Dünya

SPD - Mutsuz bir siyasi parti

SPD Birlik Partileri ile koalisyonu görüşecek. Ama kongrede alınan karar kimseyi memnun etmedi. Önerinin az farkla kabul edilmesinin parti yönetimi açısından felaket anlamına geldiğini savunan Sabine Kinkartz'ın yorumu.

22 Ocak 2018 14:39

Alman Sosyal Demokrat Partisi'nin (SPD) ne halde olduğunu görmek için genel başkanı Martin Schulz'a bakmak yeter. Genel başkan kendinin gölgesine dönüşmüş durumda. Hafta sonundaki parti kongresinde bir saat konuştu. Konuşması iyimserlik ve heyecan yaratmaktan uzaktı. Ne kendinde, ne de kongreye katılan 600 delegede. Altı ay önce Alman Sosyal demokratlarını coşturup, adeta kendinden geçirten Schulz şimdi bitap ve güçsüz bir lidere benziyor.

Parti önde gelenlerinin ‘cüceler ayaklanması' tanımlamasıyla küçümsedikleri partinin gençlik teşkilatı ise formunda ve büyük koalisyon hükümetini her ne pahasına önlemeye çalışıyor. Partililerin büyük bir kesimini kendi saflarına çektiklerini Bonn'daki kongrede gösterdiler. Parti yönetim kurulunun koalisyon görüşmelerini başlatma teklifini delegelerin yüzde 56'sı kabul ederken, yüzde 44 gibi küçümsenemeyecek bir kitle koalisyona karşı çıktı. Bu manzara önümüzdeki haftalarda parti tabanına da yansıyacak. Birlik partileriyle varılacak koalisyon anlaşmasının akıbeti 450 bin SPD üyesinin oylarıyla belli olacak.

Nahles genel başkanlığa daha mı uygun?

SPD ve öncelikle de parti yönetimi açısından hiç de iç açıcı bir durum değil. Partide başlayan yırtılma zaman içinde daha da derinleşecek. Son derece farklı görüştekiler cephelere bölündüler. Her iki tarafın da tezleri var. Aynı zamanda büyük risk de almak zorundalar. SPD, Hristiyan Birlik partileriyle koalisyon kurarsa mı, yoksa yeniden seçim yapılırsa mı daha çok yıpranır? Çözüm reçetesinin olmaması partiyi içinden çıkılması imkânsız bir ikileme sürüklüyor.

Martin Schulz'un SPD'yi tarihinin en ağır krizinden kurtarabileceği kuşku götürür. Bunu başarması daha çok parti meclis grup başkanı Andrea Nahles'ten beklenebilir. Bonn'daki olağanüstü kongrede Schulz'ta olmayan enerji, azim ve coşkunluk Nahles'te vardı. Söyledikleri ve nasıl söylediği delegeleri etkiledi. Birlik partileriyle ‘gıcırdayana kadar pazarlık' sloganıyla endişe taşıyanları da kazanmış olması mümkündür.

Kötüler arasında tercih

Delegeler arasında kuşku taşıyanlar az değildi. Büyük koalisyona karşı olanlar tezlerinin doğruluğuna inandıkları için fikirleri sabitlenmişti. SPD içinde, antipati duyulan büyük koalisyon formülüne kayıtsız şartsız ‘evet' diyen zaten çıkmaz. ‘Evet' diyen ise ‘Hayır'ın' daha kötü bir seçenek olduğunu düşündüğü için ‘Evet' der. Parti üyeleri de sonunda ‘iki kötüden' birini seçmek zorunda kalacaklar.

Böyle bölünmüş bir partiye kim lider olmak ister? Hele tabanın yönetim kadrolarına tuhaf denebilecek ölçüde güvensizlik beslediği bir partiye. Partiyi bölen ikinci hat da ‘aşağıdakiler' ile ‘yukarıdakiler' arasında çizilenidir. Bu haldeki bir SPD seçmeni nasıl ikna edebilir?

Son yıllarda iyice yıpranan SPD dikkatli olmak zorunda. Şimdilik ‘sadece' talihsizliği paylaşıyorlar. İnişi durdurup kendilerini yenileyemezler ise seçmen nezdinde cazibeleri kalmaz ve SPD önemsizlik batağında kaybolup gidebilir.

© Deutsche Welle Türkçe

Sabine Kinkartz