MHP’nin genel başkanlığına aday olan Sinan Oğan Meclis’ten geçen anayasa değişikliği teklifinin adına ister “partili cumhurbaşkanlığı” ister “Türk tip başkanlık” denilsin bu yapının MHP’nin idam fermanı anlamına geldiğini söyledi.
İki partili yapıda TBMM’de dördüncü parti konumunda olan MHP’nin kendine yer bulamayacağına dikkat çeken Oğan “Partimizin kurumsal kimliği ya sona erecek ya da MHP, ‘Ülkücüleri Koruma ve Yaşatma Derneği’ gibi bir vasfa sahip olacaktır. Bunu AKP’liler kendi ağızlarıyla söylediler” dedi.
Oğan, “Bu vebale ortak olmamak için Türk milliyetçileri referandumda ‘hayır’ diyecektir. Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in kemiklerini sızlatmamak için biz ‘hayır’ diyeceğiz” dedi.
MHP Genel Merkezi’nin bu kararı ne delegelere, ne de partiyi kuran aksakallılara, il-ilçe başkan yöneticilerine danışarak almadığını söyleyen Oğan, “Tek adamın kararname yetkisi ile her şeyi yapabileceği bir sistemde, ‘Bahçeli beni kandırdı, ey HDP’li kardeşlerim, başkanlık sistemi demek iki partili ve federal sistemdir. Gelin şu federasyon sistemini hele sizle bir görüşelim’ dediğinde, Sayın Bahçeli buna nasıl karşı çıkacak” diye sordu.
“MHP Genel Başkan adaylarına ana akım medya kapılarını açmaya çekiniyor”
Sosyal medyadan videolarla hayır kampanyası başlatan Sinan Oğan’ın T24’e değerlendirmeleri şöyle:
Öncelikle, bu anayasa değişikliğinin ne getirip ne getirmediğinin kamuoyuna net şekilde anlatılması gerekiyor. Özellikle bu süreçte Milliyetçi Hareket Partisi tabanı referandumda kilit konumda olduğundan ve partimiz seçmeninin de yüzde 80-90 arasında referandumda “hayır” diyeceği göz önüne alındığında Milliyetçi Hareket Partisi içerisinde “hayır” diyen kesimlerin düşüncelerini aktarması demokrasi adına bir mecburiyettir. Ne var ki, referandumda MHP genel merkezi gibi düşünmeyen kesimler maalesef birçok baskı ve kısıtlamaya maruz kalıyor. MHP genel başkan adaylarına maalesef ana akım medya kapılarını açmaya çekiniyor.
“İsmail Koncuk istifaya zorlanıyor”
Bununla birlikte, bildiğiniz gibi vatanımızın dört bir yanındaki vatansever kamu görevlilerinin yuvası olan Türkiye Kamu-Sen, Türk milliyetçilerinin en büyük sivil toplum kuruluşu... Bu güzide kurumumuzun genel başkanı Sayın İsmail Koncuk, referandumda bu değişikliğe onay vermeyeceğine ilişkin açıklamalarından sonra istifaya zorlanıyor. Sayın Koncuk’un sonuna kadar yanında olduğumu bir kez daha belirtmek isterim. Görülüyor ki, daha referandumdan geçmeden aslında yeni sistem özündeki demokrasiye aykırı özelliği belli etmeye başladı. Tabii ki, bu başkanlık sistemi sadece demokrasi noktasında değil birçok açıdan sorunlar barındırıyor.
“Bu vebale ortak olmamak için ülkücüler hayır diyecek”
Adına ister “partili cumhurbaşkanlığı” isterseniz “Türk tip başkanlık” deyin, ne derseniz deyin getirilmek istenen başkanlık sistemi eşittir federatif yapı, bu yapı da iki partili meclis demektir ki, böyle bir durum Milliyetçi Hareket Partisi’nin idam fermanı anlamına gelmektedir. İki partili yapıda şu anda maalesef TBMM’de dördüncü parti konumunda olan MHP kendine bir yer bulamayacak dolayısıyla partimizin kurumsal kimliği ya sona erecek ya da MHP, “Ülkücüleri Koruma ve Yaşatma Derneği” gibi bir vasfa sahip olacaktır. Bunu AKP’liler kendi ağızlarıyla söylediler. Burhan Kuzu ekranlarda çıkıp MHP’nin kapanacağını ifade etmişti. Bu vebale ortak olmamak için Türk milliyetçileri referandumda “hayır” diyecektir. Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in kemiklerini sızlatmamak için biz “hayır” diyeceğiz.
“Teşkilat yöneticilerimizin, ülkücülerin AKP ile davaları hala devam ediyor”
Çeşitli yaş ve meslek grubundan camiamızdaki insanlarla istişare ediyoruz. Hepsinin dediği ortak bir noktada kesişiyor, madem şimdi AKP ile dost olacaktınız bizi neden düşman ettiniz diyorlar. Bir gençle konuştum, önceki dönemlerde birçok iş başvurusundan ülkücü olduğu için elendiğini ifade etti ve ekledi o zaman AKP’lilerin referans oldukları alındı biz davamızdan dönmedik, AKP’ye üye ol, işe alalım dediler; ama biz olmadık, tavan mutabakata vardı, taban işsizliğiyle kaldı yine dedi. Teşkilat yöneticilerimizin, ülkücülerin AKP ile davaları hala devam ediyor, hepsinde hayal kırıklığı almış başını gidiyor maalesef.
