Güney Kore kaynakları, Kuzey Kore'nin 3 Eylül'de gerçekleştirdiği büyük nükleer bomba denemesinin ardından Seul hükümetinin Kuzey Kore lideri Kim Jong-un'a suikast düzenleyecek özel birlikler kurma planlarını onayladığını ve Güney Kore Cumhurbaşkanı Moon Jae-in'in dış politikada keskin bir değişim yapacağının sinyallerini verdiğini bildirdi.
Mayıs ayında Kuzey Kore'yle ilişkileri geliştirme vaadiyle seçilen ve Temmuz'da Berlin'de Kore yarımadasında kalıcı bir barış rejimi kurmaktan bahseden, "Kuzey Kore'nin çöküşünü önlemek" ve "ekonomik ve güvenlik çekincelerine yol açan konularda adım atmak" gibi ifadeler kullanan ilerici bir siyasetçi, neden bir anda vites değiştirip sert bir rejim değişikliği ister gibi gözükmeye başladı?
Seul hükümeti, ABD Başkanı Donald Trump'ın askeri tehdidine ve uyarılarına rağmen Pyongyang yönetiminin geri adım atmaması nedeniyle büyük şaşkınlık içerisinde.
Kuzey Kore'nin gerçekleştirdiği son füze testinin faaliyet raporlarında yeni bir nükleer füze testine hazırlanıldığı belirtiliyor.
Kuzey Kore ABD anakarasındaki kentsel bir hedefi vurabilecek güçlü bir nükleer savaş başlığı ve silahlandırılmış uzun menzilli bir füze üretmeyi başarırsa, Washington hükümeti Kore yarımadasına bir askeri müdahaleyi ve bunun risklerini göze alacak.
Ancak Kim Jong-un, can güvenliğinden korkması halinde testleri duraklatarak Washington ve Seul'le ilişkileri onarıcı bir diyaloğa girmeyi deneyebilir.
Peki bu tehditler Kuzey Kore'yi gerçekten caydırabilir mi?
Kuzey Kore liderleri geçmişte de ciddi suikastların hedefi oldular.
Örneğin Mart 1993'te, ABD-Kuzey Kore gerginliğinin arttığı bir dönemde ülkenin şu anki lideri olan Kim Jong-un'un babası Kim Jong-il, bir süre sığınakta yaşadı ve ülkede "yarı savaş" durumu ilan etti. Daha sonrasında da ülkesinin nükleer silahların yayılmasını engelleme anlaşmasından çekildiğini açıkladı.
ABD'yle olan gerginliğin artması, Kim Jong-il'i saklanmaya itti ancak bu durum Kuzey Kore'nin uluslararası normları ihlal edip, geçmiş anlaşmaları da iptal ederek tehditkar bir dış politika izlemesine engel olmadı.
Kuzey Kore'ye yapılan dış baskıların ve liderlerin aldığı önlemlerin uzun bir geçmişi var.
Potansiyel hedef olma korkusu, geçmişte ve günümüzde paranoyak Kuzey Kore liderlerini, dublörler kullanmaya ve kamuya açık alanlara nadiren çıkmaya teşvik etti.
Mayıs ayında Kuzey Kore ABD'yi, bir Kuzey Kore vatandaşına Kim Jong-un'a biyokimyasal saldırı yapması için CIA aracılığıyla rüşvet vermekle suçladı.
Kuzey Kore'nin bu iddialarını doğrulamak imkansız. Bu, Pyongyang hükümetinin kendi suikast planlarını gizlemek için tasarladığı bir propaganda da olabilir. Çünkü Şubat ayında Kim Jong-un'un ağabeyi olan Kim Jong-nam, sinir gazı kullanan Kuzey Koreli ajanlar tarafından Malezya'da öldürüldü.
Kuzeydeki liderlerin korkuları ve önlemleri göz önüne alındığında Kim Jong-un'un Güney Kore'nin organize edeceği iddia edilen bir suikastla öldürülmesi son derece riskli. Bu durum ABD'deki Kennedy yönetiminin 1961'de Küba lideri Fidel Castro'yu devirme girişiminin başarısızlığına ve Domuzlar Körfezi Çıkarması senaryosuna benzeyebilir.
Bu nedenle Güney Kore'nin temkinli hareket etmesi gerekiyor. Başarısız bir suikast girişimi Kuzey Kore'yi bir misillemeye zorlayabilir ve bu durum da Pyongyang hükümetinin nükleer gücünü kullanmasına sebep olabilir.
Güney Kore Kim Jong-un'u doğrudan tehdit ederek Pyongyang'daki siyasileri, genç lidere karşı bir darbe yapmaya dolaylı yoldan teşvik edebilir ve rejime zarar vermeyi planlayabilir. Ancak son dönemde Kuzey'den kaçan kişiler bu senaryonun mümkün olmayacağını düşünüyor.
Katmanlı ve sınıf bilincine sahip bir topluluğun olduğu Kuzey Kore'de, elitler Kim Jong-un'dan korktukları kadar toplumun tüm gruplarının güvenliğine yönelik tehditlerden de rahatsızlık duyuyorlar.
Tarihsel olarak Kuzey'de ayrımcılığa uğramış olanlar, Kim Jong-un'un devrilmesi durumunda kendilerini haksızlığa uğratan kesimlerden öç alma çabasına girecek.
Kanlı bir karşı devrime yakalanma korkusu nedeniyle Pyongyang'da sert bir liderlik ön plana çıkarılıyor.
Seul hükümeti Güney Koreli muhafazakarların, ülkenin artan Kuzey Kore tehdidini dengelemek için kendi yerli nükleer silahlarını üretmesi talebini de göz önüne alabilir.
Güney Kore Savunma Bakanı'nın nükleer silahlanmayı destekleyen yakın tarihli açıklamasına rağmen Seul hükümeti böyle bir adıma karşı olduğunu açıkladı. Moon hükümeti böyle bir hamlenin bölgede istikrarı bozucu bir silahlanma yarışı başlatacağını, çatışma riskini artıracağını ve Kuzey ile olan gerginliği daha da tırmandıracağını düşünüyor.
Güney Kore lideri Moon, Kuzey'le diyalog kurma ihtimalini tekrar gözden geçirmek istiyor ve bu süreçte eski başkanların yapıcı ve diplomasi merkezli yaklaşımını benimsiyor.
Bunu başarmak için hem Kuzey Kore'nin askeri modernizasyon kampanyasını hem de Washington'ın elinde askeri güç kullanmaktan başka bir seçenek kalmadığını düşünme eğilimini geciktirmek zorunda.
Kuzey Kore'yle başa çıkmak için iyi bir politika seçeneğinin kalmadığı bir ortamda suikast tehdidini kullanmak, her geçen gün daha tehlikeli hale gelen stratejik poker oyununda güvenilir bir kart gibi gözükebilir.