T24
Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan HDP eski Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, yargılandığı, 33 dosyanın birleşmesiyle oluşturulan, AİHM’nin Türkiye’yi mahkum ettiği ana dava dosyasında karartma uygulandığını belirterek, “Savcılık bütün dosyaya hakimken, avukatlarım dosyanın tamamına ulaşamamaktadır. Siz bunu teknik bir sorun olarak tanımlamaktasınız, baştan beri. "Çok rahat çözeriz" diyorsunuz ama iki duruşma arasında dosyama karartma uygulanıyor. Bunun, Adalet Bakanlığı tarafından yapıldığına dair şüphelerim var. Görünen o ki, hem Saray'da hem Adalet Bakanlığında kurulan Demirtaş-Yüksekdağ masası böylesi bir uygulama yürütüyor. Bu durum, açık bir adil yargılama ihlalidir” dedi.
HDP eski Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın yargılandığı ana davanın görülmesine Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediliyor. Mahkemenin, üç gün ardı ardına görülmesine karar verdiği duruşmaların ilk oturumu Sincan’da yapılıyor. Demirtaş, duruşmaya SEGBİS sistemiyle, tutuklu bulunduğu Edirne Cezaevi’nden katılıyor.
Duruşmanın sabah oturumu öncesinde yoğun güvenlik önlemleri altında izleyiciler salona atıldı. Önceki duruşmalarda olduğu gibi basın kartı bulunmayan bazı gazeteciler ve Danimarka, Hollanda büyükelçiliklerinden gelen diplomatlar salona alınmadı. HDP’li milletvekillerinin de takip ettiği duruşmanın sabah bölümünde avukatlar, usul itirazlarını dile getirdi.
Tutuklu sanık itirazı
Duruşmada, mahkeme başkanının “tutuklu sanık” ifadesini kullanması üzerine araya giren Demirtaş, başka bir dosyadan tutuklu bulunduğunu, yargılandığı ana dava olan bu dosyadan tahliye olduğunu anımsatarak, “Tutuklandım da haberim mi yok?” dedi. Espriyle müdahalede bulunan Demirtaş’a, mahkeme başkanı, “Başka dosyadan tutuklu bulunmayı kast ettim” yanıtını verdi.
"Evrak karartılıyor"
Duruşmada, avukatlar, mahkemeyi eleştirerek, tutanakların ve bazı evrakların UYAP sistemine yüklenmediğini belirttiler. Demirtaş da söz alarak, iki duruşma arasında davaya karartma uygulandığını, bunun da Adalet Bakanlığı’nın güdümünde yapıldığına inandığını söyledi. Demirtaş, şunları söyledi:
"Dışarıda bulunan yerli ve yabancı kim olursa içeri alınması konusunda bir zorluk çıkarmayacağınızı umuyorum. Bu tür şeylere takılmamanız lazım. Bu karşılıklılık ve diplomatik teamüllerin gözetildiği hususlarla ilgili Dışişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığında şu tartışma yapılmış; bu yasaya bağlı bir tartışma değil ama karşılıklılık ilkesi gereği resmi gözlemci sıfatıyla bir hükûmet adına veya bakanlık adına dışarıdan gönderilip de yargılamayı izleyen heyetler için özel izin istenir. Resmi gözlemci, izleyecek resmi olarak kendi hükumetine rapor hazırlayacak olan bir heyet varsa bu karşılıklılık ilkesi gereği taraflar birbirine teamül gereği bildirir. Hiçbir ülkenin yasasında da bu yoktur. Ama sadece duruşmayı izlemeye gelmiş yani resmi bir rapor hazırlama hedefi ile değil, duruşmayı izlemeye gelmiş insanlarla ilgili olarak bu saatten sonra sorun çıkarmayacağınızı umuyorum. Bugüne kadar ciddi bir sorun çıkmadı. Dışarıdaki arkadaşlar da bu soğukta beklemesinler diye ben de talebin altını çizmek istiyorum
"Saray'da ve Adalet Bakanlığında kurulan Demirtaş - Yüksekdağ Masası dosyalara karartma uyguluyor"
"Bu UYAP meselesi önemli. Kayda geçsin çünkü ileride adil yargılanma ile ilgili konular tartışılırken dile gelecek önemli bir konudur. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve ona bağlı savcılar benimle ilgili tüm dosyalara talimatları doğrultusunda herhangi bir katiple çok rahat bir şekilde ulaşabilirken, dosyaya giren çıkan her türlü evrak Adliye Sarayında çok rahat görülebilirken, hatta sadece savcıların görebileceği avukatların göremeyeceği, sadece heyetin görebileceği UYAP portalında daha geniş bir ulaşma imkanı sağlanırken, avukatlara duruşma başladığı andan itibaren fiili bir kısıtlılık uygulanmaktadır. Bugün okuduğunuz evrakların hiçbiri ulaşmadı. Dün, önceki gün ziyaretime gelmişti avukatlar, "duruşmanın safahatı budur, gelen giden budur" dedi. Dolayısıyla biz de savunmalarımızı, evraklarımızı ona göre hazırlıyoruz. Şimdi okuduğunuz, örneğin bilirkişi raporları, eğer UYAP'a işlenmiş olsaydı beni ziyarete gelen avukatlar onun birer çıktısını bana getireceklerdi, ben de onu okuyacaktım, hazırlığımı yapacaktım vs.
