Yerine kayyım atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı, hakkında açılan "örgüt propagandası yapma" davasından beraat etti.
Mezopotamya Ajansı'nın haberine göre, yerine kayyım atanan HDP'li Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı hakkında "örgüt propagandası" yapmakla açılan davanın karar duruşması Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Başka bir dosyadan tutuklu olan Mızraklı, duruşmaya Kayseri Bünyan T Tipi 2 Nolu Cezaevi’nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı. Duruşmada Mızraklı’nın avukatları Kenan Maçoğlu ve Şevin Kaya da hazır bulundu.
Mızraklı hakkında hazırlanan iddianamede, "HDP Diyarbakır İl Örgütünde bir etkinliğe katılması, İran’da idam edilen Kürt aktivist Ramin Hossein Penahi için yaptığı twitter paylaşımı, bir taziyeye katılması, HDP’ye dönük 9 Ekim operasyonuna ilişkin yapılan açıklaya katılması, HDP’nin ‘Ortadoğu Krizi ve Demokratik Ulus Çözümü’ konferansına katılması ve DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’in başlatmış olduğu açlık grevine 3 günlük açlık greviyle destek vermesi" suçlama konusu yapıldı.
"Hukuk devletiyim deyince hukuk devleti olmuyorsunuz"
Kimlik tespitinin ardından savcılık tarafından "örgüt propagandası yapma" gerekçesiyle cezalandırılması istenen Mızraklı, esas hakkında savunma yaptı.
Mızraklı, "Bugün 29 Eylül. Buraya gelmeden önce televizyonun başındaydım acaba Soçi’de neler oluyor? Bu ülkenin geleceği açısından ne olacak diye her yurttaş gibi takip ediyordum. Çünkü geçmişte de bu ülke birçok mesele ile karşı karşıya kaldı. Tarihe zabıt düşmek gerekir. 29 Ekim 1914’e birinci Dünya Savaşı’na girdiği Osmanlı’nın tarih olduğu gibi Cumhuriyet’inde kurulduğu gündür. Bizim hoşumuza gider 1923’ün 29 Ekim’idir. Ama aynı tarih Kürdün imhasıdır. Türkiye birçok mesele de olduğu gibi gündem, tartışmalar devlet politikalarının aksine olaylar ortaya çıktığında daha çok muhaliflerin sesini kısmaya yönelmiştir" dedi.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından baskıların arttığını dile getiren Mızraklı, Türkiye’nin birçok sorunu olduğunu ve arkadaşlarıyla birlikte bu sorunların çözümü için mücadele ettiklerini vurguladı.
Mızraklı, "Bugün 29 Eylül yarın 30 Eylül. AİHM’in Demirtaş hakkında verdiği bir karar vardı. O kararda Demirtaş’ın serbest bırakılması vardı. Yarın son gün. Türkiye bir hukuk devletidir diyoruz, ama hukuk devletinin temel normları var. Ben hukuk devletiyim deyince hukuk devleti olmuyorsunuz. Ancak yargı sadece bir parçası. Bunun dışındaki tüm alanlarda her yurttaşın evrensel hukuk normlarını hissedebilmelerini sağladığınız anda hukuk devleti oluyorsunuz" diye konuştu.
"Valiliklere verilen yetkiler, yargının yetki gaspıyla olmuştur"
Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan’ın sözlerini hatırlatan Mızraklı, şöyle devam etti:
"İşleyişte belli sorunlar, sıkıntılar var. Yargının zaman zaman ciddi baskılar altında kaldığına dair de emareler var. AYM’nin kararlarının uygulanmadığı durumlarla karşılaşıyoruz. Türkiye’den bahsederken, eskilerde Türkiye’den ‘kanun devletidir’ denir. Tüm rejimlerde kanunlar vardır. Ben milletvekilliğinden ayrıldıktan sonra Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na başladığımda Diyarbakır Valiliği kayyım atanması için yazı yazmıştı. Valilik nasıl böyle bir yazı yazılabilir? Sizler çok daha iyi biliyorsunuz ki valiliklere verilen yetkiler, yargının yetki gaspıyla oluşmuştur. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne kayyım atanması anayasa ihlalidir. 500 bin insanın oyunu almış biri olarak görev yapmadan kayyım atanmasıyla karşı karşıya kaldık. Böyle bir ülkede hukuk devletinden nasıl bahsedebiliriz?"
