Şırnak’ta helikopter kazasında şehit olan Yarbay Songül Yakut'un kazadan 2 gün önce terfi aldığı ortaya çıktı. Yakut’un avukatı Ziya Kara, “Songül Hanım gerçekten mesleğine âşıktı. Onca iftira, kumpas ve çirkin iftiraya rağmen yılmadı. Sonuna kadar mücadele etti. Kazadan 2 gün önce mesaj atmıştı. Tayininin çıktığını söyledi. Çok sevinmişti. Helikopter düşmeden 2 gün önce ‘Harekât Şube Müdürü’ yapıldığını söyledi" dedi.
Yarbay Songül Yakut, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) 1997’de adım attı. TSK’ya alınan kadın subaylar arasında en dikkat çekeni oldu ve ilkleri başardı. Gazete Habertürk'ten Zülfikar Ali Aydın'ın haberine göre TSK’da ‘bölük’ ve ‘ilçe jandarma komutanı’ olan ilk kadın subaydı. Görevi boyunca 10’u takdirname 50’ye yakın başarı ödülü aldı. Komuta ve Karargâh Subaylığı Kursu’nu (KOMKARSU) bitiren ilk kadın subaydı. Yüksek lisans eğitimi de aldı.
2014’te Songül Yakut binbaşı rütbesiyle, Jandarma Genel Komutanlığı Karargâhı’nda, Aile İçi Şiddetle Mücadele ve Çocuk Şube Müdürü’ydü. FETÖ’nün devşiremediği ya da engel gördüğü subayları tasfiye ettiği dönemdi. Binbaşı Songül Yakut, 21 Kasım 2013’te acil olarak karargâha çağrıldı. Bir korgeneral, bir tümgeneral ve bir albayın olduğu odada Tümg. O.E., Songül Yakut’a içinde kendisi ile ilgili iddiaların bulunduğu Kasım 2013 tarihli bir mektubu okudu.
İstifa baskınına 'iftira' deyip direndi
Mektup, FETÖ kumpaslarındaki yöntemle yazılmıştı. Altında isim, imza yoktu. Evli olan bir kişinin ağzından Songül Yakut aleyhine ağır iddialar içeriyordu. Mektubu okuyan general, Yakut’a “Artık bu meslekte geleceğin yok, istifa et. Etmezsen disiplin yoluyla meslekten atılırsın” dedi. Songül Yakut, özel hayatını hedef alan bu iddia ve iftiralara karşı “Bunlar iftira ve asılsız. Yalan. Mektubu gönderenlerin bulunup yargılanması gerekir” diye itiraz etti. Aldığı yanıt, “Sadece bu mektup değil, ekinde bir CD var. Telefon konuşmalarının olduğu bir ses kaydı var” oldu. Kurmay Başkan O.E., şöyle devam etti: “Bu belgeleri gönderenler yapılan işlemleri de takip eder. İstifa etmediğin takdirde bilgiler internete düşer ve rezil olursun!”
Ertesi gün Songül Yakut yine karargâha çağrıldı ve kendisine ait olduğu iddia edilen ses kaydını itirazlarına rağmen dinlemek zorunda kaldı. Ses kaydı açıldığında Yakut ısrarla dinlemek istemediğini, sesin kendine ait olmadığını söyleyerek ses kaydını kestirdi. Ardından da “CD’deki ses kaydının bana ait olduğuna nasıl karar verdiniz?” diye itirazlarını sürdürdü.
24 Kasım 2013’te Songül Yakut, avukatıyla Jandarma Personel Başkanlığı’na dilekçe verip CD’nin örneğinin incelenmek üzere kendisine verilmesini istedi. Talebi, “Çoğaltırsak CD bozulabilir” denilip reddedildi. 2 gün sonra “Hakkınızda idari tahkikat başladı” denilerek ifadeye çağrıldı. Avukatıyla karargâha giden Yakut disiplin soruşturması açılan evrakı istediğinde “Elden veremeyiz” yanıtını aldı ve kendisine savunma için 8 gün verildi. Yakut, ertesi gün, birliğindeki askeri personelin hakkındaki iftiralardan haberdar olduğunu öğrendi.