"Dolayısıyla silahların eşitliği ilkesi gereğince Cumhuriyet Başsavcılığı fiziki olarak veya UYAP'tan dosyanın bütün safahatına hakim olurken, ulaşırken avukatlarım ulaşamamaktadır. Siz bunu "teknik bir sorun" olarak tanımlamaktasınız baştan beri, avukatların her seferindeki itirazlarına "çok rahat çözeriz" diyorsunuz, "teknik sorun" diyorsunuz. Ama ben altını çizerek söylüyorum, avukatlarım da not alsınlar ve ileride SEGBİS’in bu sayfasını altını çizerek belirtsinler: Dosyama iki duruşma arası karartma uygulanıyor, açık bir karartma uygulanıyor. Bunun Adalet Bakanlığı talimatıyla olduğuna dair şüphelerim, iddialarım var. İleride de bunu belgelemeye çalışacağız. Bu dosyaya herkesin, özellikle avukatların göremeyeceği şekilde bir karartma uygulanması Adalet Bakanlığının UYAP sisteminin güncellenmeye başlaması ile gündeme gelmiştir. Görünen o ki hem Saray'da hem Adalet Bakanlığında kurulan Demirtaş - Yüksekdağ Masası böylesi bir uygulama sürdürüyor. Bu da dava evraklarına, delillere ulaşmamızı imkansız ya da zor hale getiriyor. Bu adil yargılanma hakkı ihlalidir. Açık bir şekilde savunma hakkının kısıtlanmasıdır. Bunu da ayrıca belirtmiş olayım.
"Sanığın ne söyleyeceğini merak etmeyen bir heyetin yargılama yapmasına gerek kalmaz"
"Savunma ile ilgili şunu belirteyim; önceki celsede savunmamın yapılmış olmasına karar verdiniz. Ama kararınız ne olursa olsun ben savunmama eksik kaldığım yerden devam edeceğim. Dolayısıyla sizin de benim savunma hakkımı kısıtlamayacak şekilde karar almanızı umut ediyorum. Çünkü 3, 5, 11, 12. fezlekelerle ilgili ne söyleyeceğimi merak etmeyen bir heyetin, sanığın bu konuyla ilgili ne söyleyeceğini merak etmeyen bir heyetin yargılama yapmasına gerek kalmaz. "5-6 fezlekede sanık ne düşünüyor bu suçlamayla ilgili 3 yıl da tutuklu tuttuk bunları, senin de ne düşündüğünü merak ediyoruz" diye sanığa sormayacaksınız ve bunları hüküm oluştururken ki mutlaka ya beraatı ya cezayı hükme esas alacaksınız bu fezlekede. Benim tek bir sözümü bile merak etmeden karar verecekseniz durum çok vahim olur. Ara kararınızda savunma hakkımın avukatların mazeretleri nedeniyle kısıtlanmasının engellenmesini, en azından taleplerimiz doğrultusunda yeniden gözden geçirilerek bir savunma hakkı kısıtlanmasına mahkemenizin mahal vermemesini umut ediyorum.