“Erdoğan’ın federalizme övgüler düzdüğü birçok konuşmasını unutmadık”
MHP Genel Merkezi’nin aldığı karar ne delegelerimize, ne partimizi kuran aksakallarımıza, ne il/ilçe başkanlarımıza ve yöneticilerimize ne de ülkücü hareketin kanaat önderlerine danışılarak alınmıştır. Kaldı ki, partimizin 1 Kasım Seçim Beyannamesi’nde başkanlığa ve/veya bakanlık benzeri sistemlere izin verilmeyeceği açıkça belirtilmiştir. Şimdi MHP yöneticileri bunun tam tersini söylüyorlar; ama ülkücüler sözünün eri insanlardır, MHP’ye o zaman başkanlığa engel olmak için nasıl oy verdilerse şimdi de aynı şekilde sınırsız yetkilerle donatılmış bir başkanlık sistemine izin vermemek için referandumda oylarını kullanacaklardır. Tabi bir de şunun altını çizmek gerekmektedir; Bu sistemde federalizm yok deniyor. Peki, yarın tek adamın kararname yetkisi ile her şeyi yapabileceği bir sistemde, “Bahçeli beni kandırdı, ey HDP’li kardeşlerim, başkanlık sistemi demek iki partili ve federal sistemdir. Gelin şu federasyon sistemini hele sizle bir görüşelim” dediğinde, Sayın Bahçeli buna nasıl karşı çıkacak? Ya da bugün “fiili durum” sona erdirilmek için başkanlık getirilecek deniyor yarın birileri çıkıp ülkemizin doğusunda ve güneydoğusunda “fiili durum” var dese buna verilecek cevap ne olacaktır? Kaldı ki, Erdoğan’ın federalizme övgüler düzdüğü birçok konuşmasını biz unutmadık.
“Başkanlık vatandaşın derdine deva olmayacak”
Başkanlık sisteminin herhangi bir Türk vatandaşının hayatında iyileşmeye yol açacağına ilişkin tek bir düzenleme yok, anayasa değişiklikleri ile kurulacak düzen tamamen başkan ve yakınlarının geleceğinin sağlama alınmasını öngörüyor. Biz sosyal medyada kısa videolarla da “Başkanlığa Hayır Hareketi” üzerinden kampanyamıza başladık, orada da (Ali ve Ayşe isimli) iki karakterimiz var ve onlar üzerinden anlatmaya çalıştık.
15 yıldır AKP bu ülkeyi yönetiyor ve kadına şiddet yüzde 90 artmış, çocuklara tecavüz, cinsel istismar almış başını gidiyor. Bunların bir anda bu değişiklikle düzelmesi mümkün değil. Türkiye’deki 4 milyon mülteci başkanlık gelince evine mi dönecek? Özetle şunu anlatmak istiyorum; getirilen düzenlemeler vatandaşın derdine deva olmayacağı gibi çok kritik sorunların kapısını açacak. Tanzanya, Uganda, Zambiya, Liberya, Kenya gibi ülkelerde uygulanan bir sistemin Türkiye’nin gelişimine bir katkısı olmayacaktır.
“Bu yetkiler eğer bir dengesizin, bir delinin ya da bir faşistin eline geçerse”
Getirilen düzenlemeyi şahıslar üzerinden tartışmak doğru değil, düzenlemenin neden olacağı sistemsel sorunlar üzerine yoğunlaşılmalıdır. Bugün ise yapılmaya çalışılan Recep Tayyip Erdoğan’a uygun bir düzen inşa etme çabasıdır. Sayın Erdoğan, diyelim ki, bu görevi iyi yaptı; ama ya sonra? Yarın bir gün bu yetkiler eğer bir dengesizin, bir delinin ya da bir faşistin eline geçerse o zaman Türk milleti ne yapacak,
Bu aynı zamanda, eğer Türkiye Cumhuriyeti’nin başına ülkücülerden hiç hoşlanmayan bir başkanın geldiğinde vakıf statüsünde olan Ülkü Ocakları’nı, Türk Ocakları’nı yine Türk Hukuk Enstitüsü gibi kurumları keyfi olarak soruşturup denetlenemez yetkileriyle kapattırmasının yolunu açmaktadır ki, yer yarılıp gök çökmedikçe buna hiçbir ülkücü izin vermez! Yarın Başkan isterse Ülkü Ocakları’nı istediği gibi denetlettirip, istediği zaman kapattırabilir veya başına bir yandaşı kayyum olarak atayabilir.
“Ülkücü hareket Balgat’tan, Türkiye de Başkandan büyüktür”
Ülkenin kaderi, ülkücülerin elinde ve ülkücüler de bunun farkında. Unutulmamalıdır ki, ülkücü hareket Balgat’tan, Türkiye de eline her türlü yetki verilmiş bir başkandan büyüktür. Türkiye’nin dört bir yanında birçok arkadaşımızla irtibat halindeyiz, ülkücü camianın ezici çoğunluğu bu oldubittiye karşı olduğunu açıkça belirtiyor. Ülkücü kardeşlerimizi sahipsiz bırakmayacağız. Sahaya çıkıp sonuna kadar gayret göstereceğiz. Gazi bir parti olan MHP’yi toprağa gömmek isteyen bu sistemi biz de sandığa gömeceğiz.