Tarih 8 Mart 1857, yer ABD’nin New York kentindeki bir tekstil fabrikasıydı.
Kadınlar, “Eşit iş, eşit emek, eşit ücret” sloganıyla greve başladı. Fabrikaya kitlenen kadınlar polisin saldırısına uğradı. Bu sırada çıkan yangında 129 kadın yanarak hayatını kaybetti. Bu acı kadınların hak arama mücadelesinde bir dönüm noktası oldu.
158 yıl sonra Mersin-Tarsus’ta üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’ın önce saldırıya uğrayıp ardından katledilip yakılması da Türkiye’yi tekrar sokağa döktü. Kadına yönelik şiddet, eşitlik mücadelesi bu acı olayla bir kez daha kamuoyunun gündemine geldi. Çünkü kadınlar hala yakılmaya, katledilmeye devam ediyordu...
Oysa cinayetler, cinsel istismarlar bu alanda çalışan sivil toplum örgütlerinin gündeminden hiç düşmedi. Ancak hükümetler üstü olan bu mücadelenin TBMM çatısı altında tartışılması 80’li yılların sonunda gerçekleşti. Hükümetler, devlet bakanları, kanunların numarası, adı değişti, ideolojik projeler üretildi. Değişmeyen ise ekonomik, toplumsal eşitsizlik, istismarlar ve cinayetler oldu. İşte hükümetlerin kadından sorumlu 15 devlet bakanıyla geçen, 28 yıllık icraatı…
'Başında erkek bakan olmasın diye bakanlığıma bağladım'
Turgut Özal’ın 2. kez başbakanlığa seçilmesiyle 46. hükümet göreve geldi. İmren Aykut bu dönem halk oyuyla seçilen "ilk kadın bakan" unvanı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olmuştu. ‘Kadından Sorumlu Devlet Bakanı’ diye bir görev tanımı yoktu. Dünya Birleşmiş Milletler Kadın Konferansı yapılıyor (BM 3. Dünya Kadın Konferansı- Nairobi 1985) ve Türkiye adına da bir erkek heyet başkanı olarak katılıyordu. Konferansa katılanlardan Aykut o anları, “Kadın sorunlarının tüm dünyada çok ciddi boyutlara geldiği günlerdi. Bu sebeple konferans çok sert geçiyordu. Erkekler konuşmaya çıktığında yuhalanıyordu. Türkiye heyetindeki erkek temsilci de tepki çekecekti. Biz Göksel Kalaycıoğlu ile 2 milletvekili oradaydık. Derhal Ankara’yla temasa geçerek konferansta Türkiye adına Göksel Kalaycıoğlu’nun konuşmasını sağladık.”
Bu gibi kötü tecrübelerin ardından 47. Hükümet döneminde Kadın Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü, bakan Aykut tarafından Çalışma Bakanlığı bünyesinde kuruldu. Bunun sebebini Aykut, “Başına erkek bir bakan getirirler endişesiyle bakanlık bünyesinde kurdum” şeklinde açıkladı. Ardından 48. Hükümet dönemi olan 20 Nisan 1990 günü Kadın Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü bu hükümette devlet bakanı olan İmren Aykut’a bağlandı.
'Erkek bakan oturmasın diye 9 saat kalkmadım'
Bu süreç için de Aykut hazırlanan Kadın Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü Teşkilat Yasa Tasarısı’nı bakanlar kurulundan hızla imzalattı. Aykut tasarının Meclis'ten geçişini şöyle anlattı:
“İki ay meclis kilitlendi ve bundan sonra mecliste görüşmeler tekrar başladı. Ben tam 9-10 saat yerimden hiç kalkmadım ve oturuma ara verdirtmedim. Çünkü ara verilirse dağılacaklar ve kanun çıkmayacaktı. Kanun çıkana kadar yerime bir erkek bakanı oturtmayı göze alamadım.”
