Gündem

'Şehitliğin ne olduğunu ben çok iyi bilirim...'

Posta yazarı Yazgülü Aldoğan: Şehit olana sevinilir! Arkasından ağlamak, üzülmek, dövünmek ayıptır. Şehit denince akan sular durur, kadere razı olunur, gurur duyulur

20 Mayıs 2014 16:15

Posta gazetesi yazarı Yazgülü Aldoğan, Twitter'dan "Ne şehittir, ne gazi, kâr yoluna gitti niyazi" sözlerinin tepki çekmesinin ardından, "Maden işçileri şehit değildir, vahşi kapitalizmin, çarpık sömürü düzeninin KURBAN’ıdır. Taşeronlaştırılmış bir müessesede, hakkını hukukunu aradığı an kapıya konulacağını, güvenlik koşullarının eksik, yaşam koşullarının yetersiz olduğunu bilen, üç kuruş paraya çalıştırılan bir kurban" dedi.

Yazgülü Aldoğan'ın "Şehitliğin ne olduğunu ben çok iyi bilirim..." başlığıyla yayımlanan (20 Mayıs 2014) yazısı şöyle:

 

Şehitliğin ne olduğunu ben çok iyi bilirim...

 

Hiç ironi yapmadan, herkes anlasın diye, düz ve yalın yazacağım. Soma’da bir facia yaşandı. O genç ve işsiz insanlar, sigortalı ve aylıklı diye bölgelerindeki tek işe, madene girdiler. Madende ölüm kader değil. Gerekli önlemleri alır, teknolojiyi kullanırsın, kömür de çıkar, kimse de ölmez. Burada her yıl bir kaza oluyor ve birileri ölüyor. Bir-iki derken 301 kişi ölünce, hepimizin canı çok acıdı. 

Sorular başladı: “Bu işçiler niye öldü? Kaç kişi öldü? Nasıl öldü?..” İşletmeyi yapan şirket ortada yok, öfke iktidara yöneldi. Algı yönetimi yapmak için birileri ‘ŞEHİT’ kavramını attılar ortaya. Niye? Çünkü şehitlik İslam’da en yüksek ölüm mertebesidir.


Şehide ağlanmaz


Şehit olana sevinilir! Arkasından ağlamak, üzülmek, dövünmek ayıptır. Şehit denince akan sular durur, kadere razı olunur, gurur duyulur. Kimse sorgulamaz, “Bu insan niye şehit oldu, niye şehit olacağı yere gönderildi” diye! Çünkü o vatan toprağını savunmuştur, zaten ölmeye gitmiştir. Bir ulvi amaç için kendini feda etmiştir. Bunu en iyi ben bilirim, çünkü ben şehit kızıyım! 

Yüzünü bile görmediğim, bilmediğim babamı ben 8 aylıkken yollandığı savaşta kaybettim. Kaç yaşıma geldim, hiç ağzımı açıp da “Babam niye öldü, ben niye babasız büyüdüm” demedim! 

Ama Soma’da yanan kömürün içinde pişerek ölen işçinin niye öldüğünü sormak hakkım. “O şehit oldu” dersem soramam! Oysa o maden işçileri şehit değildir, vahşi kapitalizmin, çarpık sömürü düzeninin KURBAN’ıdır. Taşeronlaştırılmış bir müessesede, hakkını hukukunu aradığı an kapıya konulacağını, güvenlik koşullarının eksik, yaşam koşullarının yetersiz olduğunu bilen, üç kuruş paraya çalıştırılan bir kurban. 

Öldüğü zaman da “Bu adam niye öldü? Bu madenin kirişleri niye, metal değil de ağaç? Niye yaşam odası yok? Niye maskeleri yarım saat bile dayanmadı? Niye karbonmonoksit ölçümleri yapılmadı” demeyelim diye, ‘onlar şehit’ dediler. Twitter’da bu zihniyeti eleştiren bir cümle yazdım diye 24 saattir bazılarının saldırısı altındayım. Maksat; ‘Şehit’ deyip bu büyük faciadaki tüm sorumlulukların üzerini kapatmak. 

Ne cinsiyetim, ne yaşım, ne başım kaldı küfür etmedikleri. Soma’da iş kazası cinayetine kurban giden işçilerin haklarını aramaktan asla vazgeçmeyeceğim.