Mayıs 2014'te meydana gelen ve 301 işçinin hayatını kaybettiği Soma maden faciasına ilişkin kamu görevlilerinin yargılandığı davanın ikinci duruşması, 25 Aralık 2024'e ertelendi. Duruşma sonrası açıklama yapan Ankara Barosu avukatlarından Mürsel Ünder, "Soma davası Türkiye'de yargının, devletin işçiye, emekçiye, yoksula nasıl baktığının çok çarpıcı örneklerinden birisidir. Biz Soma davasına baktığımızda yargı pratiğindeki tüm aşamalarda yargının aldığı tutum işçiye, emekçiye, yoksula karşı alınan tutumdur. Yargı, her zaman için sermayenin hizmetinde iken son olarak Soma davasıyla beraber sermayenin aparatı haline dönüşmüştür" dedi.
TIKLAYIN - Soma faciası: Kamu görevlileri 10 yıl sonra yargılanıyor
Manisa'nın Soma ilçesinde 13 Mayıs 2014'te 301 madencinin yaşamını yitirdiği, 162 işçinin ise ağır yaralandığı facianın üzerinden 10 yıl geçti. Bu süreçte hayatını kaybeden madencilerin yakınları adalete erişmeyi bekledi ancak yargının verdiği kararlar tartışmalara neden oldu ve aileleri memnun etmedi. Faciada ihmali bulunduğu belirtilen kamu görevlilerin yargılanmasına ise yıllar sonra, 8 Mayıs 2024'te başlanmıştı. Bugün, Soma 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın ikinci duruşması, 25 Aralık 2024’e ertelendi. Davada 28 kamu görevlisi tutuksuz olarak yargılanıyor.
"Yargı, Soma davasıyla beraber sermayenin aparatı haline dönüşmüştür"
Duruşma sonrası İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz, Manisa Barosu Başkan Yardımcısı Ayşe Hasar ve Ankara Barosu avukatlarından Murat Cemal Gündüz ve Mürsel Ünder ile hayatını kaybeden madencilerin yakınları açıklama yaptı.
Avukat Mürsel Ünder, şunları söyledi:
"Soma davası Türkiye'de yargının, devletin işçiye, emekçiye, yoksula nasıl baktığının çok çarpıcı örneklerinden birisidir. Biz Soma davasına baktığımızda yargı pratiğindeki tüm aşamalarda yargının aldığı tutum işçiye, emekçiye, yoksula karşı alınan tutumdur. Yargı, her zaman için sermayenin hizmetinde iken son olarak Soma davasıyla beraber sermayenin aparatı haline dönüşmüştür. Dolayısıyla biz bugün patronların ceza almaması için, onlara hizmet eden kişilerin cezalandırılmaması için gerekn tüm çaba çok sefil bir şekilde 10 yıl boyunca defalarca gösterildi. Ana Soma davasında patrondan diğerlerine kadar çok düşük cezalara mahkum oldular. Hala yargı içerisinde hukuk namusuna sahip birkaç yargıç olduğu için arada bir olumlu kararlar çıkmıştı fakat totalde sermayenin mutlak egemenliği sürüyor."
"Parası olmayan garibanlar yerin altında ölüp gidiyor"
Ölen madencilerin yakınlarından Naciye Kaya, "Biz 10 yıldır adalet arıyoruz ama ben maalesef emindim bulamayacağımıza. Parayı veren düdüğü çalıyor. Parası olmayan garibanlar da yerin altında ölüp gidiyor. Biz de onlarla beraber yerin üstünde ölüyoruz. Adalet yerin dibine batsın. Umudum tamamen bitti artık. Adalet gelsin diye o kadar çaba gösterdik ama maalesef gelmedi, gelmeyecek" dedi.
"Suçlular ellerini kollarını sallayarak geziyor"
Madenci eşi Gülfidan Köse, "Biz eşlerimizi kaybettik. Suçlular ellerini kollarını sallayarak geziyor. 10 yıldır hukuk mücadelesi veriyoruz avukatlarımızla. Yılmadık ama 10 yıldan beri istediğimiz adaleti bulamadık. Onlar dışarıda geziyor biz burada hergün bir acı, hergün içimizde bir yara... Tekrar tekrar 10 yıldır aynı acıyı yaşıyoruz. Madem adalet yoksa bu ülkede hiç yapmasınlar bunları. Vicdan olarak eşim rahat uyusun diye yine de bırakmıyorum. Bir gün acaba adaleti bulur muyum, eşime gider mezarında 'senin adaletini buldum' diyebilir miyim" ifadelerini kullandı.
"Ne zaman işçiye, ezilenlere bu adalet işleyecek?"
Madenci annesi, "Bugün yine çocuklarımızın yer altında kaldığını gördük. 'Enerji' diye Dilan Polat kadar bizim çocuklarımızın değeri yok. Parasına göre mi işliyor bu adalet? Ne zaman işçiye, ezilenlere bu adalet işleyecek?" diyerek gözyaşlarına halim olamadı.