"Bu ülkede Susurluk yaşandı" diyen Selçuk Mızraklı, "Her gün çarşaf çarşaf hukuk dışılıkların bir yerlere taşındığının örneklerini yaşıyoruz. Ülkedeki insanların yarına bir hafta ya da bir yıl sonrasına plan yapacağı bir ortam kalmadıysa o ülkede güven kalmamıştır. Bunlar varken her sorumlu vatandaşın da ülkedeki sorunlara müdahil olması gerekir. Bu ülkenin en temel meselesinden bir tane olan yüzyılı bulan bir sorunun demokratik, barışçıl çözümü için en olabilecek en azami çaba ile çözme kaygısını taşıdık. Birlikte çözebiliriz dedik. Gelin görün ki birçok tecrübeye sahip bu ülkede halen birtakım şeyler, söz edilmemesi gereken başlıklar olarak ortaya çıkıyor. Sözde siyasal parti diye bahseden iddianameler ortaya çıkıyor. Bir yerlerde böyle kategoriler oluştuğu anda kutuplaştırmalar olur. Bu fayda getirmez" ifadelerini kullandı.
"Türkiye demokrasinin zayıfladığı bir ülke"
"Ülkenin kendi ayaklarıyla kötüye gittiğini" söyleyen Mızraklı, "Demokratik hak, özgürlüklere baskı olduğu, kaynakların talan edildiği bir dönemdeyiz. Bu ülkenin insanları buna dur demezse bugün olduğu gibi televizyonun karşısına geçer, iyi bir haber bekleriz. Türkiye’deki yargılamaların siyasal olduğuna ilişkin Venedik Komisyonu’nun değerlendirmelerini biliyorsunuz. Anayasa ile güvence altına alınmış, imzaladığınız sözleşmeyi bir içtihada dönüştürmeyen bir durumla karşı karşıyayız. Türkiye uzun yıllardır demokrasinin zayıfladığı bir ülke. Olumsuza giden bir durumun her geçen gün derinleştiğini görüyoruz" dedi.
İddianamedeki suçlamaları reddeden Mızraklı, "Ben bu iddianamenin kurgusunu ne de suçlamaları kabul ediyorum. Barış ve çözüm esasıyla yaptım, ettim" diye konuştu.
Söz alan avukat Kenan Maçoğlu da yazılı beyanda bulunduklarını dile getirdi. Ayrıntılı bir savunma yaptıklarını ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Yargıtay 16’ncı Ceza Dairesi’nin içtihat kararlarına değindiklerini aktaran Maçoğlu, yeni yargı paketinde yapılan değişiklikleri hatırlattı.
Müvekkilin İran’da mahkum edilen bir kişiye dair yapılan paylaşımda muhatabın İran devleti olduğunu aktaran Maçoğlu, "Dosyanızda şunu görüyoruz: Sıradan bir yurttaş olsa beraat vereceğinizden şüphemiz yok. Mevcut yargı pratiğinizi biliyoruz. Ancak bu dosyada Diyarbakır Valiliği’nin ısrarla dosyanın akıbetine dair 6 kez yazı yazmış. Valiliğin acelesi var. Müvekkil tutuklandı, ceza aldı. Dosyası İstinaf’ta onaylandı. Şimdi Yargıtay’da ama yetmemiş demek ki sizin üzerinizde bir baskı oluşturulmaya çalışılıyor. Biz beraat talebinde bulunuyoruz" ifadelerini kullandı.
Mızraklı’nın avukatlarından Şevin Kaya, kayyım atanma sürecini hatırlattı.
"Dosyada son senaryo ile karşı karşıya olunduğunu" söyleyen Kaya, "Müvekkilimin 6 eylemin 3 tanesi sadece milletvekili sıfatıyla sosyal medyada yaptığı paylaşımlar suçlama konusudur. Milletvekili olduğu dönemde 3 tane etkinliğe katılması suç sayıldı. Bu etkinlikler HDP’nin resmi etkinliğidir" şeklinde konuştu.
Suçlamaların hukuki olmadığını ifade eden Kaya, "Şu an savunma yapacak herhangi bir isnadı hukuken görmüyoruz. TCK’da taziyeye katılmak hangi suçu oluşturuyor? Biz bilmiyoruz. Milletvekilinin taziyeye, düğüne katılması nasıl suç olur. Müvekkilin beraat ettirilmesini talep ediyoruz" dedi.
Kısa bir ara ardından karar veren mahkeme heyeti iddianamede yer alan iddiaların propaganda suçunu oluşturmadığı, Mızraklı’nın girdiği açlık grevi eyleminin de ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu belirterek, beraat kararı verdi.