Sosyal Haklar Derneği, 29 Kasım gecesi Adana’nın Aladağ ilçesinde, 11'i çocuk 12 kişinin hayatını kaybettiği kamuoyunda 'Süleymancılar' diye bilinen cemaate ait kız öğrenci yurdunda yaşanan faciayla ilgili rapor yayımladı.
Faciada hayatını kaybedenlerin ve yaralıların ailelerinin yanı sıra Aladağ’da yaşayan vatandaşlarla yapılan görüşmelere yer verilen raporda, "köy okullarının kapatılması nedeniyle yoksul olan bölge halkının çocuklarını cemaat yurtlarına göndermek zorunda kaldıkları" ifade edildi.
Rapora göre, bölge halkı, 10 yıl önce yapılan devlet yurdunun "çürük olduğu" gerekçesiyle yıkılmasının gerçeği yansıtmadığını öne sürüyor. Vatandaşlar, çürük raporunun devlet yurduna değil, yan tarafında bulunan lojmanlara verildiğini iddia ediyor.
Yangın sonrası tartışma konusu olan yangın merdiveni konusunun da ele alındığı raporda, şu değerlendirmelere yer verildi:
"Heyetimizin görüştüğü velilerin aktardığına göre, akşamları çocuklar dışarı çıkmasın diye yargın merdivenlerine açılan kapılar düzenli olarak kilitli tutulmaktadır. Yetersiz beslenen çocukların akşamları markete gidip kendilerine yiyecek aldıkları görüldükten sonra anılan kaçak yurt çalışanları kapılar kilitlemeye başlamış ve bu uygulama yerleşiklik kazanmıştır. Mevzuata uygun olmayan yangın merdiveni kapılarının kullanılması ve kapıların kilitli tutulması nedeni ile yurtta kalan öğrencilerin yangından kurtulmaları mümkün olmamıştır."
Sosyal Haklar Derneği'nin Aladağ raporunun tam metni şöyle:
29 Kasım gecesi Adana’nın Aladağ ilçesinde, kamuoyunda Süleymancılar diye bilinen dini tarikata ait ‘Tahsil Çağındaki Talebelere Yardım Derneği Orta Öğretim Kız Öğrenci Yurdu’ adlı kaçak yurtta çıkan yangında 11 çocuk bir yetişkin 12 yurttaşımız hayatını kaybetmiştir.
Olayı haber alır almaz Sosyal Haklar Derneği Adana'dan bir heyet yaralıların ve ölenlerin götürüldüğü hastanelere, Sosyal Haklar Derneği İskenderun Temsilciliği'nden bir heyet ise olayın yaşandığı Aladağ’a gitmişlerdir. Heyetimiz; ölenler ve yaralıların ailelerinin yanı sıra Aladağ’da yaşayan vatandaşlarla görüşmeler yapmıştır.
"Aileler kaçak yurda mecbur bırakılmıştır"
Aladağ’da on yıl önce yapılan devlet yurdu “çürük” olduğu gerekçesiyle yıkılmıştır. Yurttaşların İddiasına göre çürük raporu devlet yurduna değil yan tarafında bulunan lojmanlara verilmiş olmasına rağmen devlet yurdu yıkılmıştır. Aladağlı yurttaşlar “Çürük” olduğu gerekçesiyle yıkılan devlet yurdunun yıkımı oldukça zor olmuş ve normalden uzun sürdüğünü ısrarla vurguladılar. Yıkımda çalışan bir işçinin “ben hayatımda bu kadar sağlam bina yıkmadım” dediği ifade ediliyor. Heyetimiz, Aladağ’da görüşme yaptığı yurttaşların tamamının devlet yurdunun yıkılmasına öfkeli olduğunu gözlemlemiştir.
Köylerde okul olmadığı için zorunlu olarak civar köylerden Aladağ’a okumaya gelen öğrenciler devlet yurdu yıkıldığından tarikat yurduna mecbur bırakılmıştır. Heyetimizin hastanede görüştüğü mağdur yakınlarından bazıları “biz o yurdu devlet yurdu sanıyorduk” demişlerdir. Konu ile ilgili görüşmeler sonucunda, heyetimiz, yetkililerin velileri tarikat yurduna yönlendirdikleri izlenimi edinmiştir.
Ayrıca veliler devlet yurdu olmadığı için çocuklarını zorunlu olarak Süleymancıların yurduna gönderdiklerini ifade etmişlerdir.
İtfaiye araçları yetersiz mi kaldı?
Aladağ ilçesinde İtfaiye binasıyla, katliamın yaşandığı tarikat yurdunun arasındaki mesafe yaklaşık 200-250 metredir. Olay tarihinde Aladağ’da iki itfaiye aracı bulunmaktadır. Söz konusu itfaiye araçlarından birisinin eski diğerinin ise teknik açıdan yetersiz olduğu ifade edilmektedir. İtfaiye araçlarının yetersizliği nedeni ile yangını söndürmek için Adana’dan takviye istendiği öğrenilmiştir. Adana’dan iki saatte gelebilen uzun merdivenli teknik donanımlı itfaiye aracının önceden Aladağ itfaiyesinde oluğu ama daha sonra Adana Büyük Şehir Belediyesi tarafından merkeze alındığı yurttaşlar tarafından ifade edilmiştir.
Yangını söndürme ve çocukları kurtarmada yetkililer yetersiz kalınca, yurttaşların devreye girerek yangına müdahale ettikleri ve çocukları kurtarmaya çalıştıkları öğrenilmiştir.
Yoksulluk tarikatlara mahkûm ediyor!