"'Demirtaş'ın susturulmasına karar verilmiştir' diye bir karar yazarsanız ancak o zaman susarım"
"Dediğim gibi beni fiili olarak, hakkımdaki her suçlamaya siz kısıtlamaya çalışsanız da cevap veririm. Ne zaman ki siz şunu yazarsanız: “Selahattin Demirtaş'ın susturulmasına karar verilmiştir", söz veriyorum ondan sonra konuşmayacağım, mütalaa için dosyayı tebliğ edebilirsiniz. Ama bunun dışında benim söz hakkımı savunma hakkımı kesmeyin, çünkü bu dosyanın ne olduğu sadece Türkiye'de değil Avrupa’da ve dünyanın birçok yerinde tartışılırken hiç değilse bırakın sözümüzü söyleyeyim. Hakkımızda kamuoyunda canlı yayınlarda o kadar suçlama yapılırken biz de hiç değilse mahkeme salonlarında avukatlarım ile birlikte cevaplarımızı vermiş olalım. Mahkemenizden özellikle istirhamımdır. Bu konudaki talepler de yargılamayı ne uzatır ne zora sokar, tansiyonu düşürür; ben de savunmama devam ederim.
"Duruşma salonunda olmamızın sebebi yargılama değil, Erdoğan'ın önünün açılması için yapılmış bir çalışma"
"Şu anda şu duruşma salonunda olmamızın nedeni bir yargılama değil, iktidarın ve özellikle de AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi emellerinin gerçekleşmesi amacıyla, önünün açılması için yapılmış çalışmalardan biridir. Bu dava daha çok su kaldırır. Yargıtay aşamasında, Anayasa Mahkemesinde bu dosya çok tartışılacak. Anayasal düzen tasfiye ediliyor, de facto tek adam rejimi kuruluyor. Bunun önündeki engel ne? Muhalafet. Sadece HDP değil, karşı çıkan herkes hedefte. Peki bu tek adam rejimi nasıl kurulabiliyor? Tarihte çok örneği var, 15 Temmuz darbe girişiminin yarattığı şok ve travma. 15 Temmuz sonrasında devlet kurumlarının donup kalması ve kurum olmaktan çıkması. Devlet 15 Temmuz'dan sonra yeniden inşa edilmemiş, bütün kurumları tasfiye edilmiştir. Oluşan boşluğa da kaos düzeni ikame ediliyor. Recep Tayyip Erdoğan'ın önüne engel olarak çıkan herkes; bu bir muhtar da olabilir, bir partinin eş genel başkanı olabilir, bir eski başbakan ya da cumhurbaşkanı da olabilir, üniversite öğrencisi olabilir, fark etmez. Sistem, tamamının bastırılması üzerine kuruludur.
"HSK'nın şikâyetlerimizi dikkate alması gibi bir beklentimiz yok"
"Medya ayakları var. Her akşam televizyonda aynı tipleri görürsünüz. İdida ediyorum, yarın hukuk devleti işlemeye başladığında bir savcı bunları delilleriyle ortaya koyacak. Ve yine iddia ediyorum, aralarından pişmanlık belirtenler çıkacak. Ki şimdiden başlamış pişmanlık belirtileri. Sadece, dilekçe verecek bir yargı makamı olmadığı için yargıya yansımıyor. Bu medya merkezinin yönetildiği yer, Saray'daki iletişim başkanlığıdır. Bu merkeze bağlı kişiler açık oturum programlarına çıkarılır. Bunların telefonlarına mesaj gönderilir. Kanalları aynı anda değiştirirseniz görürsünüz, telefonlarına mesaj aynı anda gelir bunların. Hepsi hızla telefonlarına bakarlar. Bir dakika sonra, üç aynı kanalda olmalarına rağmen aynı şeyi söylemeye başlarlar. Onlara gelen talimatlardan biri de "Demirtaş'ı terörist ilan edin, katil ilan edin, onun tutuksuz yargılanması gerektiğini söyleyen herkesi düşman ilan edin" türü mesajlarıdır. Elimde belge yok ama emin olun, bir gün belgesi de çıkacak. Bunun bir de yargı ayağı var. İçinde başsavcılar var. Cumhurbaşkanı'nın avukatları var. Özellikle de sulh ceza hakimleri var. Hepsini kast etmiyorum. Avukatlarımın şikayetleri var HSK'de. HSK dikkate almıyor, tabii ki almaz. Öyle safiyane bir beklentimiz yok.
"Tek adam rejiminin inşa edilmesi için çalışan çete ortaya çıktığında..."
"Yarın bir gün, anayasal düzeni ortadan kaldırarak yerine otoriter tek adam rejiminin inşa edilmesi, karar ve denetim mekanizmalarının ortadan kaldırılması için çalışan çete ortaya çıktığında benim yargılamalarımın neden AİHS 18. maddeye girdiği daha iyi anlaşılacak. En son Temmuz'da duruşma yaptık. O zamandan bu zamana Türkiye'de neler oldu bakın. Bizi halen cezaevinde tutan yargı bakalım ne yaptı, temmuzdan bu yana. İleride "O dönemde tutukluluk esastı, herkes tutuklanıyordu kardeşim" denilmesin diye anlatıyorum bunları.