Aykut o günden itibaren Başbakanlığa bağlanan Kadın Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü’nden Sorumlu Devlet Bakanı oldu. 48. Hükümet'te de görevine devam eden Aykut, yaklaşık 4 yıl kadın sorununu Meclis'e taşıdı. Bu süreçte Avrasya Kadınlar İşbirliği Protokolü imzalandı. Türkiye’nin Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi’nin (CEDAW) onaylanması için ilk defa Bakanlar Kurulu’nu harekete geçirildi. Devlet Planlama Teşkilatı’nda Kadına Yönelik Politikalar Danışma Kurulu kuruldu. Yönetim koltuklarına kadınların gelmesi için çaba harcandı. Bir çok daire başkanı kadın oldu. 5 kadın Yargıtay üyesi olması sağlandı.
STK’larla, Üniversitelerle ilk temas
49. Hükümet’te Kadın Statüsü Genel Müdürlüğü’nden sorumlu Devlet Bakanı Güler İleri oldu. İleri 6 ay görev yapabildi. İleri’den sonra Türkan Akyol bakan olarak atandı. Akyol döneminde Kadın ve Sosyal Hizmetler Müsteşarlığı yetki kanununa dayanarak kurulmak istendi. Ancak bu hükümet döneminde bir sonuca varılamadı. Akyol, kadın istihdamı geliştirme projesi hazırladı, Toplumsal Cinsiyet İstatistik Veri Bankası’nın kurulmasına önayak oldu. Öte yandan Akyol döneminde akademisyen ve sivil toplum örgütleriyle devlet kurumlarının birlikte çalışması sağlandı. O dönem ilk kez ODTÜ Kadın Çalışmaları Merkezi, Ankara Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (KASUM) açıldı. Öte yandan 1992 yılında Medeni Kanun'da kadının çalışmasının kocanın iznine bağlayan madde Anayasa Mahkemesi'nce iptal edildi.
Meclis'te genelev sorunları konuşuluyor
1994’te müsteşarlık Anayasa Mahkemesi’nce yetki kanununun iptaliyle kurulamadı.
Artık hukuken olmayan ancak fiilen var olan Kadın Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü vardı. Bu nedenle Genel Müdürlük teşkilat kanunu çıkıncaya kadar (2004) herhangi bir icraat yapma şansı bulamadı. Ancak fiilen sorumlu devlet bakanları başbakanlık bütçesi içerisinde sınırlı sayıda çalışmalar yapabildi. Genel Müdürlüğün memurları maaşlarını da Bütçe Kanunu’na ilave edilen 1 satırlık fıkra ile alabildiler.
50. Hükümet döneminde de görev yapan Akyol’dan sonra sorumlu devlet bakanı olarak Önay Alpago görevi devraldı. 6 ay görev yapan Alpago, bugün kullanılan ‘Alo şiddet’ hattının temeli kabul edilebilecek, 3B başvuru bankasını kurdu. Halk Bankası’na başvuru ile ‘Kadın Girişimcilik Kredisi’ uygulamasını, doğum iznini eşitlikçi bir şekilde ‘ebeveyn izni’ olarak düzenleyen ve TRT yayınlarındaki cinsiyetçi yaklaşımları ortadan kaldırmayı amaçlayan çalışmayı meclise taşıdı.
Alpago ilk defa genelevlerin ve genelev kadınlarının içinde bulunduğu zorlukların meclis çatısı altında konuşulmasını sağladı. Alpago o dönemi, “Hazırladığımız yasa tasarısı ‘Meclisin daha önemli konuları var’ gerekçesiyle kabul görmedi. Hala da bu sorunlar tam anlamıyla ele alınmıyor” sözleriyle anlattı.
Alpago’dan sonra göreve Aysel Baykal geldi. Görev tanımı hukuki boşluklar içinde geçen Baykal akıllarda 4. Dünya Kadın Konferansı’na (Pekin, 1995) 14 gönüllü kadın kuruluşuyla birlikte katılmasıyla kaldı.
51. Hükümet'te Işılay Saygın, Kadın Statüsü Genel Müdürlüğü’nden Sorumlu Devlet Bakanı oldu. Güvenoyu alamayan bu hükümet tam anlamıyla bir faaliyet gösteremedi.
