Yeni Şafak Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi, İstanbul Çağlayan'da bulunan Adalet Sarayı'nda Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın ölümüyle sonuçlanan rehine krizine ilişkin olarak, Berkin Elvan'ın babası Sami Elvan'ın savcıyı serbest bırakmaları için DHKP-C'lirere iki teklif sunduğunu öne sürdü. Sami Elvan'ın savcı Kirazın rehin tutulduğu odanın hemen yanındaki odaya geçtiğini söyleyen Selvi, Elvan'ın tekliflerini şu ifadelerle anlattı:
“Ben de sizin yanınıza geleyim. Hep beraber dışarı çıkalım, ”Yüreği yanmış bir babanın çırpınışları bunlar. Berkin Elvan adına eylem yaptığını söyleyenler, Berkin Elvan’ın acılı babasının bu teklifini reddediyorlar. Sami Elvan yılmıyor. Bunun üzerine ikinci bir teklifte daha bulunuyor.” Ben oraya geleyim. Beni rehin alın. Yeter ki savcıyı bırakın.”
Selvi'nin Yeni Şafak'ta "Berkin Elvan’ın babası ne teklif etti?" başlığıyla yayımlanan (6 Nisan 2015) yazısı şöyle:
Şehit Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın alnına teröristlerce silah dayandığı saatlerde, dışarıda da ilginç olaylar yaşanıyor.
Savcının odasının bitişiğindeki oda boşaltılarak, operasyonun karargahına dönüştürülüyor.
Odada sandalye çekilirken dahi çok dikkatli olunuyor. Sandalyeden çıkacak sesin teröristleri kuşkulandırmasından endişe ediliyor.
Çünkü İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok, operasyonu yöneten Terörle Mücadele Müdürü Mustafa Çalışkan’a, ”Savcı beyin hayatı söz konusu. Görüşmeleri sonuna kadar uzatabilirsiniz” talimatını veriyor.
Mesela ne kadar? 12 saat mi, 24 saat mi? Görüşmeler ne zamana kadar uzatılabilir?
Ankara’dan, İstanbul Emniyet Müdürü’ne verilen talimat, savcımızı sağ olarak kurtarmak için müzakere yöntemini kullanmaları yönünde oluyor. “Savcımızı kurtarmak için gerekirse 1 hafta görüşürüz” kararı alınıyor. O nedenle teröristleri ikna etmeye ve savcımızı sağ olarak kurtarmaya çalışıyorlar.
Teröristlerle irtibat kuruluyor. Arabulucu olmasını istedikleri isimler alınıyor. İstanbul Baro Başkanı Ümit Kocasaakal ile CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun ismini veriyorlar. Hemen kendilerine ulaşılıyor. Kocasakal zaman kaybetmeden geliyor. Çok ciddi bir çaba gösteriyor. Sezgin Tanrıkulu’na ulaşıp, aracı olmasının yararlı olacağı söyleniyor. Ama Tanrıkulu daha sonra telefonunu kapatıyor ve kendisine bir daha ulaşılamıyor.
O sırada bir yandan teröristleri ikna etmek için aracılar devreye sokuluyor, temasın kopmamasına özen gösteriliyor ama diğer yandan da operasyon hazırlıkları yürütülüyor.
Sürecin kritik bir aşamasında Berkin Elvan’ın babası devreye giriyor. Sami Elvan olayın duyulduğu ilk anda çok sağduyulu bir tavır ortaya koymuştu.
Ben bu olayda iki babaya da hayran kaldım.
1-Berkin Elvan’ın babası Sami Elvan
2-Şehit Savcımız Mehmet Selim Kiraz’ın babası Hakkı Kiraz…
İki baba insanlık dersi verdiler. “Oğlum bunu hak etmemişti” diyen baba Hakkı Kiraz, metanet timsali olarak ön plana çıktı…
Rehine olayını ilk duyduğu anda, Berkin’in babası ”Oğlum öldü ama başka biri ölmesin. Savcı serbest bırakılmalı. Kan kanla yıkanmaz” demişti.
Sami Elvan bununla yetinmiyor. Teröristlerle kurulan irtibatta, ”Berkin Elvan’ın babası gelsin içeri alırız” diyorlar. Bunun üzerine Sami Elvan Çağlayan Adliyesi’ne geliyor. Savcımızın rehin tutulduğu odanın hemen yanındaki odaya geçiyor. Şehit savcımızın masasındaki sabit hattan, teröristlerle görüşüyor. Ve çok kritik bir teklifte bulunuyor.
