Gündem

SETA'dan uyarı: Türkiye askeri bir ambargo ile karşı karşıya kalabilir

"Hem F-35’i, hem S-400’ü almak pek mümkün değil"

04 Mayıs 2019 15:35

Siyaset, Ekonomi, Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Güvenlik Araştırmaları Direktörü Murat Yeşiltaş, Türkiye-Amerika ilişkilerini değerlendirdi. S-400'lerin NATO dahil hiçbir radar ağına entegre edilemeyeceğini ifade eden Yeşiltaş, Türkiye'nin ABD'yi bu konuda ikna etmesi gerektiğini belirtti. Aksi halde bazı ambargolardan bahsedildiğini aktaran Yeşiltaş, "Özellikle Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası (CAATSA) düşünüldüğünde Türkiye askeri bir ambargo ile karşı karşıya kalabilir" dedi.

Yeşiltaş, Türkiye’nin İran ambargoları konusunda hassas bir konumu olduğunu, Hindistan, Çin gibi ülkelerin İran’dan aldığı petrol konusunda daha alternatifli gözüktüğünü ifade etti. Türkiye’nin alternatifinin çok fazla olmadığını kaydeden Yeşiltaş, "Türkiye, İran petrol alımı bakımından 3’üncü sırada yer alıyor. Birinci sırada Irak, ikinci sırada Rusya yer alıyor. Türkiye, Amerika’nın anlaşmadan çekilmesinden sonra birtakım planlar yapmıştı. Son aylarda İran’dan alınan petrol oranı düştü; ama bugün yine bakıldığında İran yüzde 12’lik bir paya sahip petrol alımında. Bunun yerine ikame edilebilecek Irak ve Rusya olabilir. Irak’taki istikrarsızlık ve DEAŞ ile mücadeleden dolayı petrolün çıkarılması konusunda ciddi bir kapasite yoksunluğu oluştu. Bu kapasitenin artırılması şu an için pek mümkün gözükmüyor. Dolayısı ile Türkiye, İran meselesinde ABD’den daha özel bir muafiyet yürütülmesi konusunda müzakere yürütüyor. Nasıl bir sonuç çıkacak göreceğiz" dedi.

"Ambargolar İran halkını da cezalandırıyor"

ABD’nin, tek taraflı bir biçimde kendi anayasası ile çıkarmış olduğu ambargoya tüm dünyanın uymak mecburiyetinin olmadığını ifade eden Yeşiltaş, "Bu, Birleşmiş Milletler ambargosu değil, Amerika’nın tek taraflı aldığı, çok yanlış bir karar. Aslında başka ülkeler buna uymak durumunda değil. Ama burada bir güç dengesi var. Amerika’nın diğer ülkeleri cezalandırmaya yönelik kapasitesi, birçok devleti buna uymak durumunda bırakıyor. Bu bakımdan Çin ve Türkiye’nin pozisyonu benzer sayılabilir. Çin de benzer eleştiriyi yapıyor, bu ambargo sadece İran yönetimini cezalandırmıyor, aynı zamanda İran halkını da cezalandırıyor. İran’ı bölgede istikrarsızlaştırma ihtimali de var. ABD açık bir şekilde içerideki rejimi değiştirmeye yönelik bu ambargoyu başlatmak istiyor. Türkiye, bu ambargonun İran nükleer meselesini çözmesinin ötesinde bir krize dönüşmesi ihtimalinden yola çıkıyor. İran’daki bir kriz, Türkiye’yi doğrudan doğruya etkiler. Türkiye de İran ile hem kendi petrol meselesini halletmek için, hem de bu meseleye farklı yaklaştığını göstermek için başka alternatifler arıyor. Doları almadan başka vasıtalarla petrolü alma gibi. İran'la ikili görüşmeler gerçekleştiriyor. Geçtiğimiz haftalarda İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif gelmişti, teknik konular konuşuldu. Ama ABD’nin bu konudaki caydırıcılığı oldukça net, güçlü ve sonuç üretici" dedi.

