Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, partisinin grup toplantısında konuştu. HDP’nin grup toplantısına yerine kayyım atanan belediye eş başkanları Bedia Özgökçe Ertan ile Ahmet Türk’ün de aralarında olduğu tüm belediye eş başkanları katıldı. Temelli, "Cumhurbaşkanı sıfatı ile konuşuyor ama bir partinin genel başkanı olarak konuşuyor. Suriye meselesini ele aldı. Daha önce BM'de de konuştu. Orada bir harita gösterdi. Dünyaya bir harita gösterdi o harita Suriye haritası. Suriye haritasının bir bölümünü çizip aldıkları bölümü üzerine neler yapacaklarını anlatıyor. Cumhurbaşkanı değil sanki emlak ofisi. Yok, köy yapacakmış, yok bina yapacakmış" dedi.
Belediye eş başkanlarını selamlayarak, söze başlayan Temelli, kayyımı kabul etmediklerini belirtti. Temelli, “Bu çatı altında yan yana gelerek bize dayatılan bu rejime karşı aslında ne denli güçlü olduğumuzu bir kez daha hep birlikte haykırıyoruz. Adalet ve demokrasi arıyoruz. Hep birlikte mutlaka başaracağız. Erdoğan rejiminin elinde bir tek şiddet kalmıştır” dedi.
"Seçim yenilgisinin acısını şimdi partimizden çıkarmaya çalışıyor"
Kayyımın şiddet olduğunu belirten Temelli, bu şiddete karşı mücadele etmenin bir borç olduğunu vurguladı. Temelli, “Siyaset üretemeyen bu iktidar şiddet üretmeye devam ediyor. Zulmünü yaymaya devam ediyor. Yaygın bir siyaset anlayış olarak dayatmaya devam ediyor. 31 Mart seçimlerinde ortaya koyduğumuz bu stratejik hamle toplumun seçeneksiz bırakılmamasına yönelik atılmış güçlü bir adımdır. 31 Mart seçimlerinden ders çıkarması gereken bu iktidar bırakın ders çıkarmayı faşizmi kurumsallaştırma yönünde bu yolda bir adım attı. 19 Ağustosta siyasi darbe gerçekleştirdi. Sandığa tahammülü kalmamış bir iktidar var karşımızda. İstanbul’da aldığı ağır seçim yenilgisinin acısını şimdi partimizden çıkarmaya çalışıyor” diye belirtti.
Temelli şöyle devam etti:
“Bu kayyım rejimi faşizmdir. O yüzden tüm topluma çağrı yapıyoruz. Kayyım sadece Amed’e, Van’a Mardin’e atanmadı, tüm Türkiye’ye atandı. Kayyım rejimi seçmenlerin iradesini yok sayan bir anlayıştır. Televizyonlara bakıyorsunuz. Sabah akşam yalan çukuruna dönüşmüş TV’lerde HDP’yi konuşuyorlar. HDP’siz, HDP’yi konuşuyorlar. Şunu söylüyorlar, kayyımlar çalışıyor, hizmet ortaya koyuyorlar. Hayır, çalışmıyorlar, çalıyorlar. Bütün belgeleriyle ortaya koyduk, kanıtladık. Hiçbir soruşturma söz konusu olmadı. 2016’dan 19 Ağustos’a kadar yapılan talan tüm çıplaklığı ile ortada. Trilyonlarca borç tüm çıplaklığı ile ortadayken soruşturma açmak yerine yeniden alay edercesine 3 büyük kente kayyım atadılar."
"Eş başkanlık sistemi mor çizgimizdir"
Bir oldubittiye getirerek yine bir komplo ile Kulp’a, Karayazı’ya kayyım atadılar. Türkiye’nin her yerinde arkadaşlarımız görevlerine dönene kadar mücadeleyi büyüteceğiz, direnişi sürdüreceğiz. Bunu anlamaktan aciz olanlar kadına düşman olanlar kadını çalışma hayatında sosyal yaşamda görmek isteyenler eş başkanlığı adeta bir suç gibi topluma yansıtmaya çalışıyorlar. Eş başkanlık sistemi mor çizgimizdir asla vazgeçmeyeceğiz."
"Bütün annelere çağrı yapıyoruz"
"Ey gazeteciler siz aczin fotoğrafını çekebilir misiniz, çektiniz. Bu aczin fotoğrafını gizlemek için AKP anneleri il binamızın önüne gönderdi. Ve orada tarihin en büyük acz fotoğrafını çektiniz. O kayyımları atayan sözde İçişleri Bakanı HDP il binasının önüne geldi siyaseten tükenmiş hallerinin fotoğrafını verdi. Bu kayyımcı savaştan beslenen bu zihniyet, anneleri kendi siyasi emelleri için kullanma peşindeler. Buradan bütün annelere çağrı yapıyoruz. Bugün Diyarbakır İl Binası önünde oturan annelere de oraya ulaşamayanlara da Cumartesi Anneleri’ne de Barış Anneleri’ne de, Harbiye Anneleri’ne de sesleniyoruz. Sizi Meclis’e bekliyoruz. 8’indeki grup toplantımıza Şehit Anneleri de dahil olmak üzere hepsini buraya bekliyoruz. Çözümün adresi Meclis’tir. Madem acılarımız ortak o zaman mutlaka ama mutlaka ortak çözümü de birlikte üreteceğiz."