Beyoğlu’nda İTÜ elektrik mühendisliği mezunu 23 yaşındaki Halit Ayar, bıçaklandı, katledildi. Katledenlerin, iyi halli oldukları için bir kaç gün önce cezaevinden salıverildikleri ortaya çıktı. Bu tek adam rejiminin yarattığı ağır ekonomik kriz; plansızlıktan, yolsuzluktan, talandan kaynaklı kriz nedeniyle insanlar toplu olarak intihar etmeye başladı. İstanbul Fatih'te 4 kardeş siyanürle intihar etti. Antalya'da 4 kişilik Antalya'da 4 kişilik Şimşek ailesi. Borçları sebebiyle baba, eşi ve çocuklarına da siyanür içirerek intihar etti. İstanbul Bakırköy'de Bahattin Belen isimli bir yurttaş, borçlarımı ödemeyemiyorum diye intihar etti. Temmuzdan bu yana Meclis'te iki intihar girişimi oldu. Toplu ya da bireysel, 50'den fazla intihar vakası oldu. Uşak'ta 13 Aralık'ta bir kişi açlıktan bayıldı, açlıktan. 2019 Türkiyesinde. Kurulmak istenen düzen bu. Sibel Ünli, cebinde parası olmadığı için ekonomik krizle birlikte bunalıma girip intihar etti, gencecik. O üniversitenin karşısında öğrenciler işkenceden geçirildi. Kendi üniversitesinin kapısındaki öğrenciye bu kadar hınçla, öfkeyle nasıl vurulur? İşte yaratmak istediğiniz sistem bu. Başka bir örnek. Sevgilisini darp etti, arabayla 9 kişiyi ezdi, pompalı tüfekle bir kişiyi yaraladı. Görkem Sertaç Göçmen. Dün tahliye edildi. Ne demiş mahkeme? 'Tutukluluğu mağduriyete yol açabilir.' Tabii. Niye mağdur olsun ki? Çıkıp tacizlerine, tecavüzlerine devam etsinler. Çünkü onlar bu sistemin adamı. Biz değiliz.
27 Temmuz 2019. Rize’de Besim Güngör adlı bir kişi, Rabia T. isimli bir genç kadını sokak ortasında öldüresiye dövdü. Ne oldu? Serbest bıraktılar. Sosyal medyada kıyamet kopunca gerisin geri tutuklamak zorunda kaldılar. 4 Eylül 2019 Eskişehir’de, eşini 15 bıçak darbesiyle yaralayan kişi tutuksuz yargılanıyor. Halen. Kadın dedi ki "Beni öldürdükten sonra mı ağır cezada yargılayacaksınız?" Çünkü hafif yaralamada asliye ceza mahkemesinde yargılanıyor. 17 Eylül 2019. İstanbul’da 16 yaşındaki bir çocuğu öldüren polis tutuksuz yargılandı, yedi buçuk yıl hapis cezası aldı. Dosyası tutuksuz olarak Yargıtay'a gönderildi. 20 Eylül 2019. İstanbul Kartal'da 21 kişinin hayatını kaybettiği Yeşilyurt Apartmanının çökmesine ilişkin davada tutuklu yargılanan sanıkların tamamı tahliye edildi. Tek bir tutuklu yok dosyada. 27 Eylül 2019. İzmir’de bir adam, boşanmak isteyen eşini 5 kez bıçakladı. Mahkeme Başkanı şunu sordu kadına: "Seni öldürmek istediyse bıçak neden derine girmedi?" Mağduru sorguluyor, sanığı değil. Ve sanığın tahliyesine karar verdi.
