Ekonomi

'Şok' Asya'dan gelebilir!

Asya ekonomilerinin varlıklarına olan yoğun ilgi "balon" (bubble) riskini de beraberinde getirmekte.

28 Ekim 2009 02:00
Asya ekonomilerinin varlıklarına olan yoğun ilgi "balon" (bubble) riskini de beraberinde getirmekte.

Mevcut makro göstergeler ve beklentiler, 2010 yılında küresel kriz sonrası toparlanma sürecinin güç kazanması için önde gelen merkez bankalarının gevşek para politikası uygulamalarının devam etmesi gerektiğine işaret ediyor. Referans'ın haberine göre; doların değer kaybının ivme kazanması, küresel emtia fiyatlarındaki yükselişin hız kazanması gibi gerekçelerle ABD Merkez Bankası (FED) "işaret fişeği"ni yakarsa yani beklenenden daha erken bir zaman diliminde politika faizini artırma sürecine girebileceği mesajı verirse hiç kuşkusuz Avrupa Merkez Bankası (ECB), İngiltere Merkez Bankası (BOE) ve Japon Merkez Bankası da (BOJ) bu sinyale tepkisiz kalmayacaktır. Bununla birlikte, FED'in şu an için yakın vadede böyle bir mesaj vereceği beklentisi zayıf gözükmekte.
 
İlk sinyal Brezilya'dan

Gelişmiş ekonomiler açısından, bankacılık sistemlerinde ve reel sektörde küresel krizden kaynaklanan kayıpların telafisi, diğer bir deyişle "yaraların kapanması" için zamana ihtiyaç duyulduğundan, gözler Batı'ya çevrilmişken beklenmedik sinyaller Doğu'dan gelebilir. Esasen, yakın vadede bir sinyal Latin Amerika'dan, Brezilya'dan geldi. Gelişmiş ekonomilerin düşük faiz ve genişletici para politikası tercihleri nedeniyle küresel piyasalarda giderek bollaşma eğilimi gösteren spekülatif fonlar ve carry-trade etkisi, Brezilya'yı aynı tehdit ve hataların tekrarlanmaması adına harekete geçirdi. Brezilya, yabancı sermaye girişini vergilendirme kararı aldı. Amaç, Brezilya'nın, gerek küresel krizi hızlı atlatması gerekse de derecelendirme notunun yükselmesi nedeniyle küresel sermayenin yoğun ilgisine maruz kalmasına bağlı olarak, realin aşırı değer kazanmasının ve Brezilya'nın dış ticaret dengelerinin olumsuz yönde etkilenmesinin önüne geçmek.
 
Asya'da balon riski

Bugünlerde, bu sürecin bir başka boyutu Asya ekonomileri açısından kendini gösteriyor. Konu, küresel krizin tetikleyicisi noktasındaki mortgage kredilerinin önde gelen gelişmekte olan Asya ekonomilerinde, bir gayrimenkul fiyat şişkinliğine yol açmaması. Kendi aralarındaki ticari ilişkileri sistematik bir şekilde 2006'dan beri geliştirmekte olan Asya ekonomileri, küresel kriz sürecinde birbirlerini destekleyebildikleri bir ekonomik alan oluşturmayı başardılar. Asya'nın küresel kriz sürecindeki başarısı, küresel yatırımcıların iştahını kabartmış durumda. Bu nedenle, söz konusu Asya ekonomilerinin varlıklarına, yani gayrimenkul ve hisse senetlerine yönelik olarak yoğun bir ilgi gözlenmekte ve bu durum, söz konusu ülkeler açısından "balon" (bubble) riskini de beraberinde getirmekte. Güney Kore, Hindistan, Hong Kong, Tayvan, Çin ve benzeri önceliği olan Asya ekonomileri için yakın vadede bir faiz artırım süreci kendini gösterebilir. Asya'nın faiz artırım sürecine başlaması, Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomiler açısından ise ‘şok' etkisi anlamına gelecek.
 
Büyümenin yol haritası belirsiz

Başta Brezilya olmak üzere, önde gelen Asya ekonomileri, risk oluşturacak sermaye hareketlerini, ekonomik aktiviteyi frenlemek için arayış içerisine girerken küresel kriz öncesinde dünya piyasalarında gözlenen aşırı fiyat şişkinliklerinin bir kez daha tekrarlanmaması için arayışlarını hızlandırırken bu amaçla yabancı sermaye girişlerine vergi uygularken ve yakın vadede para politikası faiz oranlarını yükseltmeyi hedeflerken Türkiye ise "Net Hata ve Noksan"dan medet umuyor. Yani, Türkiye'nin spekülatif amaçlı yabancı sermaye girişini kontrol etme veya varlık fiyatlarındaki artışları kontrol etmek adına, faiz oranlarını kademeli olarak artırma yönünde başlıkları konuşması, Türk ekonomisinin karşı karşıya olduğu gerçeklerin ışığında, trajikomik bir tablo oluşturuyor.
2010 yılında Türk ekonomisinin yeniden büyüme sürecine dönebilmesi için özel kesimin hem tüketim hem de yatırım harcamalarının ayağa kaldırılması, desteklenmesi gerekiyor. Ancak, tüketim ve yatırım harcamalarının finansmanı nasıl sağlayacak, halkımız tüketim harcamaları açısından 2007 düzeyine nasıl geri getirilecek, konunun bu boyutu halen karanlık. Orta Vadeli Program'ın ortaya koyduğu hedefler inandırıcı gözükse de ekonomi yönetimi, bu hedeflere ulaşılması açısından, özellikle özel kesimin ayağa kaldırılması için atılacak adımlar konusunda net bir strateji ortaya koyabilmiş değil.
 
Top artık bankalarda

Bankalarımız ise 2009 yılında bilançolarında ağırlık verdikleri Hazine kâğıtlarına yönelik yatırımları, 2010 yılı için reel sektöre yönelik kredi hacmini geliştirerek kendilerine yeni bir kulvar oluşturma arayışı içerisindeler. Konut kredileri bu süreçte önemli bir role sahip gözüküyor. Ancak reel sektör yatırımlarının finansmanı başta olmak üzere, tüketim harcamalarının finansmanına yönelik olarak bir açılım yakalamak zorundalar. Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'ın geçen pazartesi günü gerçekleştirmiş olduğu Meclis Bütçe ve Plan Komisyonu'ndaki sunumu, bankaların reel sektöre kredi kullandırma süreci açısından, en önemli başlığın "rekabet" olduğunu gösteriyor. "Sektör ve ekonomiye ilişkin algılamaların" ve "bankaların likidite ve sermaye kısıtlarının" kredi hacmine olan etkisinin iyileştirilmesi gerekmekte. Olası bir IMF anlaşması bunu sağlar mı, artık bu konuyu dillendirmekten biz bile soğuduk.