Gündem

Son 4 gündür bir şeyler oluyor

08 Ocak 2010 02:00
T24 - Ertuğrul Özkök, "Türkiye'de taraf olmayı reddeden ciddi bir kesim aydının sesini yükseltmeye başladığını ve son günlerde bir değişimin yaşanmaya başladığını" yazdı. Özkök,
seslerini yükselten aydınların sivil ve asker vesayete karşı çıkarak yapıcı bir tartışma başlatıklarını ifade etti.


Özkök'ün Hürriyet'teki köşesinde yayımlanan (8 Ocak 2009) "Son 4 gündür bir şeyler oluyor" başlıklı yazısı şöyle:

Son 4 gündür bir şeyler oluyor

Farkında mısınız, Türkiye’de geçen pazartesi gününden beri ilginç bir “değişim” yaşanmaya başladı.

Belki henüz adını koymak için erken.

Yine de bütün riski alarak, hissiyatımı açıkça dile getireceğim.

İki hafta öncesine göre daha “iyimserim”.

Çünkü son 4 gündür, umut verici bazı işaretler görmeye başladım.

Sanki demokrasinin ve rejimin geleceği açısından umut verici bir “zihniyet yakınlaşmasının” eşiğindeyiz.

Nedir bu gelişme?

Bir;

Türkiye’de “taraf” olmayı reddeden bir aydın sesi ciddi biçimde yükselmeye başladı.

*  İlk işaret yılbaşından önce Vatan Gazetesi’nde Ruşen Çakır’dan geldi.

Açık açık “Ben bu işte taraf değilim ve olmayacağım” diye yazdı.

*  Arkasından Milliyet Gazetesi’nde Kadri Gürsel aynı isyanını dile getirdi.

*  Onu Nuray Mert’in, yine Vatan Gazetesi’nde “Türkiye’nin totaliter bir tek parti rejimine gitme tehlikesinden” söz eden mülakatı izledi.

*  Hürriyet’te Cüneyt Ülsever’in hafta başından beri yayınladığı yazılar da aynı doğrultudaydı.

Ne diyor “taraf olmayı reddeden aydınlar”?

Özeti şu:

“Biz ne Silahlı Kuvvetler’in askeri vesayetini ne de sivil vesayeti kabul ediyoruz.”

İki;

Bu yazılar etkisini gösterdi ve bana göre çok yapıcı bir tartışma başladı.

Artık iyice marjinalize olmuş, işi gammazlığa kadar indirmiş marjinal yazarları bir kenara koyuyorum.

Ciddiye aldığım insanları referans göstereceğim.

* * *

*  “Liberal” kesimin etkili ve teorik olarak donanımlı iki yazarı Hasan Cemal ve Ali Bayramoğlu, bu yazılara cevap niteliğinde dört yazı yayınladılar.

Özeti şuydu:

“Evet, Ergenekon davası sürecinde ve başka alanlarda önemli bazı yanlışlıklar yapıldı. Ama bu yanlışlıklar, değişimin asıl hedefini değiştirmez ve değiştirmemeli.”

Bu yazılarda önemli bir fark var.

Liberal kesimin bu etkili isimleri, ilk defa ciddi bir “hukuksuzluklar ve yanlışlıklar listesi” çıkardılar.

Bence bu çok önemli bir gelişme.

Çünkü bugüne kadar, bu yanlışlıklara dikkati çeken insanlar anında, “Ergenekon davasını sulandırmak ve karartmakla” suçlanıyorlardı.

O insanlara derhal “darbeci”, “Ergenekoncu” etiketi yapıştırılıyordu.

Eğer bu tutumlarında bir değişiklik olmazsa, “değişimin asgari müşterekleri” konusunda mutabakata varmak için son derece önemli bir süreç başlayabilir demektir.

Bu tartışma, Türkiye’de “değişimin”, marjinallerin kutuplaştırıcı esaretinden kurtulup, gerçek bir demokratikleşme zeminine oturmasını sağlayabilir.

Bu da, askeri vesayet ortadan kaldırılırken, ondan daha tehlikeli otoriter hatta totaliter bir sivil vesayet rejiminin kurulması tehlikesini bertaraf eder.

* * *

Hedef gerçekten demokratik bir Türkiye ise bu hedefte hepimiz mutabıkız.

Ama bu hedefe giden bütün yolları meşru saymaya gelince orada mutabık olmamalıyız.

Çünkü böyle her hukuksuzluğu, yanlışlığı, vicdansızlığı mübah sayan bir anlayış bizi demokratlığa değil, olsa olsa Fransız İhtilali’nde giyotin altında yün örerek, sepete düşen kellelerden sadistçe zevk alan “trikoteuse”e çevirir.

İşte bu nedenle, şu önermelere birlikte göz atalım diyorum:

*  Mahkeme kararıdır saygılıyım ama, siroz teşhisi konmuş bir insanı tahliye etmeyi reddederseniz “vicdan” sınırını aşarsınız.

*  Hakkında ne suçlama yapıldığını bilmeden bir insanı 1 yıl içerde tutarsanız, “adalet” sınırını aşarsınız.

*  Fikirlerini, tutumunu beğenmediğiniz bir medya grubuna 5 milyar dolar ceza yazarsanız “basın özgürlüğü” sınırını aşarsınız.

*  Yolda askeri bir aracı çevirip, daha ne olduğunu tam ortaya çıkarmadan, bunun üzerine komplo teorileri kurmaya kalkarsanız, “inandırıcılık” sınırını aşarsınız.

*  Değişimin tarifini sadece kendiniz yapar, buna giden bütün yolları meşru sayarsanız “demokrasinin” sınırını aşarsınız.

*  Ergenekon davasında yapılan  yanlışlıkları dile getiren herkesi “darbecilikle” suçlarsanız, “insaf” sınırını aşarsınız.

Kabul edelim ki, bu sınırların hepsini aşarsak, ineceğimiz istasyon demokrasi olmaz.

Tek korkum, geçimini kutuplaşmadan sağlayan marjinallerin, işsiz güçsüz kalma korkusuyla kamikaze dalışlarla bu tartışmayı berhava etmesidir.