"Nuri Aydın isimli şahsın rektörlüğe atanma süreci. Yasaya göre profesör olarak en az 3 yıl görev yapmış olmalı ki, rektör olarak atanabilsin. Bir Cumhurbaşkanlığı kararıyla 3 yıl şartı kaldırılmış. Bundan 5 gün sonra İstanbul Üniversitesi rektörlüğüne atanmış. Diyebilirsiniz ki, bu Cumhurbaşkanı'nın yetkisine bırakılmış bir şey, buraya kadar normal. Tamam. Ama bununla bitmemiş ki. Rektör olarak atandıktan sonra da, yeni bir Cumhurbaşkanı kararıyla 3 yıllık şart yeniden getirilmiş. İki yasama faaliyeti, bir idari faaliyet sadece bir kişi için yapılıyor. Yandaş birini İstanbul Üniversitesine rektör yapabilmek için. Diyebilirsiniz ki belki bunu çok seviyor, lise arkadaşıdır. Üniversite arkadaşı olamaz, üniversite okumadığı için. Bir yerde dersiniz ki devasa bir ülkeyi yöneten biri, bunu da yapmış olsun, ne olacak. Bir tane değil valla, bir daha yapmış. Aradan bir kaç ay geçmiş, Yusuf Tekin adlı kişinin rektör olarak atanma süreci başlamış. Ama bir sorunu daha var, kendisi profesör değil, doçent.
"Peki ne yapmışlar, bakın. Sadece 44 gün içinde. Kendisi için profesörlük kadrosunun ilan edilmesi, kadroya başvurması, rektörün Yusuf Tekin'i profesör yapması, rektörlük için 3 yıllık profesör olma şartının tekrar kaldırılması, Yusuf Tekin'in rektör yapılması. Yusuf Tekin rektör olarak atanmış, ardından yeni bir kararla rektör olmak için en 3 yıllık profesör olma şartı yeniden getirilmiş. Şu anda yürürlükte. Bir kaç günlüğüne kalkabilir, her an. Bir buçuk yıl içinde 55 Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılmış. Bunların 24'ü yeni düzenleme içerirken 31 tanesi bu 24 taneyi düzeltmek için çıkarılmış.
"Erdoğan kurmak istediği kaos düzeni"
"42 sayılı Cumhurbaşkanı kararı, bir imar planı değişikliği üzerine. İzmir Bornova'daki bir arsa için, 2 dönüm. Üzerine bir apartman yapılabilir. Bunun için Cumhurbaşkanı kararı çıkarılmış. İşte kurulan düzen bu. Kaos düzeni bu. Ortada kurum yok, yargı yok. İyi kötü işleyen bir bürokrasi vardı, artık yok. İyi kötü işleyen bir yargı vardı, artık yok. Her şey tek adama bağlı. O tek adam da ne devleti yönetebiliyor ne de partisini. Bunun zekayla, kapasiteyle de alakası yok. Erdoğan'ın kurmak istediği tam da bu işte, kaos düzeni. Kaos içinde oldu bittiyle her şeyi yapabilmek, hiçbir şeyi yaptırmamak. Kendisinden ve çevresinden hesap sorulamaz hale getirmek, muhalefeti şok doktriniyle etkisiz hale getirmek. Bunun adı anayasal sistemin tasfiye edilmesidir, bir tür devleti ele geçirme operasyonudur. HDP'ye yönelik kapsamlı tutuklama bunun bir aşamasıdır. 15 Temmuz darbe girişiminin ardına sığınarak muhalif yayınların kapatılmasının amacı budur. 'Demirtaş içeride kalmalı, yoksa devletin bekası için tehdit olur' gizli saiki budur. Koruduğunuz beka budur. Bu bir kaos düzenidir. Irkçılığa, faşizme, hırsızlığa, talana dayalı bir düzendir.
"Benimle ilgili operasyonun yürütücüsü Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı. İkinci tutuklamayı bizzat örgütleyerek. İkinci tutuklamamın nasıl yapıldığının bütün detaylarını biliyorum. Başsavcı Yüksel Kocaman ve yardımcısı. Haklarında suç duyurusu yaptık. 22 Kasım 2018. AİHM'in benimle ilgili kararı açıkladığı gün. Başsavcı'nın Saray'da, AKP'nin genel başkanıyla yan yana fotoğrafı. Erdoğan kararı tanımadığını açıkladı, siz de aynısını, hukuki terimlerle gerekçenizde yazdınız. Niye görüştün? Açıklaması lazım. Ne konuştun kardeşim? Bunu paylaşıyorsan açıklaman da gerekir. Şu gündemle gittim, şu konuları görüştüm. Sen bir yargı mensubusun. Soruşturmayı yürütürken tarafsız olma zorunluluğun var. Bu adam benim siyasi rakibim. Bu adamla, benim AİHM'deki davamın kararının açıklandığı gün görüşüyorsan gerekçeni açıklayacaksın.
