Gündem

Soma'da madenci eşleri iğne oyasıyla yaşam mücadelesi veriyor

Somalı kadınlar madenden bağımsız bir ekonomi oluşturmayı hedefliyor

15 Mayıs 2016 15:23

Manisa'nın Soma ilçesinde 2014 yılında meydana gelen ve 301 madencinin yaşamını yitirdiği facianın ardından, madenci eşleri yeni bir proje başlattı.

Anatolian Artisans vakfının Soma’ya gelip bir dizi araştırma yaptıktan sonra el işi yapıp çevresine satan Hüsniye Aydın’a ulaşmasının ardından başlatılan proje, şimdilik Rota Anadolu El Sanatları kooperatifi bünyesinde 25 kişiyle devam ettirilirken, hedeflerinin atölyeyi büyütüp daha fazla kadına istihdam sağlamak olduğunu ifade ediliyor. İlerleyen süreçte, projenin genişletilip, madene mahkum olmayan bir ev ekonomisi oluşturulması ve çocukların bakımı ve eğitiminin sağlanması hedefleniyor.

Milliyet'ten Gizem Coşkunarda'nın haberine göre, projenin başlangıç aşamasını “Ben ilk geldiklerinde pek inanmadım, hatta gözüm görmüyor artık diye geçiştirdim. Bugüne kadar çok atölyeler kuruldu burada. Hiçbirinin devamı gelmedi" sözleriyle anlatan Hüsniye Aydın şöyle devam etti:

"1.5 ay sonra vakıf kurucusu Yıldız hanım ‘Biz yeniden Soma’ya geliyoruz, projeye başlayacağız’ dediği günden bu yana bir sene oldu, Allah utandırmasın. Önce madende eşi vefat eden kadınlar için kuracaklardı bu kooperatifi, daha
sonra eşleri yaralanan ya da işsiz kalan madenci eşleri için kurmaya karar verdiler. Allah kimseye yaşatmasın, ölümün karşılığı yoktur ama en azından şu an mağdur değiller, tazminat aldılar.”

 

"Cebimizden bir lira verip çay kaşığı bile almadık"

 

Küçük bir daire burası; iki odası bir mutfağı var. Makinede çalışan kadınlar atölyeye geliyor, oya işi yapanların çoğu ise  kalabalık yapmamak için evde çalışıyor. Vakıf atölyede dikiş makinesinden tutun bulaşık makinesine kadar her şeyi  tedarik etmiş. “Biz cebimizden bir lira verip çay kaşığı bile almadık buraya. Hâlâ tüm giderler vakıf bütçesinden karşlanıyor” diyorlar. Hedefleri ürettikleri el işlerini daha çok satıp kooperatiflerini kendisini çevirecek durum getirmek ve vakıftan daha fazla destek almamak.

Anatolian Artisans kooperatife sadece maddi destekte bulunmuyor. Altı ayda bir tasarımcılar gelip yeni ürünler tasarlıyor ve kadınlara ürün için eğitim veriyor. Kooperatife işe alınacak her kadın önce vakıf yetkilileriyle bir görüşme yapıyor. Sonra şartlar uygunsa 15 gün boyunca el işi eğitimi alıyor. Atölye ilk kurulduğunda tüm kadınların bu eğitimi aldıklarını söylüyorlar. “Hem eğitim aldık hem günlük 45 lira yövmiye verdiler hem de eğitim boyunca çocuklarımız için bir kreş ortamı sağladılar. Gelmemiz için ellerinden geleni yaptılar” diye anlatıyorlar.

 

 

“Bize verdikleri bu desteği insana babası vermiyor”

 

1999 yılından bu yana Türkiye’deki düşük gelirli kesimlere sürdürülebilir gelir sağlamak amacıyla projeler yapan Anatolian Artisans’ın kurucusu Yıldız Yağcı, kadınların ürettikleri ürünleri Amerika’da birçok fuara götürüp satışını yapıyor. Yine oradaki yardım kuruluşları Turkish Philanthropy Fund ve The Poverty Alleviation Fund’dan atölye için fon sağlıyor. Atölyedeki kadınlar “Onların bize yaptığını kimse yapmazdı. İnsanın babası böyle A’dan Z’ye işi kurup teslim etmez” diyor.

