Gündem

Sinema ve dizi sektöründe "oyuncu" ve "yönetmen" krizi

 Gülseli KENARLI - Hakan KAYA / İSTANBUL, (DHA) YARGITAY'ın  "figüran işçidir" kararı, gözleri tekrar sinema ve dizi sektörüne çevirdi

28 Eylül 2018 17:56

 Gülseli KENARLI - Hakan KAYA / İSTANBUL, (DHA) YARGITAY\'ın  \"figüran işçidir\" kararı, gözleri tekrar sinema ve dizi sektörüne çevirdi. Ancak figüranların işçi sayılması bu sektörün sorunları arasında sade biri. Oyuncular ve kast ajanları sektördeki en büyük sorunu; \"herkes oyuncu olmak istiyor\" diye tanımlıyor. 

\"YARGITAY\'IN KARARI BUZ DAĞININ GÖRÜNEN YÜZÜ\"

Demirören Haber Ajansı (DHA)\'ya açıklamalarda bulunan kast ajansı sahibi Caner Gül, \"Yargıtay\'ın kararı buz dağının görünen yüzü aslına. Türkiye televizyonculuk sektöründe geçtiğimiz yıllarda ciddi bir atılım yaptı. Dünyanın bir çok ülkesine dizi satmaya başladık. Ama bunun devamını getiremeyince ciddi bir talep patlaması oldu. Oyuncu olmak isteyen, yönetmen olmak isteyen, dizilerin, sinemanın çeşitli dallarında yer almak isteyenler oldu. İnanılmaz bir talep oldu. Bunun neticesinde sektör ciddi bir krize girdi\" dedi.

\"HAYAL SATIYORLAR\"

Caner Gül,  şöyle konuştu:

 \"Herkes oyuncu ya da yönetmen olmak istiyor. Her yıl binlerce insan bu sektörde heba oluyor. Ciddi bir şekilde buna bir önlem alınması lazım. Hep oyunculuk olarak görüyoruz ama bir çok mahalle arası müteahhit geliyor \'ben yapımcı olacağım\' diyor. İşi bilmiyor ve sonra arkasında yüzlerce mağdur birilerini bırakıyorlar. Her mesleğin bir belgesi var. Kuaför olmak istiyorsanız ya da berber bunun bir belgesi var. Ama burada öyle bir şey yok. Birileri gidip bir ofis tutuyor, gazete ve sosyal medyaya ilanlar veriyorlar. O kadar çok hayal satıyorlar ki, Türkiye\'nin her yerinde var bu, sadece İstanbul\'da değil. İnsanları toplayıp, resim parası, kayıt parası alıyorlar. \'Staj çekimi\' diye bir şey icat etmişler, televizyon kanalı o insanların parasını ödediği halde, ajanslar ilk kez çekime gidenlere \'staj\' diyerek, ödeme yapmıyorlar. Üstüne üstlük kayıt parası alıyor. Binlerce insan çocuğunu getiriyor ajanslara \'oyuncu olacak\' diye heba oluyorlar. Bin lira kayıt ücreti alan da var, 500  lira alan da.  Her gün 50 tane kayıt alsa. Çok insafsız, çok acımasızlar. 7 binin üzerinde kast ajansı var. Buna bir de talebi eklerseniz, 700 binin üzerinde talep var. Herkes \'ben yakışıklıyım, benim çocuğum güzel, ben güzelim\' diyor. Bir de çocukların hayalleriyle de oynuyorlar. 8-9 yaşında bir çocuk sürekli bir seçmeye gidiyor, seçilemiyor, psikolojisi bozuluyor. Bir yerde oynuyor asıl sorun oynadıktan sonra başlıyor. 14-15 yaşına geldiğinde bir yerlerde oynayamıyor ve sorun başlıyor.\"

\"İSTİSMARA EN ÇOK AÇIK OLAN MESLEK BİZİM MESLEĞİMİZ\"

Oyuncu Muhlis Asan, sektör sorunlarına dikkat çekerek,\"Yasalar gereği her sette mutlaka bir ambulans, doktor olması gerekiyor.  Ama hiçbirinde yok. Sete adımınızı attığınız an sigortalı olmanız gerekir. Bu da yok. Sağlıksız koşullarda uzun saatler çalışıyoruz. Kızımı 15 gün göremediğimi hatırlıyorum. Saat mevhumu diye bir şey yok. Bunu diretseniz sevimsiz oluyorsunuz, hemen adınız kötüye çıkıyor ve sektörde kendinize yer bulamama riskiniz oluyor\" dedi.

Asan, \"İstismara en çok açık olan meslek bizim mesleğimiz. Ben doktor önlüğü giyip viziteye çıksam ya da subay kostümü giyip erleri denetlemeye çıksam beni sahtekarlıktan tutuklarlar. Ama bizim mesleğe herkes girebilir, herkes istediği gibi at koşturabilir. Denetleyen yok, uzmanlık arayan yok, o yüzden de sanat seviyesi düşüyor. Kurumsal firmaları bir yana bırakıyorum. Kültür Bakanlığı\'nın biraz daha bakışını bu sektöre çevirmesinde çok büyük fayda var\" diye konuştu.

\"EKRANDA GÖRÜNEN YÜZÜMÜZ ONLARA ÇOK RENKLİ GELİYOR\"

Selahattin Taşdöğen de, \"Aslında biz arka planları çekip seyirciye sunsak daha büyük reytingler alacak. Çünkü bütün olumsuzluklar, bütün meşakkatler, bizim çektiğimiz bütün o sıkıntılar kameranın arkasında. Çok acı şeyler de yaşanıyor, güzel şeyler de yaşanıyor tabiî ki. Ekranda görünen yüzümüz onlara çok renkli geliyor. Bu hayatı gerçekten çok renkli görüyorlar. Bizi bir elimiz yağda, bir elimiz balda zannediyorlar. Aslında olay öyle değil. Biz de çok aç kalıyoruz, zaman zaman evlerimizin kirasını veremiyoruz. Birbirimizden borç aldığımız günler de olabiliyor\" dedi.

Taşdöğen, \"Rol yapmak bizim işimiz değil. Rolü alırsın, onu yaşarsın. İşin püf noktası burada işte. \'Ben de yaparım\' diyorlar, yapamazsın kardeşim. Bu bir meslek, sokaktan geçen her insanın yapacağı iş değildir bu. Ben bir hastaneye gidip, doktorun yanında \'bu ameliyatı ben yapacağım\' demiyorsam kimse  bu mesleğe böyle bakmamalı. Bakmak da kimsenin haddi değil\" şeklinde konuştu.

\"18 SAAT ÇALIŞMAK NE DEMEK\"

Taşdöğen  \"Adam saat 9\'da gelir mesaisine başlar akşam, 5\'te bitirir. Bizim böyle bir saatimiz yok. Bizim bayramımız, tatilimiz yok. Allah korusun yakınımız ölür, cenazesine gidemezsin. Seti bekletemezsin. Bitmek zorunda çünkü yetişmek zorunda kaset. 18 saat çalışmak ne demek, uykusuz, yorgun argın. Bütün ekip böyle, kameramandan, yönetmenine, görüntü yönetmeni kadar\" dedi.

(FOTOĞRAF)