Mesleki kurslarla kadın istihdam çalışmaları
52. Hükümet’te de görevi bir süre daha Saygın devam ettirdi. Daha sonra ise bu göreve ilk defa bir erkek getirildi. Eski Turizm Bakanı Abdülkadir Ateş’in göreve gelmesi çok sayıda kadın örgütü tarafından desteklenmese de, Ateş 6 ay görev yaptı. Ateş, Akyol döneminde başlayan üniversitelerdeki kadın çalışmalarını destekleyerek, gelişimine katkı sağladı. Öte yandan Turizm Bakanlığı döneminde başladığı kadınların iş gücüne katılım çalışmalarını devam ettiren Ateş, Urfa’da cam ve el sanatlarıyla ilgili merkezin açılmasını sağladı. “İstihdama çok önem verdim” diyen Ateş, 8 aylık mesleki kurslar açtı.
Ateş’in ardından 53. Hükümet'in kurulmasıyla görevi 4. kez İmren Aykut üstlendi. Aykut o dönem aynı zamanda ‘ilk kadın hükümet sözcüsü’ oldu.
Kadına kendi soyadını da kullanma hakkı
Aykut’un ardından 54. Hükümet döneminde Işılay Saygın 2. defa Kadın Statüsü’nden de Sorumlu Devlet Bakanı oldu. Saygın döneminde bugün de geçerli olan Medeni Kanun’daki kadının eşi dışında kendi soyadını da kullanma imkânını sağlayan değişiklik yapıldı. Gelir Vergisi Kanunu’nda evli kadının tek başına aile birliğinden bağımsız vergi mükellefi olması imkânı gerçekleşti. Nüfus cüzdanlarında yer alan evli, bekâr, dul, boşanmış gibi tanımlar ile dul yetim tanıtım kartları, sağlık karneleri, kimlik kartı, diploma gibi belgelerdeki ayrımcı ifadelerin kalkması sağlandı. Nüfus kütüğüne ait bilgiler içeren tüm belgelerde baba adının yanı sıra anne hanesi de eklendi. 4320 sayılı Ailenin Korunması Kanunu çıkarıldı. Bu kanun Türkiye için kadına yönelik şiddetin önlenmesine dair çıkan ilk kanun oldu. Aile mahkemelerinin kurulmasının temeli Saygın döneminde atıldı. Öte yandan kadın istihdam yaratıcı kurslar açtı.
İmam nikâhlı, 2 eşli Kadından Sorumlu Bakan
Saygın’ın istifası da akıllarda kaldı. Saygın istifa gerekçesini “Kadın cinayetleri hız kesmeden artıyordu; dayanamadım, istifa ettim” sözleriyle açıkladı. Saygın’ın 54. Hükümet döneminin sonlarına doğru istifa etmesiyle göreve Haziran 1997 tarihinde Mehmet Salim Ensarioğlu getirildi. 11 çocuklu Ensarioğlu’nun biri imam nikâhlı 2 eşli olması görevle birlikte tartışmaları da beraberinde getirdi. Ensarioğlu bu görevde protestolar sebebiyle 1 hafta kalabildi.
Göreve 55. Hükümet döneminde tekrar Saygın getirildi. 4 hükümette görev yapan Saygın’dan sonra göreve 11 Ocak 1999 yılında Hasan Gemici (56. Hükümet) atandı. Kadından Sorumlu Devlet Bakanı üçüncü kez bir erkek olmuştu. Gemici kadın derneklerinden, bu sorumluluğu üstlenen ilk erkek bakan Ateş ve imam nikahlı Ensarioğlu kadar tepki görmedi.