"Türkiye’yi dışlamak, programın kendini zarara uğratabilir"

Yeşiltaş, Türkiye’nin hem F-35’ten, hem de S-400’den vazgeçmek istemediğini belirterek şöyle devam etti:

"Amerika'yı bu dengeye koyduğunuz zaman, bu ikisini almak pek mümkün gözükmüyor. Amerika’nın iddiası S-400’ün F-35’i tehdit ettiğine yönelik. İstihbari olarak kodlarını çalma gibi birtakım teknik açıklamalar var orada. Ama orda başka bir problem var; Türkiye'nin S-400’e gitmesini oluşturan koşul ABD. Türkiye S-400’lerden vazgeçmeyecek gibi. Temmuzda belki birtakım teknik altyapı sevkiyatı olacak. Öte yandan Türkiye’yi F-35 programından dışlama, sevkiyatın geciktirilmesi gibi senaryolar konuşulmaya başlanıyor. Amerika, 'ya S-400, ya F-35' diyor. Bu ikisini birleştirmek mümkün mü? Türkiye 'teknik olarak mümkün' diyor. S-400’leri sadece müstakil olarak kullanacak, hiçbir radar ağına entegre etmeyecek, NATO dahil. Türkiye’nin ABD’yi bu konuda ikna etmesi gerekiyor. Bir çalışma grubu kurulacak bu konuyla ilgili. ABD sadece programın iptali değil, bazı ambargolardan da bahsediyor. Özellikle CAATSA düşünüldüğünde bir askeri ambargo ile karşı karşıya kalabilir Türkiye. Ben bu meselenin Amerika ile çözülebileceği kanaatindeyim. F-35 programından Türkiye’yi dışlamak, programın kendini zarara uğratabilir. Ayrıca Suriye konusunda da Türkiye ile ABD’nin çalışmalarını sekteye uğratabilir." 

"50 bin askerle orda olmak gerekir"

Özellikle James Jeffrey'nin gerçekleştirdiği Türkiye ziyareti sonrasında Suriye’deki güvenli bölge konusunda önemli bir yol kat edildiğini ifade eden Yeşiltaş, güvenli bölge konusunda 3 temel meselesinin olduğunu kaydetti. Yeşiltaş, "İlk önemli husus derinlik meselesi, yani coğrafi kapsam, ikincisi kontrol meselesi, üçüncüsü de askeri varlık meselesi. Türkiye’nin 20 mil, yaklaşık 35 kilometrelik bir derinlikte güvenli bölgenin oluşturulacağına dair bir mutabakat oluştuğunu biliyoruz. Yani güvenli bölge Fırat’ın doğusunda M-4 karayoluna kadar inebilecek biçimde oluşturulduğunu, Türkiye ve ABD’nin bu konuda anlaşmaya vardığını söyleyebiliriz. Ancak burada güvenliğin nasıl gerçekleştirileceği, güvenli bölgenin tamamıyla Türkiye’nin mi, Amerika ile birlikte mi gerçekleştireceği konusu net değil. Güvenli bölge içerisinde YPG unsurları dışarı çıkacak; ama ne kadar güneye gidecek, bu net değil. YPG çekildiği için ağır silahlar bu bölgeden çekilecek. Özellikle YPG’nin bu bölgelerde kuleler oluşturduğunu biliyoruz; bunların da imha edilmesi gibi bir durum söz konusu. Güvenli bölge oluşturuldu; ama güvenliği kim sağlayacak? Devriye meselesi, yani burada tam olarak güvenliği kim sağlayacak, bu konu henüz net değil. Eğer tamamen Türkiye’nin kontrolünde olacaksa, en az 50 bin asker ile orada olmak gerekir, Özgür Suriye güçleri dahil olmak üzere. Bu konu önümüzdeki birkaç hafta içerisinde bir nihayete erecek gibi gözüküyor."

"İlişkilerde güven bunalımı var"

Türk Amerikan ilişkilerinde ciddi bir güven bunalımı olduğuna dikkat çeken Yeşiltaş, "Amerika’da çok ciddi kurumsal bir karışıklık söz konusu. Sadece Türkiye değil, Amerika’nın dış politikasında genel bir problem söz konusu. Amerika ile Almanya- İngiltere- Polonya ilişkileri de kötü. Ama Türkiye nezdinde baktığımızda son zamanlarda ilişkilerde ciddi bir türbülans yaşanıyor. Şimdi önümüzde iki temel husus var; bir tanesi 'güvenli bölge', bir diğeri S-400 meselesi. Güvenli bölge konusunda görebildiğimiz kadarı ile Türk-Amerikan ilişkileri daha geniş bir perspektifte ele alınıyor. Yani ‘Türkiye ve Amerika ortaktır, birlikte hareket edecektir’ deniliyor. PKK meselesini çıkardığınızda, Amerika ile Suriye’de ortak bir bakış açısı söz konusu, dolayısı ile bunu değerlendirmek istiyorlar. Burada güvenli bölgede ilerleme, S-400 konusunda da bir ilerlemeye sebep olabilir. Bu noktada iki liderin iletişim kanallarını iyi kullanması devreye giriyor. Eğer Temmuz ayında Donald Trump bir ziyaret gerçekleştirirse, son 5 yıldaki gelgitler önemli ölçüde istikrara kavuşabilir" şeklinde konuştu.