Dünya

Sofuoğlu: Türk toplumu AfD'ye karşı birlik olmalı

Almanya Türk Toplumu derneğinin başkanı Gökay Sofuoğlu AfD’nin yükselişi, göçmenlerin endişeleri, Almanya-Türkiye ilişkilerinin geleceğini DW Türkçe’ye değerlendirdi.

26 Eylül 2017 00:26

Almanya Türk Toplumu (TGD) Derneği Başkanı Gökay Sofuoğlu, sağcı popülist AfD’nin yükselişiyle birlikte, Türkiye asıllı göçmenler için çok daha zor bir dönemin başladığını söyledi. TGD Başkanı Gökay Sofuoğlu DW Türkçe'nin sorularını yanıtladı:

DW Türkçe: Pazar günü yapılan seçimlerde yüzde 12,6 oranında oy alan sağcı popülist AfD’nin Federal Meclis’te en büyük üçüncü parti olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Gökay Sofuoğlu: Sorun sadece AfD'nin Federal Meclis’e girmiş, en büyük üçüncü parti olmuş olması değil. AfD’nin aşırı sağcı, göçmen karşıtı, Müslüman düşmanı söylemleri, son dönemde diğer partiler tarafından da oldukça fazla üstlenildi. Aşırı sağcı düşünce, Almanya siyasetinin merkezine doğru yerleşmeye başladı. Saksonya eyaletinde AfD en güçlü parti konumunda. AfD’li başbakanların, hükümetlerin olacağı bir noktaya doğru gidiyoruz. Önümüzdeki dönem Almanya’da demokrasi mücadelesi bakımından çok çetin bir dönem yaşanacak.

DW Türkçe: Aşırı sağ düşüncenin Almanya siyasetinin merkezine kayması Türk toplumunu nasıl etkileyecek?

Sofuoğlu: Sadece AfD değil, NSU cinayetlerinin ortaya çıkmasından bu yana süregelen tartışmalar Almanya’daki varlığımızı, geleceğimizi tartışılır hale getirdi. Ayrıca yıllardır süregelen, her alanda karşımıza çıkan kurumsal ırkçılık var. AfD’nin aşırı sağ düşünceleri, kurumsal ırkçılıkla birlikte siyasi parti bünyesinde toplamış olması ve artık mecliste olmaları, onların parlamenter demokrasi içerisinde denetlenmesine imkân tanıyacak deniyor. Ama bu aynı zamanda yeni Alman hükümetinde göçmen siyasetinin ikinci plana atılmasına, en fazla tavizlerin verilebileceği bir konu haline gelmesine yol açabilir. Süreç Türkiye kökenli toplumun hayatını olumsuz yönde etkileyecektir.

DW Türkçe: AfD ile görüşecek misiniz?

Sofuoğlu: AfD, Almanya’daki diğer demokratik partilerle birlikte mücadele etmemiz, büyümesini engellememiz gereken bir ırkçı bir hareket. Onlarla görüşmenin bir anlamı olduğunu düşünmüyorum.

DW Türkçe: Son yıllarda İslam, göçmen, mülteci karşıtları AfD etrafında birleşerek güçlenirken, Türkiye kökenli toplum içerisinde derinleşen bir kutuplaşmaya tanıklık ettik. Türkiye toplumunun özeleştiri yapması gereken noktalar yok mu?

