BirGün'den Aycan Karadağ'ın haberine göre İşçilerden Şenol Girgin’in hastalığı çok fazla ilerlemiş durumda. 2 çocuk babası Girgin 42 yaşında olmasına rağmen hastalığı yüzünden daha yaşlı gösteriyor. Evin tüm yükü eşi Şenol Girgi’de. Fakat Hülya Girgin de geçtiğimiz günlerde işten çıkartılmış. Hiçbir gelirleri olmadığını ifade eden Şenol Girgin, “Hem hasta ettiler hem de çıkışımı verdiler. Mağdur edildik. Ben 42 yaşındayım ama şu halime bakın. Hastalık yüzünden çalışamıyorum. Bu hastalığın tedavisi yok. Madende çalıştık ve hasta olduk. Bize boya maskesi verdiler. Madenci maskesi vermediler. Ben hakkımı istiyorum. Emeklilik istiyorum. Maddi sıkıntı çekiyorum. Kredilerim var. Haciz işlemleri yakında başlayacak. 2 çocuğum var. 1 senedir işsizim. Yardım eden yok. Durumumuz ortada. Eşim eve bakıyordu, onu da işten çıkardılar” dedi.
"Çocuğuma iki lira bile veremiyorum"
Hülya Girgin ise, “Maddi ve manevi yönden çok zorlanıyoruz. Ben de kısa bir süre önce işten çıkarıldım. Yardımlarla geçinmeye çalışıyorum. Eşim hasta olduğu için hiçbir şey yapamıyor. İçeride dışarıda yük benim omzumda. Çocuğum harçlık istediği zaman bazen verebiliyorum bazen veremiyorum. 2 lira bile veremiyorum. Küçük çocuğumuz var. Onun masrafları da var. Her yere borcumuz var. Kara kara bunu düşünüyoruz. Bugün çocuk eve gelirken, ‘Annene babana söyle. Borç birikti. Haftaya ödesinler artık’ demişler. Zorumuza gitti tabii. Çok zor. Eşimin emekli olmasını bekliyoruz. O zaman biraz rahatlarız diye düşünüyorum” şeklinde konuştu.
"Sigortasız çalışıyordum habere çıktım diye atıldım"
İşten çıkartılan işçilerden Uğur Aydoğdu, evini geçindirmek için sigortasız bir işte çalışmaya başlamış. Geçtiğimiz günlerde basına konuştuğu için işten çıkartıldığını ifade eden Aydoğdu, şunları söyledi: “İşveren ‘sen hastasın’ diyerek çıkarmadı. Ekonomik kriz bahanesi ile çıkardılar. Sonra bu hastalığı öğreniyoruz. Durumun içler acısı yanı bu. Kendi çabalarım ile öğrendim hasta olduğumu. Kendi imkânlarım ile Aydın Üniversitesi’ne gittim. Oradan Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi’ne gittim. 15 gün yattık. Hasta olduğumuzun teşhisi konuldu. Hastalık yüzünden çalışamıyorum. Bir yerde çalışıyordum ama TV haberine çıktım diye 2 gün önce işten çıkardılar. Sigortasız çalışıyordum bir de. O duruma geldik. 3 kuruş kazanmak için her şeyi yapıyoruz ama ona rağmen çalışamıyoruz. Şu anda mağdur durumdayız. Ev kirası, ısınma, çocukların okul masrafları daha sayamadığım birçok konu. Hastalığımızın tedavisi yok. Ölümü bekliyoruz.”
İşçilerden İlyas Tekin de, “Ben iş yerinde çalıştığım zaman periyodik sağlık kontöründe akciğerlerimde toz görüldü. Hastanede de ‘silikozis’ hastası olduğum ortaya çıktı. Yer değişikliği oldu. Tozsuz ortama girdim. Sonra ‘ekonomik kriz var’ diye bizleri çıkardılar ama hasta olamayanları geri aldılar, bizi almadılar. Bu hastalığın ismini ilk defa duyduk. Şok geçirmiştik öğrenince. Psikolojik olarak yıkıldık. Millet bu hastalığını bilmiyordu. Yıllardır madende ölen işçi arkadaşlar oldu. Ama bu hastalıktan olduğunu bilmiyorduk. Bizle beraber bu ortaya çıktı. Biz mağduriyetimizin giderilmesini istiyoruz. Bu hastalık yüzünden iş bulamıyoruz” dedi.
"Emeklilik hakkını vermiyorlar"
Hastalığın ardından belediyede temizlik işçisi olarak çalışan Sayım Ünal ise, hastalık yüzünden çalışırken çok zorlandığını belirtti. Ünal, “Hastalık yüzünden öksürme, halsizlik, yürüyememe gibi sorunlarımız var. Mezarda emekli olmak istemiyoruz ve sorunumuzun çözülmesini istiyoruz. Şenol arkadaşımız iki gün önce doğum günü kutladı. Mumu dahi üfleyemedi. Bize emeklilik vermiyorlar. 2 yıldır çalışamadım. İntiharı bile düşündüm” ifadelerine yer verdi.
Son olarak Ünal, yaşadıklarını yazdığı şiirden bir dörtlük ile sonlandırdı:
“Gencecik hayatlarında ömürlerinin baharında/ Ekmek parası kazanmak uğruna girdiler maden fabrikalarına/ Zalim gaddar vicdansızlar acımadılar zavallılara /Meslek hastası şimdi benim gibi olanlar.”
Çine Çevre ve Yaşam Platformu Sözcüsü Ahmet Uslu, “Çine’de madenler 30 yıldır kanayan yara… Dağları katleden madenler, içinde çalışan madencileri de katlediyor. Dağlarda çalışan ocaklar ruhsatsız. Vahşi bir çalışma düzeni var. Bu da işçilere de yansıyor. 3-5 yıl öncesine kadar bez maske veriyorlardı işçilere. O dönemde sık sık işçiler ölmeye başlamıştı. O dönemde 50’ye yakın işçi öldü. Bez maskeyi bıraktılar ama boyacı maskesi vermeye başladılar. Madencinin esas maskesini vermeleri gerekiyor. Maske bin 600 lira gibi bir şey. İşletmeci bunu maliyetli görüyor. Onların gözünde bin 600 lira işçiden daha önemli. Biz madenciliğe karşı değiliz. Hukuka uygun madencilik istiyoruz” diye konuştu.
Genel Maden-İş Çine Örgütlenme Uzmanı Burhan Özdemir ise şunları ifade etti: “Ben de madende çalışıyordum. Orada sendikaya üye olmaktan işten atıldım. İşten çıktıktan sonra hastaneye gittim, bende hastalık çıktı. Bana bu hastalığın işten kaynaklanmadığı söylendi. Burada mücadeleye devam ediyoruz. İşçinin güvencesi olmadığı için bu durumda. Sendikaya üye olsalardı bu işçiler bu durumda olmazdı.