Heyetimizin yaptığı görüşmeler sonucunda edindiği bilgilere göre, kamuoyunda Süleymancılar olarak bilinen dini tarikat, yaklaşık 30 yıldır Aladağ ve civarındaki köylerde faaliyet yürütmektedir. Aladağ’da heyetimizin görüştüğü yurttaşlar Süleymancılar’ın faaliyetlerini yoksul civar köylerde yoğunlaştırdıklarını ifade etmişlerdir.
Bölge halkının fakir olması nedeni ile çocuklarının eğitim alabilmelerini sağlamak için tek seçeneklerinin, yetkililerin devlet yurdu gibi davrandığı tarikat yurtlarına göndermeleri olduğu tespit edilmiştir. Çocukların eğitim hakkına ulaşabilmeleri önündeki engelleri kaldırmayan tam tersine köy okullarını kapatarak çocukların barınma sorunu yaşamalarına yol açan devlet, çocukların tarikatlara teslim edilmelerini zorunlu kılan bir sistem oluşturmuştur. Yoksulluk ve eğitim sistemi, bölge halkını ve çocukları tarikatlara mahkum etmiştir.
"Yangın merdivenlerine
açılan kapılar kilitliydi"
Heyetimizin görüştüğü velilerin aktardığına göre, akşamları çocuklar dışarı çıkmasın diye yargın merdivenlerine açılan kapılar düzenli olarak kilitli tutulmaktadır. Yetersiz beslenen çocukların akşamları markete gidip kendilerine yiyecek aldıkları görüldükten sonra anılan kaçak yurt çalışanları kapılar kilitlemeye başlamış ve bu uygulama yerleşiklik kazanmıştır.
Mevzuata uygun olmayan yangın merdiveni kapılarının kullanılması ve kapıların kilitli tutulması nedeni ile yurtta kalan öğrencilerin yangından kurtulmaları mümkün olmamıştır.
Binanın kaçak yapılmış olması nedeni ile imar mevzuatı açısından gerekli denetimler yapılmadığı gibi binanın yurt olarak kullanılmasından kaynaklanan denetimlerin gereği gibi yapılmamış olması nedeni ile yangın merdivenlerine çıkış kapıları mevzuat hükümlerine aykırı olmasına rağmen bina yurt olarak kullanılmaya devam edilmiştir. Bu durum da katliamı hazırlayan unsurlardan birisi olmuştur.
"Çocukların yaşları itibarıyla
yurtta kalmaları hukuka aykırıdır!"
Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğrenci Yurtları Yönetmeliğine göre, yalnızca ortaöğretim ve yükseköğrenim öğrencileri için yurt açılabilmektedir. Buna göre ortaöğretim 9, 10, 11 ve 12. sınıfları kapsamaktadır. Mevzuat, ilköğretim 6, 7 ve 8 sınıf öğrencilerinin geçici olarak ve ancak gerekli şartlar uygunsa ortaöğretim yurdunda kalabileceklerini düzenlemektedir.
Oysa, basına ve kamuoyuna yansıyan bilgilere göre, Aladağ’da hayatını kaybeden öğrencilerden bir tanesi henüz 5. sınıf öğrencisidir ve 10 yaşındadır, diğer öğrencilerin yaşları da 10 ile 13 arasında değişmektedir. Bu yaştaki çocukların özel yurtlarda kalmaları mevzuata aykırı olmasına rağmen, konu ile ilgili denetimler yapılmamış ve küçük yaştaki çocukların elverişsiz yurt koşullarında kalması önlenmemiştir.
Denetim görevini yerine getirmeyen kamu görevlileri ölümlerden sorumludur.
Kaybettiğimiz 11 çocuğumuz ve 1 yetişkin yurttaşımız için yetkililere 12 soru soruyoruz:
1. Aladağ’da 10 yıl önce yapılan devlet yurdu neden yıkıldı?
2. ‘Çürük’ raporunun asıl olarak devlet yurdunun yanında bulunan lojmanlara verildiği iddiası doğru mu?
3. Tam donanımlı merdivenli itfaiye aracının Aladağ itfaiyesinden alındığı doğru mudur?
Doğru ise bu işlemin gerekçesi nedir?
4. Mevzuata göre, o yaş grubundaki çocukların özel yurtlarda kalması mümkün değilken, küçük kız çocukları neden ve nasıl tarikat yurdunda kalıyordu?
5. Söz konusu bina imar mevzuatına uygun mudur?
6. Yurt, hangi aralıklarda ve hangi kriterlere göre denetlenmiştir? Denetçilerin çay içip ayrıldığı iddiaları doğru mudur? Son 5 yıla ait teftiş raporlarının kamuoyu ile paylaşılmasını talep etmekteyiz.
7. Yurt mevzuata uygun işletilmiş midir?
8. Çocukların aileleri ile yaşamaya devam edebilmeleri için ücretsiz ulaşım sağlanmasını talep ettikleri doğru mudur? Doğru ise bu talep neden yerinde görülmemiştir?
9. Bölgede faaliyet yürüten Süleymancılar’ın kamu görevlileri tarafından kayırıldığı iddiası doğru mudur?
10. Bölgede faaliyet yürüten Süleymancılara ait çok sayıda yurtta, milli eğitim mevzuatına aykırı şekilde dinî eğitim verilmekte midir?
11. Parasız işletilen bu yurtları işletmekte Süleymancıların çıkarı nedir?
12. Velilerin, ilçedeki mülki amirlerin ve belediyenin yönlendirmesiyle bu yurda yerleştirildiği iddiası doğru mudur?