Sofuoğlu: Kesinlikle. Birincisi Almanya'da en fazla bizi etkileyen konularla ilgili tartışmalara, Türk toplumunun ne kadar müdahil olabildiğini, ne kadar etkide bulunabildiğini tartışmamız gerekiyor. Gerek NSU cinayetlerinin aydınlatılması gerekse eşit hakların kazanılabilmesi konusunda Türk toplumunun ne kadar siyasete etkide bulunabildiğini konuşmamız gerekiyor. Son dönemde artan ve Alman siyasi partilerini hedef alan düşmanca tavrın, bakın eleştiri demiyorum, düşmanlığın son bulması gerekiyor. Çünkü o partiler önümüzdeki dönemde Almanya’nın geleceğini inşa edecek. İşin korkunç tarafı Almanya’da geliştirilmeye çalışılan bir Almanya düşmanlığı var. Almanya Türk toplumu olarak şunun bilincine varmamız gerekiyor: Almanya’nın sorunları Almanya’da, Alman siyasetçilerle çözülür. Başka yerlerden medet ummak, yardım istemek bizim durumumuzu daha da kötüleştirir, işin içinden çıkılmaz hale gelir. Kendimizi buradaki siyasetin bir parçası, siyasetin bir yönlendiricisi konumuna getirmeliyiz. Son birkaç yıldır Türk toplumunun Alman siyasetinden, Almanya’nın geleceğinden koptuğunu gözlemleyebiliyoruz. Bu kopuşun durması gerekiyor.

DW Türkçe: Türkiye’de de özeleştiri yapılması gerekiyor mu? Türk siyasilerin Türkiye’nin iç siyasetine ilişkin tartışmaları Almanya’ya taşıması, bazı siyasi partilere oy vermeme çağrılarının yapılması, Almanya’da gelişmelerde ne ölçüde etkili oldu?

Sofuoğlu: Almanya’da bazı siyasilerin Türkiye’deki süreçlerle ilgili açıklamaları ne kadar yanlış idiyse, Türkiye Cumhurbaşkanı'nın Almanya’daki siyasi partileri hedef göstererek, onlara oy vermeyin demiş olması o kadar yanlış. Bunlar içişlerine müdahale niteliği taşır. Kaldı ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu söylediklerini Almanya’da kendine şiar haline getirmiş, kendilerini sivil toplum kuruluşu olarak nitelendirenler, bunun propagandasını yapmaya çalıştı. Bu tamamen yanlıştır. İki tarafın da birbirinin içişlerine karışmaması gerekmekte.

DW Türkçe: Türkiye toplumunu temsil eden en büyük sivil toplum kuruluşlarından biri olarak önümüzdeki dönem nasıl bir strateji izlemeyi düşünüyorsunuz? Alman siyasetinde beklentiniz nedir?

Sofuoğlu: Nasıl bir hükümet kurulacağını izleyeceğiz, partilerin bize verdikleri sözleri hatırlatacağız. Yakın markaj ve diyalog içerisinde olarak daha olumlu bir göçmen siyaseti yürütmelerine dönük girişimlerimizi sürdüreceğiz. AfD’nin ayrımcılığı körükleyen siyaseti karşısında biz Almanya’daki çok yapılı, çok kültürlü geleceğini ön plana çıkaran ve birleştirici bir siyaset geliştirmemiz gerekiyor. Hem hükümet hem muhalefet ile konuşacağız. Tüm partiler AfD’ye karşı birlikte hareket edilmesi konusunda mutabakat içinde. Bu olumlu. Biz de Almanya’daki Türk toplumu olarak AfD’ye karşı, kurumsal ırkçılığa karşı, bu güçlerle birlikte omuz omuza vererek mücadele etmemiz gerekiyor. Günlük siyasi çekişmeleri bir tarafa bırakmamız gerekiyor. Özellikle son dönemde SPD’li Aydan Özoğuz, Yeşiller Partili Cem Özdemir gibi Türkiye kökenli siyasetçiler hakkında geliştirilen olumsuz, yanlış söylemleri bir kenara bırakıp onlarla birlikte siyaset geliştirmemiz gerekiyor. Yeni seçilen Türkiye asıllı milletvekillerini bizimle ilgili konularda daha duyarlı hale getirmemiz için çaba sarf etmemiz gerekiyor. Türk toplumunun bir bölümü son zamanlarda Türkiye asıllı siyasetçilere karşı olağanüstü dışlama kampanyasına girişti ama bizim onları önümüzdeki dönemde, kendi taleplerimiz için kazanmak zorunda olduğumuzu da unutmamak gerekir.