"Artık anayasal bir devletten bahsetmek mümkün değil"
"Kayyım rejimi adaletsizliktir adaletsizlik üretir. Kendisine bir hukuk lazım onu da bulmuş. Tecrit hukuku. Kayyım rejiminin hukuku tecrit hukukudur. 4 buçuk yıldır bu ülkeye mutlak tecridi dayattılar. 21 yıldır bu ülkede tecrit var, tecrit hukuku yaygınlaştığı her yeri kapladı. Artık hukuk devletinden bahsetmek mümkün değil. Artık anayasal bir devletten bahsetmek mümkün değil. Bir tecrit hukuku, hukuk sitemini çürüttü öldürdü. Tecrit hukuku sadece Sayın Öcalan ile sınırlı kalmadı. Bu tecrit devam ettiği sürece Türkiye’de adalet adına bir şey yapmamız mümkün değil. Hukukun yolunu gösterdik, adaletin yolunu gösterdik bunun barıştan, çözümden geçtiğini söyledik. Bunun muhatabını gösterdik. Demokratik siyasete düşen masayı var etmektir dedik. Ama masanın muhataplarını yok sayarak bir demokratik çözüm üretemezsiniz. Üretmediğiniz sürece savaş politikalarına mahkum kalırsınız."
"Bir an önce tecrit sonlandırılmalıdır"
"200 günlük açlık grevi sonunda sevgili Leyla Güven’in başlattığı ve bütün tutsakların katıldığı açlık grevi sonunda İmralı ile kısmen de olsa görüşmeler başladı. İmralı’dan ne mesaj geldi. Barış geldi. ‘Bir haftada çözerim’ dedi. Bu iradeyi kabul etmeyenleri, görmezden gelenler bir hafta sonra kayyım atadı. Cevapları kayyım oldu işte karşı karşıya olduğumuz zihniyet budur o yüzden bir an önce tecrit sonlandırılmalıdır. Barış adına ne yapılıyorsa demokratik siyaset adına destek olmak gerekiyor."
"Pakete baktık tam bir fiyasko"
"Biliyorsunuz mayıs ayıydı yanılmıyorsam, Cumhurbaşkanı çıktı Yargı Reformu Strateji Belgesi açıkladı. Anlattı, anlattı, anlattı. Yalandan kim ölmüş. Sonra bu paket geldi. Pakete baktık tam bir fiyasko. Pakette siyasetçilere özgürlük yok evrensel özgürlük yok. Bu bir reform paketi değil bir göz boyama paketi. Gerçek anlamda bir yargı reformuna ihtiyacımız var. Bu gelen paketle reform filan söz konusu değil bu bir göz boyama gerçek bir reform için HDP’ye kulak vermek lazım. Bir yol temizliğine ihtiyaç var. Bunu yapabilmek içinde TMK'den başlamamız gerekiyor. TMK’den kurtulmadan bu ülkede yargı adına atılacak bir adım yok."
"Cumhurbaşkanı değil sanki emlak ofisi"
"Adalet yoksa hukuk devleti yoksa hukuksuzluk her yeri kaplamışsa iktidar da savaş politikalarında ısrar eder, öyle de oluyor. Bu hukuksuzluk ortamında insanlara şiddet ve savaşı yegane seçenek olarak dayatan bir iktidar anlayışı var. İşte Suriye meselesi buna örnek bir meseledir. Dünkü konuşmasında da Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı sıfatı ile konuşuyor ama bir partinin genel başkanı olarak konuşuyor. Suriye meselesini ele aldı. Daha önce BM'de de konuştu. Orada bir harita gösterdi. Dünyaya bir harita gösterdi o harita Suriye haritası. Suriye haritasının bir bölümünü çizip aldıkları bölümü üzerine neler yapacaklarını anlatıyor. Cumhurbaşkanı değil sanki emlak ofisi. Yok, köy yapacakmış, yok bina yapacakmış. Tahammülümüz kalmadı diyorlar. Bence tahammülü kalmayan müteahhitler battıkça müteahhitlere alan açmaya çalışan bir devlet. Böyle bir iktidar olabilir mi?"
