Gündem

Sözcü iddianamesindeki 'çelişkiler': Gazeteyi kimin kurduğu konusunda 3 farklı görüş

"FETÖ kurdurduğu gazeteye ‘sızmak' için çalışma yapmış"

04 Ekim 2017 10:02

15 Temmuz darbe girişiminden sonra, Sözcü’ye yönelik 19 Mayıs'ta başlatılan 'FETÖ' operasyonunda İstanbul Cumhuriyet Savcısı Asım Ekren tarafından yürütülen soruşturmada 73 sayfalık iddianame hazırlandı. Sözcü imtiyaz sahibi Burak Akbay’a “Silahlı terör Örgütü yönetmek ve propagandası yapmak” suçlaması yapıldı. İzmir muhabiri Gökmen Ulu, Mediha Olgun ve Mali İşler Müdürü Yonca Yücekaleli’nin de “Silahlı terör örgütü içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım ettikleri” öne sürüldü. İddianamede Sözcü'yü kimin kurduğu konusunda 3 farklı görüş  mevcut.

Sözcü'nün haberi aynen şöyle:

1) Burak Akbay'ın para hareketlerinde aleyhte tespit yapılamadı…

İddianamenin 28'inci sayfasında şöyle deniyor: “… Alınan 16 Mayıs 2017 tarihli bilirkişi raporunda adı geçen ticari kurum/kişilerin Burak Akbay ile ilişkilerinin ticari faaliyetler ve uygulamalar kapsamında olduğunun belirtildiği ancak Sözcü gazetesi imtiyaz sahibi Burak Akbay'ın hesap hareketlerinde belirtilen yüklü para yatırma-havale gönderme-bakiyenin gazetecilik faaliyeti/özcü gazetesini çıkaran ticari şirket geliri kapsamında olup olmadığı hususunda belgeleri itibariyle aleyhte bir tespit yapılamadığı…”

Sonuç: Bu tespite rağmen Burak Akbay FETÖ'nün yöneticisi olmakla suçlanıyor.

İşte o iddianamedeki o bölüm

2) Sözcü'yü kimin kurduğu konusunda 3 ayrı farklı görüş

İddianamenin 70'inci sayfasında şu tespit yapılmış: “… Sözcü Gazetesi'nin şekli olarak FETÖ/PYD'nin karşısında bir düşünce ve yayın politikasına sahip olduğu, yine yönetici-yazar kadrosu, çalışanlarının önemli ölçüde hem şekil hem de esas yönünden örgütün karşısında olduğu yönündeki savunmaların yerinde olabileceğinin Cumhuriyet Başsavcılığımızca da değerlendirildiği ancak örgütün son derece sınırlı kişi-kişilerin bilebileceği gizlilik içerisinde ve ileride kullanılabilme ihtimaline binaen şüpheli Burak Akbay aracılığıyla kurdurduğu…” Savcı bir sayfa sonra ise yani 71'inci sayfada ise farklı düşünüyor: “… Kuruluş aşaması dışında ilerleyen aşamalarda örgüt ile Burak Akbay'ın amaçta birleşmiş olmalarının da mümkün olduğu…”

Sonuç: Savcı, Sözcü'yü hem FETÖ'nün kurdurduğunu hem de kuruluş aşaması dışında ilerleyen aşamalarda ilişki kurulmuş olabileceğini söylüyor. Çünkü bu konuda delil olmadığı için çelişki ortaya çıkıyor.

3) FETÖ kurdurduğu gazeteye ‘sızmak' için çalışma yapmış

Savcı, 70 ve 71'inci sayfalarda “Sözcü'yü FETÖ kurdurdu ya da sonradan ilişki kuruldu” çelişkisini yaşarken 72'nci sayfada aynı konuyla ilgili bir çelişki daha yaşıyor. İddianamenin 72'nci sayfasında şöyle deniyor: “Yine gizli tanığın, FETÖ'nün medya yapılanması sorumlularından Hidayet Karaca'nın aşama itibariyle Cumhuriyet Gazetesi ve SÖZCÜ Gazetesi'ne sızılması/ele geçirilmesi yönündeki beyanı ile…”

Sonuç: Savcı, Fetullahçı Terör Örgütü'nün kendi kurdurduğu gazeteye sızılması talimatı verildiğini söylüyor. Soru şu: Hangi örgüt kendi kurdurduğu gazeteye sızar?

4) Dört iddianame ve Meclis raporu, Ulu ile gazetemizi akladı…

İddianamenin 72'nci sayfasında şöyle deniyor: “…Şüpheliler Bekir Gökmen Ulu ve Mediha Olgun'un… FETÖ/PYD terör örgütü mensuplarınca gerçekleştirilen darbe girişimi ile bağlantılı olarak henüz darbe girişimi kapsamında darbecilerin kışlalarından çıkmadan önce adı geçen gazetede Cumhurbaşkanımızın bulunduğu yerin ani olarak haber yapıldığı, bunun darbecilerle birlikte ve darbe girişimini kolaylaştırmaya yönelik lojistik destek kapsamında yapıldığı…”

Oysa savcılığın, darbecilerin “Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Marmaris'te olduğu” bilgisini muhabirimiz Gökmen Ulu'nun yazdığı haberden öğrendiği iddiasına karşın, Marmaris'teki suikast davası, Ankara'daki Genelkurmay Çatı, Muhafız Alayı ve Akıncı Üssü gibi davaların iddianamelerinde yer alan bilgi ve belgeler ile şüpheli itiraflarının yanı sıra, hazırlanan TBMM raporu, cuntacıların kalkışmadan günler önce Marmaris'te keşif uçuşları yaptıklarını ve Erdoğan'ın en yakınındaki isimler olan yaverlerinin de bu işin bir parçası olduğunu ortaya çıkardı. Böylece, ortada bir suç olmadığı devletin resmi belgeleriyle açığa çıkmış oldu.