"Erdoğan yenildiğinde ona güvenen, suça karışan herkes yenilecek"
"Kamuoyu bilsin diye söylüyorum, o gün [ikinci tutuklanma] nöbetçi olmayan bir yargıç hastanedeyken telefonla aranıp "Acele geleceksiniz" deniliyor. Bu yargıç hastanede, kayıtları var. Nöbetçi değil. Geliyor, ben ve Figen Yüksekdağ hakkında tutuklama kararı çıkarıyor. Ve Yüksel Kocaman, tutuklama kararı çıkarılana kadar Ankara Adliyesini terk etmiyor. Ancak tutuklama kararı çıktıktan sonra adliyeden ayrılıyor. Senin o güvendiğin Saray'dan büyük Allah var Yüksel Kocaman, devran dönüyor. Devran dönüyor, halk var. Sandık kurulduğunda güvendiğin dağlara kar yağacak, bunların hepsinin hesabını yargı önünde vereceksiniz. Yok öyle bir dünya. Günü gelecek, bunların hepsinin hesabı hukuk önünde verilecek. Tayyip Erdoğan rejiminin tek faydası ne, biliyor musunuz? O yenildiğinde, onun etrafındakilerin tamamı yenilmiş olacak. Ona güvenen herkes. Suça karışan herkes. Öyle itirafçılar, öyle pişmancılar çıkacak ki. Ben boş konuşmam. Geçmiş konuşmalarım var, birer birer çıkıyor. Bu dosyaları kim kime nerede fısıldadı, günü geldiğinde müdahil sırasında oturacağım. Sabırlıyım.
"Tek dişi kalmış canavara döndün"
"Şunu demiştim, iyi hatırlıyorum. "Bizi başkalarıyla karıştırma. Biz demir leblebiyiz, bizi çiğnedikçe dişlerin dökülür." Çiğnemek istedi. Peki. Şimdilik İstanbul dişin döküldü, Ankara dişin döküldü, Adana, Mersin, Antalya dişlerin. Tek dişi kalmış canavara döndün. Güvendiğimiz halk var. Sandık kurulacak elbet. O dişi de o gün çekeceğiz. Sonra hukuk işlemeye başladığında ülke nefes alacak. Yargı işleyecek, hukuk işleyecek, bunun hesabı sorulacak. Yok öyle yağma. "İstediğimi yaparım, istediğim kararı alırım, AKP çalışmalarına katılırım, başsavcılık yaparım, kimse de bir şey yapamaz, arkamda Saray var." Yıkılmayan iktidar yok tarihte. Erdoğan da gider. Üç sene, beş sene. Hiç fark ketmez. Tarihte bu süreler azdır bile. Ben burada kalmaya devam ederim. Siz bilirsiniz. Boyun eğdim mi bugüne kadar? Tek bir arkadaşım gözünü kırptı mı? Af diledi mi?
"Beni ve Figen Yüksekdağ'ı bir defa değil, bin defa tutuklasanız durduramayacaksınız"
"Biz bu mücadeleyi sonuna kadar götüreceğiz. Büyük bir demokrasi bloğuyla geleceğiz, bu ülkeyi biz yöneteceğiz. Beni ve Figen Yüksekdağ'ı bir defa değil, bin defa tutuklasanız durduramayacaksınız. Binamızın kapısına kilit de vursanız bizi durduramayacaksınız. HDP halktır, halk. HDP bir bina değildir. Durduramayacaksınız. Ne zaman mı? Çok yakında. Bu durum böyle sürmeyecek, çünkü bu kaos düzeni sürdürülebilir değildir. O güruhun tamamı birbirine bakarak şu psikolojiye girdi, "O çalıyorsa ben niye çalmayayım. Zaman azalıyor, götürebildiğimiz kadar götürelim." Talan ediyorlar, talan. Yolsuzluk akıyor Böyle mi gidecek? Hayır. Halk kararını vermiş durumda. O gün gelecek, sandıklar kurulacak ve ülkenin büyük çoğunluğu el ele verip bu kaos düzenine son verecek. Asıl davamız o zaman görülmeye başlanacak. Siz bu aşamada hangi ara kararları verirseniz verin, asıl dava o zaman görülmeye başlanacak.
