Gündem

Sezai Temelli, Abdullah Gül ile ilgili sözlerine açıklık getirdi

"HDP karşıtlığında her şeyin araç haline getirilmesi, Türkiye siyasetinin önündeki en önemli handikaplardan biri"

28 Nisan 2018 17:40

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, 11. Cumnurbaşkanı Abdullah Gül'ün 24 Haziran seçimlerinde cumhurbaşkanı adayı olmasıyla ilgili, "Saygın bir siyasetçi, değerlendirilebilir" sözlerine açıklık getirdi. Temelli, "Bazı kelimelerin eksik yansıması veya doğru ifade edilememesi yanlış anlamalara sebebiyet verebiliyor. Abdullah Gül 'değerlendirilebilir' derken de karşıdaki cepheyi kastetmiştim" dedi. 

Temelli, CHP, İyi Parti ve Saadet’in kendileriyle herhangi bir temas kurmadığını söyleyerek, "İkinci turda sandığa gitmemek, boykot seçeneğine başvurmak güçlü adayın lehine olacağı için HDP kendi seçmenini böylesi bir tercihe zorlamayacak" ifadesini kullandı. 

İkinci turda, Meral Akşener ile Tayyip Erdoğan'ın kalması durumunda, HDP'nin nasıl bir tutum sergileyeceği sorusuna ilişkin olarak Temelli, "Böyle bir programla değil de kişi isimleriyle ortaya çıktığınızda aslında mevcut rejime başka bir isimle devam etmeye yönelmiş olursunuz. Meral Akşener ya da bir başkası hangi programla geliyor, ne söylüyor? Şu ana kadar sadece kişiler üzerinden yürütülen ama sözünü ettiğim programın öne çıkarılmadığı bir ön kampanyaya tanıklık ettik. Bu ön kampanya da Ankara sokaklarında bir trafiğe dönüşmüş durumda. CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi sürekli görüşmeler yapıyor ve bu formülü de bizsiz çözmeye çalışıyor. Oysa bu denklem bizsiz çözülmez" açıklamasında bulundu. 

 

Gazete DuvaR'dan İrfan Aktan'a konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, "Adaylığı ihtimal dışı kalmış gibi görünse de sizin Abdullah Gül'le ilgili bir soruya 'değerlendirilebilir' yönünde verdiğiniz yanıt çok tartışıldı. Sizce gerçekten Gül'ün adaylığı değerlendirilebilir mi? sorusuna cevap verdi.

'Değerlendirilebilir' ifadesiyle karşıdaki cepheyi kastettiğini söyleyen Temelli, şöyle konuştu:

"Bazı kelimelerin eksik yansıması veya doğru ifade edilememesi yanlış anlamalara sebebiyet verebiliyor. Abdullah Gül 'değerlendirilebilir' derken de karşıdaki cepheyi kastetmiştim. Nitekim o sözü söylediğim röportajda da kendi adayımızla seçime gireceğimizi söylemiştim. Fakat ne yazık ki özellikle HDP karşıtlığında her şeyin araç haline getirilmesi, Türkiye siyasetinin önündeki en önemli handikaplardan biridir."

Peki ikinci turda, işaret ettiğiniz programı özümsememiş bir ismin Erdoğan’ın karşısında kalması halinde seçmeninize neyi salık vereceksiniz? Böylesi bir durumda boykotu bir seçenek olarak masada tutar mısınız?

Biz, seçmen iradesine ipotek koyan bir parti değiliz. Seçmenimiz, halkımız tercihlerini en iyi şekilde yansıtır. Zaten seçmenimizle beraber kararlar alıp çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Halkımızdan gelen öneri ve eleştiriler bize yol gösteriyor ve eğilimlerimizi de buna göre şekillendiriyoruz. Bunları söylerken, net bir yanıt vermekten sakınan siyasetçi ustalığına başvuruyor değilim. Seçmen, sözünü ettiğiniz iki seçenekle karşı karşıya kalırsa, kendi tercihini kullanacaktır. Öte yandan boykot, öndeki adayın lehine bir karar olacaktır. Boykot ettiğinizde, kim öndeyse, mekanizma onun lehine çalışır. O halde seçmenin iradesine güvenmek lazım. Seçmen sandığa gidebilir de gitmeyebilir de. Tercihini bir şekilde kullanır. Ama HDP, mücadelesine kesintisiz bir şekilde devam eder. Biz halkımızın önüne bu sistemi değiştirme seçeneğini koyuyoruz. Bu sistemi değiştirme gücümüz, yeteneğimiz var, diyoruz. Diğer partilere de bu hassasiyetle davranmaları konusunda uzun süredir sözümüzü söylüyoruz. Ama diğer partiler bunu gözetmeksizin Türkiye’yi çözümsüz seçeneklere hapsederse, HDP mücadelesine kaldığı yerden devam eder.

Diyelim ki çok konuşulan senaryo gerçekleşti ve ikinci tura Meral Akşener ile Tayyip Erdoğan kaldı. Kürtlerin, 1990’lardaki politikaları dolayısıyla Akşener’e oy vermeyeceğini siz de bir beyanatınızda ifade etmiştiniz. Böylesi bir tabloda HDP’nin tutumu ne olur?

Tek adamı tek adamla ikame etmenin demokrasiye hiçbir katkısı olmaz. Zaten tam da bu yüzden adayların böylesi bir hassasiyetle belirlenmesi gerektiğinin altını çiziyoruz. Biz bugünkü rejimin sürdürülmesinden değil, değiştirilmesinden yana bir tercihte bulunacağız. Yerel demokrasiyle güçlendirilmiş parlamenter rejim, kuvvetler ayrılığı, evrensel hukukun savunusu, insan hakları konusunda taviz vermez bir yaklaşım, basın ve ifade özgürlüğü, sivil, siyasal, sosyal hakların eşitlikçi bir anlayışla var edilmesi, eşitlikçi temelde bir toplum sözleşmesinin yapılması derken, bir aday isminden ziyade bir programdan bahsetmiş oluyoruz. Muhalefetin belirleyeceği isimler bu programı gündemine almak durumunda. Böyle bir programla değil de kişi isimleriyle ortaya çıktığınızda aslında mevcut rejime başka bir isimle devam etmeye yönelmiş olursunuz. Meral Akşener ya da bir başkası hangi programla geliyor, ne söylüyor? Şu ana kadar sadece kişiler üzerinden yürütülen ama sözünü ettiğim programın öne çıkarılmadığı bir ön kampanyaya tanıklık ettik. Bu ön kampanya da Ankara sokaklarında bir trafiğe dönüşmüş durumda. CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi sürekli görüşmeler yapıyor ve bu formülü de bizsiz çözmeye çalışıyor. Oysa bu denklem bizsiz çözülmez.