 

Aylık kazanç kadın başına ortalama 150 lira

 

Ürünler İstanbul’da, Bebek’te bir dükkanda ve Galata’daki Adahan otelinde satılıyor. Arada birkaç kermese de ürün yolladıklarını, bireysel satış yapmaya çalıştıklarını anlatıyorlar. Aldıkları ilk ve en büyük sipariş vakfın Beymen’le yaptığı anlaşmadan sonra gerçekleşiyor. Beymen sosyal sorumluluk projesi kapsamında bu atölyede üretilen el işlerini satın alıp kendi mağazalarında satışa sunuyor.

Bu toplu siparişten sonra kadınların morali yerine geliyor ve hayata tutunmak için umutları yeniden yeşeriyor. Tüm kadınların eşleri faciadan sonra ya sakatlanmış ya madenler kapandığı için işsiz kalmış. Her biri kiracı, okuyan çocukları var. Aylık kazançları kadın başına ortalama 150 lira. Bu bile onlara ilaç gibi geliyor zira kirasını ödeyemediği için hacizlerle boğuşanlar var aralarında.

Soma’da katıldıkları bir kermesi anlatıyor Hüsniye Aydın: “Ürünlerimizin işçiliğini düşürdük, hafif defolu kumaşlar kullandık ve Soma halkının alabileceği bir fiyata sattık. Toplamda 700 liralık alışveriş yaptık. Kadın başına 32 lira düştü. Aramızda çok mağdur olan bir arkadaşımız vardı, herkes kendi payına düşenden 5 lira daha az alarak o arkadaşımıza yardımda bulundu. Aramızda böyle bir bağ var artık. Birbirimize destek oluyoruz.”

 

“Evde oturup dertlenmiyoruz, burada kafamız dağılıyor”

 

Kadınların hepsinin fikri aynı: Maddi olarak henüz çok bir kazançları olmasa da bu atölye manevi olarak onlara çok iyi geliyor. Atölye kurulmadan önce aralarında çocuk bakan da varmış, çok zor şartlar altında tarlaya zeytin ya da tütün toplamaya giden de... Soma’da madenler kapandığı için eşleri artık iş bulamıyor. Birinin eşi pazarda tezgah açmayı denemiş ancak Soma’nın genelinde ekonomik durum kötü olduğu için o iş de tutmamış.

Kooperatifin muhasebecisi Nuray hanım, “Madenlerin kapanması, Soma halkının işsiz kalması esnafı da etkiledi. Esnafın siftah etmeden Kepenk kapattığı günler oluyor” diyor. Bir yandan el işi yapmaya devam eden kadınlar ise “Evde oturup kendimizi dinlemiyoruz. Burada birbirimizi görüyoruz, el işi yapıyoruz, kafamız dağılıyor” diyorlar. Öğleden sonra olunca kapıdan içeri tek tek ürünlerin üzerindeki resimlerin gerçek sahibi olan minik eller giriyor. Yüzler yeniden gülüyor, atölyedeki aile ortamı foto muhabir arkadaşım Burcu Baltalı ve beni de içine alıyor. Sohbet uzadıkça uzuyor ve iğne oyasıyla hayat mücadelesi veren kadıların atölyesinden kahkahalar yükseliyor.

 

“Amacımız gıda atölyesi kurabilmek”

 

Somalı kadınlara bundan sonra ne yapacaklarını soruyorum. “Beymen ve diğer büyük firmalar size çok fazla sipariş verse de hep küçük çantalar ve kuklalar mı üreteceksiniz?” diyorum belki atölyeyi çok büyütürler ve ev tekstili ürünleri tasarlarlar diye düşünerek. Düşündüğümden bambaşka bir cevapla karşılaşıyorum.  Hüsniye Aydın başlıyor asıl planı anlatmaya: “Bu el işi ürünleriyle kooperatifi ayakta tutacak güce ulaştıktan sonra işi tamamen gıdaya çevirmeyi planlıyoruz. Çok daha büyük bir gıda atölyesi kurup Türkiye’nin dört bir yanına erişte, tarhana, salça, kurutulmuş sebze gönderebiliriz. Hedefimiz yüzlerce kadına iş imkanı sağlamak. Şu anki bütçemizle bu mümkün değil ama biz inanıyoruz. Bu işin olacağına da kimse inanmıyordu. Vakıftan Arthur bey, Yıldız hanım, Ayşe hanım, özellikle Suzi ve Claire bizim şekerlerimiz. Onlar olmasaydı asla yapamazdık.”