'Erkek bakan mikrofonları kadın temsilcilere bıraktı'
57. Hükümet'te de görev yapan Gemici’nin Temmuz 2002’ye kadar yaptığı çalışmalardan en önemlisi sivil toplum örgütleri ile bir arada çalışması oldu. Kimi gruplar Gemici’nin bu tavrını erkek bir bakan olmasıyla, ‘Kadın derneklerinden tepki çekmemek amacıyla yaptığını’ düşünüyor. Gemici’nin o dönemde Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA.DER) Ankara Yönetim Kurulu üyesi Selma Acuner’i danışmanı olarak göreve davet etmesi örgütlere duyduğu güveni en iyi anlatan örneklerden biri oldu. Acuner o dönemi şöyle anlattı:
“2000 yılında Birleşmiş Milletler 4. Dünya Kadın Konferansı’nın (Pekin+5,1995) ilk 5 yıllık gözden geçirme toplantısına Gemici kadın örgütlerinin kendi aralarında belirlediği 13 kadın temsilci ile birlikte gitti. Bakan olarak yaptığı konuşmadan sonra sözü kadın örgütleri temsilcilerine bıraktı. Bu davranış sonraki çeşitli hükümetlerde de adeta gelenek haline geldi. Ancak bu sene 20. yıl nedeniyle Pekin +20 başlığında gerçekleştirilecek aynı toplantıya Bakanlığın hükümete yakın STK’lardan oluşan bir heyetle gidileceği duyumları alındı. Bunun üzerine Kadın Koalisyonu ve çok sayıda kadın örgütü Bakanlığa mektup yolladı. Kadın örgütlerince yürütülen uzun bir mücadeleden sonra, örgütlerin kendi aralarında belirlediği 7 temsilcinin de heyete katılması sağlandı. Artık süreç kesinlikle Gemici döneminde olduğu gibi ilerleyemiyor.”
Öte yandan Gemici döneminde Avrupa Birliği müzakere sürecinde sunulan paketlerde Medeni Kanun ve Anayasa’daki eşitlikle ilgili maddelerin siyasi kriter haline getirilmesini sağlandı. CEDAW’a ek ihtiyari protokolü TBMM tarafından onaylandı. TBMM’de ‘Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu’ kurulması için teklif verildi. Gemici’den sonra göreve Melda Bayar geldi. 4 ay görev yapan Bayar hükümetin değişmesi sebebiyle görevine devam edemedi.
Aile Mahkemeleri kuruldu, anayasada değişim oldu
2002 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi’nin tek başına iktidara gelmesinden sonra Abdullah Gül tarafından 58. Türkiye Hükümeti kuruldu. Bu dönemde de Kadın Statüsü Genel Müdürlüğü’nün hukuki statüsü hala yoktu. Gül başkanlığında kurulan bu hükümette hiçbir kadın bakan yapıldı. Fiilen var olan Kadın Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü’nden sorumlu Devlet Bakanı da olmadı. Mart 2003’te kurulan 59. Hükümet’te göreve Güldal Akşit getirildi. 2007’ye kadar göreve üstlenen Akşit döneminde 18 yıl Meclis'te konuşulan çok sayıda konu yasalaştı. 2003’te İş Kanunu’da değişikliklere gidildi, aile mahkemeleri kuruldu, anayasada değişiklikler yapıldı. Artık anayasada “insan ticareti” suçuna yer verildi, “Kadın erkek eşit haklara sahiptir. Devlet kadın erkek eşitliğinin yaşama geçirilmesinde yükümlüdür” maddesi eklendi. 2004’te kabul edilen Türk Ceza Kanunu ile kadınlara karşı ayrımcılık içeren maddeler kaldırıldı. ‘Töre saikiyle’ kasten öldürmeye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesi sağlandı. İşyerinde yaşanacak cinsel tacize üç yıla kadar hapis cezası verilmesi öngörülürken, evlilik içi tecavüze de ceza getirildi.
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu kuruldu
Akşit’in döneminde birçok yeniliğe yer verilirken, muhafazakâr söylemler gündeme gelmedi. Ancak Akşit’ten sonra 60. Hükümet döneminde göreve gelen Nimet Baş’ın ilk açıklamaları “3 çocuk” talebiyle başladı. 2008 yılında Saygın döneminde çıkan 4320 sayılı yasanın yönetmeliği yürürlüğe girdi.
57. Hükümet döneminde Devlet Bakanı Gemici’nin parlamentoya taşıdığı ‘Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu’ 2009 yılında Avrupa Birliği sürecinin etkisiyle de TBMM’de ‘Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’ adıyla kuruldu.