Sonuç: Muhabirimiz Gökmen Ulu'nun haberi sadece internet sitemizde yer aldı ve iddianamelerde 15 Temmuz hain darbe girişimi öncesi FETÖ'cü hainlerin Erdoğan'ın yerini bildikleri ortaya çıktı.

5) Sözcü, savcının FETÖ kriterlerinin hiçbirine uymadı
İddianamenin 12'nci sayfasında FETÖ'yle ilgili şu bilgilere yer verildi: “… Örgüte kazandırılan, örgüt içerisinde yer alan elemanların bulunduğu konuma göre hücresel toplantılar yaptıkları… Gülen'in okuduğu söylenen 1 ABD doları verildiği… haberleşme ihtiyacı olduğunda canlı kurye kullanma ByLock, WhatsApp vs. şifreli programı kullanma yöntemleri seçtiği…” Oysa SÖZCÜ'nün patronu Burak Akbay, Yonca Yücekaleli, Gökmen Ulu ve Mediha Olgun'un bu yönde çalışmaları olmadığı, telefonlarında böyle bir program olmadığı tespit edildi.

Sonuç: Sözcü'nün, Fetullahçı Terör Örgütü kriterlerine uymadığını savcılık bile tespit etmiş.

6) Mali İşler Müdürü Yonca Yücekaleli'yle ilgili delil bulunamadı

İddianamenin 72'nci sayfasında şöyle denilmiş: “… Şüpheli Yonca Yücekaleli'nin nitelikleri açıklanan Burak Akbay ile gazetenin mali işlerini koordine ettiği, ancak savunmasının aksine bu yönde delil edilemediği, buna karşılık gazetenin FETÖ/PYD'nin esaslı amaçları doğrultusunda hareketi dikkate alındığında şüphelinin örgütün içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte bu örgüte bilerek- isteyerek yardım ettiği…”

Sonuç: Yonca Yücekaleli hakkında delil bulamayan savcılık buna rağmen hakkında 15 yıl hapis cezası istedi.

7) FETÖ'ye 10 yıldır direnen SÖZCÜ'yü FETÖ'cü ilan etti

İddianamenin 12'nci sayfasında şu tespit yer alıyor: “…Kendine güven sorunu kalmayınca da açıktan kendi mensupları ile gerekirse kumpas kurma yolunu da seçerek kamuoyunda Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, İzmir Askeri Casusluk, Tahşiye, Selam Tevhid, MİT TIR'ları, 17-25 Aralık gibi isimlerle bilinen soruşturmalara giriştiği…”

Sonuç: Sözcü gazetesi, 12 Haziran 2007'de başlayan Ergenekon kumpası ve sonrasındaki diğer FETÖ kumpaslarına direnen birkaç gazeteden biri oldu. Arşivlerinde binlerce makale, TSK'ya ve devlete yönelik kumpasları manşetine taşıyan yüzlerce manşet yer almakta.

8) Tanık Fuat Uğur: Sözcü FETÖ‘cüler gibi yayın yapmadı

İddianamenin 49'uncu sayfasında Fuat Uğur'un tanıklığıyla ilgili şöyle deniyor: “… Fuat Uğur, bir gazeteci olarak ve objektif gözle baktığında FETÖ/PDY'nin son yıllardaki yayın-haberlerini bildiğini, SÖZCÜ Gazetesi'nin bunlarla aynı şekilde yayın yaptığını söylemenin mümkün olmadığını… subjektif olarak baktığında kimseyi suçlayamayacağını yani SÖZCÜ Gazetesi'nin FETÖ ile irtibatlı olduğunu söyleyemeyeceğini… Objektif gözle baktığında gazetenin bazı yazarlarının yazılarının FETÖ taktiği ile uyumlu olduğunu söyleyebileceğini…”

Sonuç: Savcılık, Fuat Uğur'un tanımlamalarını bile farklı bir şekilde değerlendirip iddianameye koymuş.

Kanıt yok ama kanaat var!

73 sayfadan oluşan iddianamede kanıttan çok ‘kanaat' var. Örneğin tanık Cem Küçük'ün ifadesinde Saygı Öztürk'ün amcasının oğlu olmadığı halde bu yönde algı yapılarak FETÖ'cü Hamidullah Öztürk ile akrabalık bağı olduğu yalanı bir kez daha dillendirildi. Küçük, ifadesinde iddiasını somut delil göstermek yerine “Öyle olduğunu düşünüyorum” diyerek devam ettirdi. Küçük, Hamidullah Öztürk ile Saygı Öztürk arasında akrabalık bağı olduğu iddiasını şöyle sürdürdü: “Öz amcası değil ise de aynı köylü ve akrabası olduğunu düşünüyorum. Yani soy isimlerinin aynı olması akrabalık bağından olabilir.”

Star yazarı Ersoy Dede de ifadesinde bir dergide yazdığı yazıyı tekrarlayarak Fehmi Koru'nun Burak Akbay ile ilgili ifadelerini sorguladığını belirtti. Dede ifadesinde, Fehmi Koru'nun, Taha Kıvanç mahlas ismi ile Yeni Şafak Gazetesi'nde yazmış olduğu 2010 yılındaki yazısında Sözcü Gazetesi'nin sahibi olan Akbay'ın cemaat evlerinde yetiştiğini belirttiği, yazısında bu yazıyı referans aldığını, duyduklarını yazdığını söylemiş.