“Ben de sizin yanınıza geleyim. Hep beraber dışarı çıkalım, ”Yüreği yanmış bir babanın çırpınışları bunlar. Berkin Elvan adına eylem yaptığını söyleyenler, Berkin Elvan’ın acılı babasının bu teklifini reddediyorlar. Sami Elvan yılmıyor. Bunun üzerine ikinci bir teklifte daha bulunuyor.” Ben oraya geleyim. Beni rehin alın. Yeter ki savcıyı bırakın”
Bu konuşmadan sonra Berkin Elvan’ın babasını içeri alırlar diye bir umut doğuyor. O yönde hazırlık yapılıyor. Çünkü görüşmeler sırasında bir ara yumuşama oluyor. Doğan bu fırsat değerlendirilmek isteniyor. Arabulucu literatüründe, ”Sempatik kanal” olarak isimlendirilen güç devreye sokuluyor. Berkin Elvan’ın ailesinin avukatı Ebru Timtik ve Şükriye Erden de görüşmeleri yürütüyor. Biraz önce yumuşama belirtisinden söz etmiştim. Bu havadan yararlanmak üzere, bu kez avukatlar Ebru Timtik ve Şükriye Erden telefonun başına geçiyorlar.
Bu arada teröristler çeşitli tekliflerde bulunuyorlar. Bunların içinde sürece yararı olacağına inanılan bazı hususlar, değiştirilmek suretiyle kabul ediliyor, bir kısmı reddediliyor ama diyaloğun kesilmemesine özen gösteriliyor.
İlk istekleri İstanbul Valisi’nin açıklama yapması oluyor. Diyaloğun yürümesi adına yerine getiriliyor.
İkinci istekleri Berkin Elvan’ı öldürdüğünü iddia ettikleri polislerin canlı yayına çıkarılarak, cinayeti anlatmaları oluyor. Savcının bilgisayarından tespit edip, sicil numaralarını verdikleri polisler üzerine çalışılıyor.
Üçüncü istekleri ise bu polisler Taksim’de kurulacak, ”Halk Mahkemesi” nde yargılanıp cezalandırılması oluyor.
Daha o madde konuşulmadan polislerin hazırlandığı bir anda, avukatların sabit hattan görüşmeleri yürüttükleri bir anda, avukat telefon ahizesini kulağından çekip, ”Kabul etmiyorlar” dediği anda, iki el silah sesi duyuluyor. O anda operasyon için düğmeye basılıyor. Ardından üç el silah sesi daha geliyor. O sırada zaten operasyon başlamış oluyor.
Burada cevap verilmesi gereken bazı sorular var.
1-Berkin Elvan cinayetini aydınlatmak üzere kolları sıvayan ve ilk kez ciddi bir ilerleme sağlayan Savcı Mehmet Selim Kiraz, DHKP-C tarafından neden hedef alındı. Savcı, Berkin Elvan cinayetinde DHKP-C’nin parmak izlerini mi tespit etti?
2-Teröristlerle görüşmelerin önemli bir aşamaya geldiği, yumuşamanın sağlandığı ve çözüm umudunun doğduğu bir anda “Artık öldürün, infaz edin” talimatı neden verildi? Operasyon için talimat verenler, görüşmelerin olumlu sonuç verip, savcı öldürülmeden bir çözüme ulaşılmasından korktular mı?
3-“Artık öldürün, infaz edin” talimatı Yunanistan’dan geldi. Bu arada teröristler Bulgaristan’la da görüşmüşler. Ama Bulgaristan’dan talimat mı aldılar yoksa sadece Bulgaristan GSM’sine ait bir hatla mı görüşüldü?
Bu arada telefon görüşmelerini bloke etmek için neden Cammer kullanılmadı ve operasyon öncesinde termal kamera kullanılmak suretiyle savcımız infaz edilmeden önce operasyon niye yapılmadı. Sorularının cevabını araştırdım.
1-Şehit Savcımız Mehmet Selim Kiraz’a ait sabit hattan görüşmeler yürütülmüş.
2-Operasyon ekibinde termal kameralar yokmuş. Olsa yararlı olur muydu? Yararlı olurdu görüşü hakim.