinden korkarız...”
Alaattin Metin : Antalya'da hafta sonu tatili
Aragones’in Antalya maçında ikinci yarı Uğur'u da Semih'i de son çare olarak oynattığını kaydediyor. Aragones için bu maçın hafta sonu tatili gibi olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Antalya'nın en lüks ve en güzel otelinde yiyip, içip yattı. Bir daha gelemeyeceği için de keyfini sürdü. Futbolcular içinse bu maç sezonu erken açmamak için kazanılması gereken 3 puanlık bir oyundu. UEFA'nın son uygulamasına göre Fenerbahçe ligi 5. veya 6. bitirirse, ilk maçını 16 Temmuz'da oynayacak. O da tatili erken kesip Temmuz başında sezonu açmak demek. Dürdüncü bitirirse 30 Temmuz'da maç yapacak. Tatilleri de bir ay değil, 1.5 ay olacak.”
Ali Sami Alkış: Tello’ya zam doğru karar
Ankaragücü- Beşiktaş maçında her iki takımın da 3 puana ihtiyacı olduğuna dikkat çekiyor ve ekliyor: “Ankaragücü bunu ararken biraz agresif, Beşiktaş ise daha sakindi. Günün başarılı isimleri arasında Tello da vardı. Yönetimin yıllık ücretine zam yapmayı düşünmesi doğru bir karar.”
Tanju Çolak: Oynarken ne hissettiler!
Ali Sami Yen'deki G.Saray- Gençlerbirliği maçını seyrederken eziyet çektiğini kaydediyor.Bülent Hoca geldiği günden bu yana G:asaray 1 gollü üstünlüklerin ve beraberliklerin dışında maç görmediğini ifade ediyor ve ekliyor: “Allah aşkına, içeride kendi sahanda oynursun ve hala savunma ağırlıklı kadroyla çıkıyorsun. G.Saray o kadar vasat görüntü çiziyor ki oynanan oyununun taktiksel anlam ya da bir sistemi yok. G.Saraylı oyunculara oynadıkları bu son maçı kazandılar ama ortaya konulan bu oyunun adının futbol olmadığını UEFA Kupası için de şanslarının bu oyunla zora girdiğini söyleseniz de hiçbirinin umurunda değil. Çünkü sezonu çoktan bitirmişler. Ben seyrederken utandım. Acaba onlar oynarken ne hissettiler!”
Atilla Gökçe: Şans tartısı
Beşiktaşlı futbolcuların sahaya bir liderin hükmedici karakterini yansıtamadıklarını kaydediyor. Baştan beri olması gereken bir golle rahatladıklarını ifade ediyor ve ekliyor: “Holosko’nun başlattığı kontratakta Ekrem soldan öyle güzel kesiyor ki Bobo bile kaçıramıyor artık! Açık seçik, kesin ve net konuşalım... Ankaragücü o isyan futbolunun karşılığını alamıyor. Direnişinin ve cesaretinin bedeli, farklı bir yenilgi oluyor.
Neden peki ? Hikmet Karaman, yan kulübedeki meslektaşı (Mustafa Denizli) kadar şanslı değil de, ondan! Her neyse... Kimse inkâr etmeye kalkmasın. Futbolda şans faktörü de var...
..Ve unutmayalım : Güçlü olan şansını yaratır. İnönü’de aynı şansı bulabilir mi Mustafa Hoca? Galatasaray karşısında yani... Bekleyelim, görelim!”
Turgay Şeren: Trabzon'un şansı devam ediyor...
Trabzonspor’un, Bursaspor karşısında bu sezonun belki de en iyi, en yürekli, en mücadeleci futbolunu oynadığını kaydediyor. Bordo-Mavili takım eğer kanatlardan oynayabilse, yani sağ ve sol açıkta güçlü futbolcuları olsa, maçı daha erken koparabileceğini , galibiyeti son dakikaya bırakmayacağını ifade ediyor ve ekliyor: “Yattara maçın başında yok oldu gitti. Eğer böylesine önemli bir maçta Yattara sakatım deyip çıkıyorsa ne işi var Trabzonspor forması içinde. Futbolda ne olacağı hiç belli olmaz. İşte bu son dakika golü Trabzonspor'un şampiyonluk ümitlerini ileriki haftalara taşıdı.”
Ziya Şengül: Yeter artık bitsin bu çile
Ligin zirve takımları atı alıp, Üsküdar’a geçmeye çalışırken; Fenerbahçe arkalarından nal toplamaya devam ettiğini belirtiyor ve ekliyor: “Koskoca Fenerbahçe takımının tamamı, kenardaki Aragones dahil, ‘Yeter artık şu lig bir bitse de biz de başımızın çaresine bakalım... Tatil mi yapacağız; transfer pazarında kendimize yeni bir takım mı arayacağız onu bir görelim’ havası içindeydiler...”
Sanlı Sarıalioğlu: Kartal tam yol
Sona yaklaştıkça stres iyice arttığını kaydediyor. Beşiktaş’ın sadece üç puanı düşünerek oynadığını belirtiyor. Beşiktaş’ın bu galibiyetle çok büyük bir avantaj elde ettiğini ifade ediyor ve ekliyor: “Bundan sonraki yolu daha kolay. İki kupaya birden uzanma fırsatı ellerinde. Ayaklarına kadar gelen bu kısmeti geri çevireceklerini sanmıyorum.”
Ebru Kılıçoğlu: Avrupa bileti
Galatasaray-Gençlerbirliği karşısında sakatlanan Emre Güngör'ün yerine 35'te Kewell girdiğinde oyunu rahatlattığını belirtiyor ve ekliyor: “Gençlerbirliği yapılacaklar listesinden maddesinin üzerini çiziyor. Bir tek kalıyor... Bu da Galatasaray'ın geriyi düşünmeden rahatça ileri çıkmasını ve en önemlisi Ayhan'dan daha fazla faydalanabilmesini sağlıyor... 'Kewell varsa ve sakat değilse, neden kenarda oturur acaba?' sorusu kurcalıyor insanın aklını... İkinci yarı peş peşe gelen gollerdeki bunu teyit ediyor.”
Onur Belge: Delikanlı futbolu
Masadan kumandalı futbolun en delikanlı günlerini oynadığını kaydediyor. 90 dakika dikkatli bir şekilde Bursaspor-Trabzonspor maçını izlediğini ifade ediyor ve ekliyor: “Yattara sakatlanıp çıkınca acaba Bordo- Mavililer'in atak-kontratak gücünün azaldığını da hissetmiştir. Ferhat gibi fiziği ve futbolu yeterli bir gencin hala sert, kabadayı futbolunu tercih etmesini anlamak mümkün değil. Barış Memiş de nedense evrimini tamamlamakta gecikti. Aslında başlıkta yazdığım gibi iki takım da kendi canı için oynadıklarından sahada tam bir delikanlı futbolu vardı.”