DW Türkçe: Federal Meclis‘teki 709 milletvekilinden 14’ü Türkiye kökenli, sayıları arttı. Ama dediğiniz gibi öyle bir kırgınlık, yabancılaşma var ki…

Sofuoğlu: Siyasette şöyle bir yanlışlık yapılıyor. Türkiye kökenli siyasetçilerin Türkiye’nin çıkarlarını savunması gerektiği yönünde bir yanlış algı var. Almanya ve Türkiye’nin çıkarlarının farklılaştığı zamanlarda bu milletvekillerinin Almanya’nın çıkarlarına öncelik tanıması gerektiği gerçeğini kabul etmemiz gerekiyor. Asıl göçmenlerin sorularını ne kadar dile getiriyorlar onu takip edip getirmiyorlarsa işte onu sorgulamamız gerekiyor. Siyasete küsmek, siyasetçiyi düşman ilan etmek, Cem Özdemir’in özelinde olduğu gibi siyasetçinin adını değiştirerek Türk olmadığını iddia etmek yanlış. Elbette bu siyasetçilerin bir kısmı yanlış politikalar izlediler, özellikle Ermeni tasarısı konusunda ki orada başladı ama Türkiye’den bazı siyasetçilerin bu siyasetçileri ‘kanı bozuk’ olarak ilan etmesi, ‘gördüğünüz yerde cevabını verin’ şeklinde hedef göstermesi Türkiye’deki siyasetin buraya müdahalesidir. Siyasette katı eleştiriler, çetin tartışmalar olur ama sonunda siyaset bir ülkenin geleceğinin inşa edileceği kurum. Birlikte çalışıp, yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor. Bu düşmanlığa son verilmesi gerekir.

DW Türkçe: Bu gelişmeler ışığında Almanya Türk Toplumu’nun Alman siyasetinden beklentisi ne?

Sofuoğlu: Almanya’daki Türkiyelilerin bu ülkenin geleceğini inşa edecek insanları olduğun gerçeğinden yola çıkarak buna göre siyaset geliştirmelerini bekliyoruz. Beklentimiz artık Alman siyasetçilerin Almanya’daki sorunlarla haşır neşir olmaları. Son dönemdeki Türkiye-Almanya gerilimi bağlamında bazı Alman siyasetçilerin Türkiye’ye ne kadar saldırırsak o kadar oy kazanırız tavrından vazgeçmelerini istiyoruz. Bir taraftan Türkiye’nin Almanya siyaseti, diğer taraftan Almanya’nın Türkiye siyaseti, Almanya’daki Türk asıllıların yaşamlarını daha da zorlaştırıyor. Artık bundan vazgeçilmeli.

DW Türkçe: Seçimlerle ortaya çıkan siyasi tablo ışığında sizce önümüzdeki dönem Türkiye-Almanya ilişkilerini neler bekliyor?

Sofuoğlu: Zor bir dönem bekliyor. Türkiye siyaseti çıkmazda. Önümüzdeki iki sene özellikle 2019 başkanlık seçimleri nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan için çok önemli. Bazı konuları, insanları polarize eden, duygusal anlamda örgütleyen konuları gündemde tutmayı uygun göreceklerdir, son zamanlarda gördüğümüz gibi Almanya ve Avrupa ile çelişki ve gerilim bu alanlardan biri. Şu anda Türkiye’de iktidarda bulunanlar bundan vazgeçecek gibi görünmüyorlar. Bu Avrupa için de geçerli. Türkiye’nin AB üyelik sürecini engellemek isteyenler yoğunlukta, gittikçe Avrupa’nın pek çok ülkesinde daha da güç kazanıyorlar. Bunların da Türkiye’yi dışlama, AB’den uzaklaştırma politikaları devam edecek. Bu nedenlerden ötürü önümüzdeki dönem gerilimin daha da artarak süreceği şüphesi var bende. Umarım yanılırım.

© Deutsche Welle Türkçe

Söyleşi: Değer Akal