"Bu kürsülerde savaş çağrılarını yapanlara yer vermeyin"
"Savaşa karşı çıkmalı, barış istemeliyiz. Suriyeli mültecilerin sorunlarını da hep birlikte çözmeliyiz. Ama Hafız Esad’ın yaptığı gibi Arap kemeri modeli ile değil Suriye’de barışı demokrasiyi inşa ederek buna katkı sağlayarak. Bugün Suriye'de barış ve demokrasi konusunda atılacak adımlar dediğimizde Kuzey Suriye önemli bir örnek ortaya koyuyor. Bunu anlamak yerine sürekli Kuzey Suriye’yi tehdit eden, Kuzey Suriye’deki demokrasi güçlerinin yaptıklarını görmezden gelen, onlara rağmen bir anayasayı var etmeye çalışan bir iktidar Suriye’ye istikrarsızlaştırmak istiyorlar. Bu savaş çağrılarını kabul etmiyoruz. Meclis başkanına çağrı yapıyorum. Bu kürsülerde savaş çağrılarını yapanlara yer vermeyin, bu kürsülerde savaşla şiddetle arasına mesafe koymayanlara yer vermeyin. Cumhurbaşkanı olsa bile. Bu meclis yurtta sulh cihanda sulh anlayışı üzerine yükselmiş bir meclistir. Bu meclis 1910’ların İttihatçı anlayışına reddiyedir."
"Nazi sevdalıları vardı"
"İkinci büyük savaşa girmedik. İkinci büyük savaşa girelim diye bu Meclis’te konuşanlar, faşizmi körükleyenler Nazi sevdalıları vardı. Ama o gün yine bu Meclis iradesini ortaya koymuş ve savaştan kaçınmıştır. Dönemin cumhurbaşkanı bu savaşı engelledi diye ona karşı çıkanlar senin yüzünden büyük bir savaşı kaçırdık ekmeğimizden olduk diyenlere çok manidar bir cevap verir. ‘Ekmeğinizden oldunuz ama çocuklarınız babalarından olmadı’. Bu Meclis’in hafızası budur."
"Gitmiş 3 tane bisküvi almış eline"
"Ekonomik kriz çok derin. Ama dinleseniz aslında mucizeyi bulmuşlar. Cari açık düşecek bütçe açığı düşecek. Büyüme bu sene yüzde yarım ama seneye 10 kat artacak ve yüzde 5 olacak. Enflasyon düşecek, işsizlik düşecek, harika bir mucize. Peki nasıl olacak bu mucize? Kaynağı bulmuşlar. Kaynak halk. Halkı yoksullaştırmak ve halkın elinde ne varsa almak. Bu arada cumhurbaşkanının market alışverişini de izledik aklımızla alay eder gibi. Gitmiş 3 tane bisküvi almış eline. 3 bisküvi 4 buçuk lira. Bak ben de alışveriş yapıyorum. Ben de sizden biriyim diye. Senin oturduğun sarayın aylık gideri 4 buçuk milyar. Sen bizden filan değilsin aynı gemide değiliz. Senin bindiğin geminin adı Titanik. Buz dağına doğru hızla gidiyorsun, Allah vere bir an önce kavuşursun."
"Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi hasta, ölmüş neyi rehabilite edeceksiniz"
"Demokratik bir cumhuriyete ulaşmak için hiç geç kalmadan bir anayasa çalışması yapmak zorundayız. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi denilen bu uydurma sistemle yol almamız mümkün değil. Bunu bin kez biz söylesek diyecekler HDP söylüyor. Kendileri de söylüyor. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi hasta, ölmüş neyi rehabilite edeceksiniz. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi sadece Türkiye’nin değil bütün çevremizde Suriye’de, Irak’ta çözümsüzlüğün nedeni de bu sistemdir."
"Küçük ortağınla birlikte yüzde 40 bile etmiyorsun"
"Birisi çıkıp diyor ki Cumhurbaşkanını yüzde 50 +1 ile değil yüzde 40 ile seçelim. Tamam, iki kişi yüzde 40 alınca eş cumhurbaşkanlığı sistemi mi olacak? Bunlar aritmetik de bilmiyorlar birinci sınıfa gitmişler, oradan terk etmişler. Sen şimdi yüzde 40 dedin ama son araştırmalara bakmamışsın. Son araştırmalar diyor ki küçük ortağınla birlikte yüzde 40 bile etmiyorsun. Haftaya yüzde 35 sonra yüzde 30. Böyle gider. Bu gidişata dur demeliyiz."
"Üçüncü bir yolu hep birlikte açabiliriz"
"Eğer cumhuriyeti demokratikleştiremezsek tek adam yönetimine kapı aralamaya devam edeceğiz. 100’üncü yıl. 1920’nin yüzüncü yılını bu yıl hep birlikte yaşayacağız. Meclis başkanı dünkü açılışta buna bir gönderme yaptı. Çok sevindim. 1920 önemli bir tarihtir. O Meclisin hukuku önemlidir. O günden bugüne yaptığımız hatalarla övünmek yerine hatalardan ders çıkararak 1920'deki hukukun gereğini yapmalıyız. Günün koşullarında bugünün dinamikleri bugünün siyaseti ile yeni bir yol, üçüncü bir yolu hep birlikte açabiliriz.”