"Demirtaş ismini gören hakimin gözleri fıldır fıldır"
"Bakın, kız kardeşim Aygül Hanım'ın eşi, sosyal medya paylaşımları sebebiyle yargılanıyordu. Aygül Hanım onun da avukatı. Ailem beni ziyarete gelirken trafik kazası yaptı. Aynı günlerde mahkeme var. Aygül Hanım mazeret iletti, mahkeme kabul etmedi, eşine 1.5 yıl ceza verdi. Demirtaş ismini gören hakimin gözleri, "buradan bana rant ne çıkar acaba" diye fıldır fıldır açılıyor. "Demirtaş'ın eniştesini yargılamışım, avukatı da kardeşi, tabii ki bir ceza basayım." Durum budur. İfade özgürlüğü ya da gösteri haklarının ihlali, yargıcın yorum hatasından kaynaklıdır. Siyasi saiklerle yargılamak ise suçtur. Hem ciddi bir suçtur.
"Hiç sahte cumhurbaşkanı duydunuz mu? Diplomasız"
"Sahte avukat duydunuz, değil mi? Haberlerde çıkıyor. Sahte doktor da duyduk. Var, çıkıyor. Sahte cinci hocalar da duyduk, gerçi onların kökü sahte. Peki hiç sahte cumhurbaşkanı duydunuz mu? Diplomasız. Hiç şakası yok bu işin. Geriye doğru, işlemlerin çoğu mutlak butlan şeklinde iptal edilir. Seçilme yeterliliği olmayan, aday olma yeterliliği olmayan biri, hepimizin gözü önünde cumhurbaşkanı yapıldı. Diploması yok. Üniversite hayatı yok. Üniversite arkadaşı yok. Üniversiteden bir hocası yok. Üniversitede çekilmiş bir fotoğrafı yok. Üniversiteye dair bir hatırası yok. Erdoğan'ın ilkokul arkadaşları bile en aşağı müsteşar oldu. Bu arada, Yüksel Kocaman'ı nereden tanıyor, az önce söylemeyi unuttum, kendisi Pınarhisar Cezaevi savcısıydı, hapiste olduğu dönemde. Birlikte mangal partisi yapıyorlar cezaevinde. Tayyip Erdoğan'ın bir arakdaşının yazdığı kitaptan öğreniyoruz bunu da. Savcı Bey müsaitse buyursun bize de gelsin, burada da bir mangal partisi yapalım. [Salonda gülüşmeler.] Madem herkese eşit. Erdoğan'ın şoförü bile milletvekili oldu, o dönemki gardiyan bürokrat oldu. İmam hatip lisesindeki arkadaşları belediye başkanı oldu. Üniversite arkadaşlarından bir şey olan birini duyan var mı?
"82 milyon içinde 'Ben Erdoğan'ın üniversite arkadaşıyım' diyen kimse var mı?"
"82 milyon yurttaş içinde"Ben Recep Tayyip Erdoğan'ın üniversite arkadaşıyım" diyen kimse var mı? "Biz bununla yan yana oturduk, yemekhanede birlikte sıraya girdik" diyen bir Allah'ın kulu var mı? Bu bir şaka değil, sahte bir cumhurbaşkanı tarafından yönetiliyoruz. Şunu dedi ya, "Bunları bırakamayız. Biz bırakırsak ebedi alemde şehitlerimiz bize bunun hesabın sorar." Tabii bizi bırakamazsın çünkü senin bütün sahteliğini ortaya döktük. O kadar kinlisin ki. O kadar öfkelisin ki. Ama bu laflar senin işlediğin suçları örtemez. 53 kardeşimiz" diyor. 53 kardeşimizin ikincinin adını söyle desem bilmez. Yasi Börü sömürüsü dışında bir şey yapmazlar. 53 kardeşimizin 44'ü HDP'lidir desem bilmez. Umurunda değil, ne kardeşi. Onun için önemli olan bunu sömürebilmektir.
"Bu dosya 'derhal beraatlik' dosyadır"
"Bakın, o günlerin Uykusuz dergisinin kapağı. Mizah dergileri, Türkiye'deki en ciddi yayın organlarıdır. Gülmece değildir sadece. Konu benim hapiste olmam olmasa çok komik aslında. Bu dosya derhal beraatlik bir dosyadır. Dosyada aleyhimde tek bir delil bulamazsınız. Birkaç sahte delil vardı, onlar da çürüdü gitti. Ben halktan ve HDP yönetiminden başka yerden talimat almadım. O sebeple içim çok rahat. 50 bin tane de kumpas kursanız örgüt üyeliği tutturamazsınız. Propagandayla ilgili ise konuşmalarımın tamamının arkasındayım, tamamının. Tek bir şiddet övgüsü bulamazsınız. Dolayısıyla mahkemenin ilk anda beraat kararı vermesi lazımdı. Ama bu saatten sonra değil beraat kararı, beraatin -b'sini verme şansınız yok.