Ne olmuştu?Soma'daki Eynez Maden Ocağı'nda 13 Mayıs 2014 tarihinde yerin 400 metre altında yangın çıktı. Yükselen karbonmonoksit gazı, o esnada kömür ocağında çalışan 787 madencinin hayatını tehlikeye attı. Çıkışa yakın noktalardaki madenciler kurtulmayı başardı. Ocağın dip tarafındaki işçilerin ise sığınabilecekleri bir yaşam ünitesi yoktu. Üç gün süren arama kurtarma çalışmalarının sonrasında ocaktan 301 madencinin cansız bedeni çıkarıldı. Hayatını kaybeden madencilerin 217'sinin çocuğu vardı, toplam 432 çocuk babasız kalmıştı. Kazanın ardından madencilerin güvenliği için yeterince önlem alınmadığı ortaya çıktı. İşçilere verilen gaz maskeleri yetersiz ve eskiydi. "Dünyanın son 50 yıldaki en ölümcül ikinci maden kazası" olarak nitelendiren Soma faciasına ilişkin davaya 2015'te başlandı. Davanın seyrini ise Yargıtay'ın tartışma yaratan bozma kararı değiştirdi. Yedi yıl süren yargılama sonucunda dosyanın bir numaralı sanığı Can Gürkan'a 20 yıl hapis cezası verildi. Ancak şirketin yöneticisi Gürkan, beş yıla yakın cezaevinde kaldığı için Covid-19 izninden faydalanarak hapse girmedi. İddianamede yer alan detaylar neler?AYM'nin hak ihlali kararının sonrasında denetim göreviyle yükümlü 28 kamu personeli hakkında Soma Cumhuriyet Başsavcılığı'nca bir soruşturma başlatıldı. Fakat dosya üç yıl savcılıkta bekletildi. Savcılığın hazırladığı iddianame ise 14 Aralık 2023 tarihinde tamamlandı. İddianamede, şüphelilere "görevi kötüye kullanma" suçlaması yöneltiliyor. Fakat "bilinçli taksirle 301 kişinin ölümüne, 162 kişinin de yaralanmasına sebebiyet vermek," ve "olası kastla insan öldürmek" yerine bu suçtan ceza istenmesi mağdurların avukatları tarafından eleştiriliyor. 75 sayfadan oluşan iddianamede hem yaşanan hukuki sürece hem de facianın detaylarına yer veriliyor. İddianamede Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın iş müfettişleri; E.A., G.A. M.G., E.G., A.Y., A.E., M.K.; baş müfettişler M.T., A.B. ve E.G. ile müfettiş yardımcısı E.B.'nin kusurları sıralanıyor. Şüphelilerin madendeki üretimin can güvenliğini tehdit etmesine rağmen çalışmaları durdurmadığına vurgu yapılıyor. İddianamedeki şüpheliler arasında dönemin Çalışma Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü K.Ö. de bulunuyor. K.Ö.'nün maden ocağında işletme projelerini inceleyerek çalışma izinlerini veren ve her yıl üretim faaliyet raporlarını denetleyen kurumun başında bulunduğuna dikkat çekiliyor. Ancak K.Ö.'nün "gerekli mevzuat çalışmalarının yapılmasında ihmale neden olduğu ve gecikme göstererek oluşan maden kazasındaki can ve mal kaybının etkisinin facia boyutuna yükselmesine neden olduğu" bildiriliyor. Aynı şekilde Enerji Bakanlığı personeli olan maden tetkik üyeleri M.S.S., Ş.U., M.B., E.T., H.H.I., H.Y., M.G., B.U., N.P.Y., A.Ü., A.S., B.A., R.K.ve M.A. da suçlanıyor. Söz konusu kişilerin iş güvenliği ile alakalı eksikliklerin tamamlatılması ve hatalı uygulamaların düzeltilmesi için bir girişimde bulunmadığı ifade ediliyor. Ayrıca denetimler neticesinde tehlikeli durumu belirleyip gerekli önlemlerin alınmasını sağlamadıkları da dile getiriliyor. Eski Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) Daire Başkanı V.D. ile dönemin TKİ Daire Başkanı olan A.S.'nin de ihmali bulunduğu savunuluyor. "Zamanaşımı kapsamında" savunmasıİddianamede şüphelilerin üzerlerine atılı suçlamaları kabul etmediklerine yönelik savunmalarına da yer veriliyor. Ayrıca bir kısım şüphelinin 13 Mayıs 2014'te yaşanan facianın zamanaşımı kapsamına alınması ve takipsizlik kararı verilmesini istediğine yönelik dilekçe kaleme aldığı ifade ediliyor. Fakat savcılık, zamanaşımı sürecinin 12 yıl olduğuna değinerek, "Şüpheli ve bir takım şüpheli müdafilerinin savunmalarının mesnetsiz olduğunu" aktarıyor. (ANKA / DHA) |
Berlin Film Festivali’ni kahkahaya boğan Türk: Faruk |