Baş’ın ardından 1 Mayıs 2009’da göreve Selma Aliye Kavaf getirildi. 6 Temmuz 2011’e kadar Kavaf döneminde "kadın istihdamının artırılması ve fırsat eşitliğinin sağlanması" amacıyla Başbakanlık genelgesi yayınlandı.
Krediyle evliliğe teşvik
61. Hükümet'in kurulmasından önce talep edilen ‘kadın’ kelimesi atılıp sadece “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı” olarak bakanlık kuruldu. Adında ‘kadın’ kelimesi esirgenerek kurulan bakanlık tartışılırken, göreve Fatma Şahin atandı. Şahin dönemindeki en önemli çalışma 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un kabulü oldu. Şahin bu süreçte kadın örgütleriyle yakın işbirliği içinde çalıştı.
Ayrıca Şahin döneminde Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni (İstanbul Sözleşmesi) ilk imzalayan ülke Türkiye oldu. Şahin evliliği destekleyici, kadınları ev içi görevde sorumlu tutan ‘Evlilik Kredisi’, ‘Enerji Hanım’ gibi projeler de gerçekleştirdi.
Kadın sadece aile içi mi görülüyor?
Şahin’in ardından göreve gelen Ayşenur İslam halen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı görevini devam ettirmekte. Kadın örgütleriyle 20 yıl önce başlayan sıcak ilişkiler İslam döneminde yerini büyük bir mesafeye bıraktı. İslam şiddet, istismar ve kadın cinayetlerine ilişkin raporları hâlâ kamuoyuyla paylaşmadığı için eleştirilmeye devam ediliyor. İslam, Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması Programı, suça sürüklenen ve suçun mağduru çocuklara yönelik geliştirilen ANKA Çocuk Destek Programı gibi projeler üretti. İslam’ın, AKP ideoljisine paralel olarak kadını aile içinde görmesi ve eşitlik kavramını adalet kavramına çevirmesi kadın örgütlerinin tepkisini alıyor.
Bakanların tartışma yaratan ifadeleri
- Işılay Saygın: “Kızlara bekaret kontrolü uygulanmalıdır ki rezil olsunlar ve erkeklerle diyaloğa girmek caydırıcı olsun.”
- Nimet Baş : “Onlar aile değil”, “Kadın örgütleriyle değil bazı kadınlarla sorunum”, “Baykal eşini yanında götürmüyor”, “CHP’de metresi olan çok milletvekili var.”
- Selma Aliye Kavaf: “Dayak aile içi mesele”, “Eşcinsellik tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır.”
- Fatma Şahin: “Hamdolsun aile birliğinde en güçlüyüz”, “Kızlı erkekli kalma sorununu yok mu sayalım?”, “İhtiyaç varsa sezaryen”, “Z.Ç. 11 yaşında bir şey değil.”
- Ayşenur İslam: “Cinayetleri sağır sultan bile duyuyor”, “Almanya’da da kadın cinayetleri var”, “Erkekler de öldürülüyor”, “Çocuk nikâhları masumane kıyılıyor”, “Çocuklara çığlık atmayı öğretin.”
Bakanlık sadece İslam’ın arşivini tutuyor
Çalışmadaki 2002 yılına kadar olan kronolojik sıralama ve yapılanların bir bölümü İmren Aykut, Önay Alpago, Abdülkadir Ateş, Işılay Saygın ve Hasan Gemici'nin kişisel arşivlerinden sağlandı.
Öte yandan Kadın Statüsü ve Genel Müdürlüğü’ne ilişkin bilgiler Selma Acuner’in “Türkiye’de Kadın- Erkek Eşitliği ve Resmi Kurumsallaşma Süreci“ isimli tezinden, hukuksal yenilikler ise İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Hale Akgün, bakanların söylemlerine ilişkin bilgiler ise Kadın Adayları Destekleme Derneği Ankara (KA.DER) arşivinden sağlandı.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı arşivinde sadece Ayşenur İslam’a ait çalışmaların yer aldı belirtilmiş, Kadın Statüsü Genel Müdürlüğü’nden de geri dönüş sağlanamamıştır.