"Diyarbakır'da kayyımı devirdik yine kayyım atadılar, sorun değil, yine deviririz"
"4 Kasım 2016'da beni ve Figen Hanım'ı Edirne ve Kocaeli'ye özel uçakla götürürlerken Diyarbakır'da kayyum, üstünden geçtiğimiz Ankara ve İstanbul'da ise AKP'li belediye başkanları vardı. Diyarbakır'da kayyımı devirdik, yine kayyım atadılar, sorun değil, yine deviririz. Ankara'da şimdi bir muhalefet belediye başkanı var. İstanbul'da bir muhalefet belediye başkanı var. Bugün HDP çelik çekirdek gibi yek vücuttur, AKP ise üç parçadır. İçinden iki parti çıkmıştır. Hadi bakalım.
"HDP olarak bir koalisyon, bir ittifakın parçası olarak kesinlikle iktidarda olacağız"
"HDP olarak hedefimiz, Türkiye'de demokratik iktidarın parçası olmaktır. Bir koalisyon, bir ittifakın parçası olarak kesinlikle iktidarda olacağız. Bütün sorunları çözeceğiz. Öyle bir ülke yaratacağız ki..."
Duruşma sona erdi. Yarın 10.00'da devam edilecek.
Oy birliğiyle tahliye kararı verilmişti
Demirtaş'ın dosyasının AİHM Büyük Daire'de görüşülmesine günler kala Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi oy birliğiyle tahliye kararı vermişti. Avukatların, tutukluluk süresini kesinleşen cezadan mahsup etme ve tahliye talebinin ardından. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ana dava kapsamındaki farklı bir dosyayı gündeme getirerek Demirtaş ve Yüksekdağ hakkında ana davada hakkında yargılandıkları '6-8 Ekim olayları'ndan tutuklama istemişti. Tutuklama talebinin ardından Demirtaş ve Yüksekdağ hakkında tutuklama kararı verilmişti.
HDP Milletvekilleri Mithat Sancar, Mehmet Rüştü Tiryaki, Murat Çepni, Zeynel Özel, Tülay Hatimoğulları, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, SYKP Eş Genel Başkanı Canan Yüce ile HDP il, ilçe yöneticileri izleyici olarak katıldı.
Ne olmuştu?
Eski HDP Eş Genel Başkanları Demirtaş ve Yüksekdağ, dokunulmazlıkların kaldırılmasının ardından başka HDP'li milletvekilleriyle birlikte Kasım 2016'da "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak", "terör örgütü üyesi olmak", "silahlı terör örgütüne üye olmak", "örgüt adına suç işlemek" iddialarıyla gözaltına alınmış, ardından da tutuklanmıştı.
Hakkında 33 dava açılan ve 142 yıla kadar hapsi istenen Demirtaş'ın avukatlarının uzun tutukluluk süresini gerekçe göstererek yaptıkları başvuru, AİHM tarafından Kasım 2018'de kabul edilmiş ve Demirtaş'ın serbest bırakılması ve tutuksuz yargılanması gerektiği yönünde karar verilmişti. Bu kararın hemen ardından Demirtaş'ın İstanbul'da yargılandığı davadan aldığı 4 yıl 8 ay hapis cezası beklenmedik bir hızla 4 Aralık 2018 tarihinde onanmış ve Demirtaş'ın tutuklu statüsünden hükümlü statüsüne geçmesiyle AİHM kararı boşa çıkmıştı.
Türkiye ile Demirtaş'ın avukatlarının AİHM kararına itirazı sonrasında belirlenen Büyük Daire görüşmesine günler kala, 2 Eylül'de Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi oy birliğiyle yargılandığı ana davada HDP'li siyasetçi hakkında tahliye kararı vermişti. Savcılığın tahliyeye yaptığı itiraz da 20. ACM tarafından reddedilirken; avukatlar da tutukluluk süresini kesinleşen cezadan mahsup etme ve tahliye talebinde bulundu.
26. ACM 20 Eylül'de avukatların mahsup etme talebini kabul etse de, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ana dava kapsamındaki farklı bir dosyayı gündeme getirerek Demirtaş ve Yüksekdağ hakkında ana davada da hakkında yargılandıkları '6-8 Ekim olayları'ndan tutuklama istedi.
TIKLAYIN - Tahliye olması beklenen Demirtaş hakkında yeniden tutuklama kararı