Psikolojik şiddete uğrayan Binbaşı Yakut, istifa etmek yerine Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvurup isimsiz mektup ve CD’yi yaydığını düşündüğü Kurmay Başkanı Korgeneral O.E., Harekât Başkanı Tümgeneral A.Ç. ve Adli Müşavir M.E.T. hakkında 6 ay süreli “şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama ve küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmalarına yönelik tedbir” kararı aldırdı.
Genelkurmay: İsimsiz mektubu soruşturun
Yakut ve avukatı, “Yasadışı delil” dedikleri isimsiz mektup ve CD’yi adli makamlara göndermeyen askeri yetkililer aleyhine Genelkurmay Adli Müşavirliği’ne suç duyurusunda bulundu. Genelkurmay Askeri Savcılığı, itirazlar üzerine CD’nin ve mektubun yasadışı olduğunu belirterek, askeri savcılığa “soruşturma” emri verdi.
25 Aralık 2013’te disiplin kurulu toplandı. Ancak kurul kararı Yakut’a bildirilmedi. Binbaşı Yakut, kurul kararını maaşını çekmeye gittiğinde öğrendi. Maaşını bankamatikten çekmek istediğinde âşığı olduğu TSK ile ilişiğinin kesildiğini gördü.
Binbaşı Yakut, avukatı Ziya Kara ile Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’ne başvurup disiplin soruşturmasına aykırı 25 maddeyi sıraladı. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, baskılara rağmen Songül Yakut’un TSK’dan atılmasına neden olan mektup için “hukuka aykırı olduğuna, ses kaydının Songül Yakut’a ait olduğunu gösteren veri bulunmadığı” hükmüne vardı ve Yakut’un 2 yıl sonra görevine iadesine karar verdi.
Kazadan 2 gün önce itibarını iade ettiler
Yakut’unz avukatı Ziya Kara, şunları söyledi: “Songül Hanım gerçekten mesleğine âşıktı. Onca iftira, kumpas ve çirkin iftiraya rağmen yılmadı. Sonuna kadar mücadele etti. Kazadan 2 gün önce mesaj atmıştı. Tayininin çıktığını söyledi. Çok sevinmişti. Helikopter düşmeden 2 gün önce ‘Harekât Şube Müdürü’ yapıldığını söyledi. Kendisine FETÖ’nün TSK’dan tasfiye edilmesinin, hak ettiği görevlere gelmesinin önünü açacağını söylemiştim. Bu tayin onun için bir nevi itibarının da iadesi olmuştu.”
"Çok çekti anlatmadı"
Şırnak’ın Uludere İlçesi Şenoba Beldesi’nde çarşamba akşamı düşen helikopterde şehit olan 13 askerden Jandarma Yarbay Songül Yakut’un (41) annesi Sebahat Yakut, kızının Balyoz davasında yargılanması, ordudan atılıp geri dönmesi sürecinden haberi olmadığını söyledi. Gazete Habetürk'ten Ferdi Durdu ve Beycan Üçkardeş'in haberine göre anne Yakut, “Küçük yaşta babasını kaybetti, çok sıkıntılar yaşadı. Bana hiçbir şey anlatmazdı. ‘Kendine bak, sen gidersen ben de arkandan gelirim’ derdi. Üzülürüm diye hiçbir şey anlatmazdı” dedi. Şehit yarbayın doktor ağabeyi Aliseydi Yakut da dava sürecinde kardeşinin yaşadığı maddi zorlukları şehit olduğunda öğrendiklerini belirterek “Biz de neye uğradığımızı şaşırdık” diye konuştu.
"Son konuşmamızda 'Anne hayat çok kısa' dedi"
Şehit Yarbay Songül Yakut’un Malatya’da yaşayan annesi Sebahat Yakut, “Suna’m” dediği kızıyla şehit olmadan birkaç saat önce yaptıkları telefon görüşmesinde, kızının “Hayat çok kısa” diyerek yorulmaması için Ören’de geçen yıl kendisine aldığı bahçedeki evde kalmasını istemediğini söyledi. Yakut, kızıyla son konuşmalarını şöyle anlattı:
“Ona ‘Kuzum orada birisi var, onun makinesini iste ki otları derelim’ dedim. ‘Tamam anne’ dedi. Sonra geri aradı, ‘Değer mi anne, kaç lira olursa olsun ben sana alırım’ dedi. Tekrar aradı, ‘Anne makinenin fotoğraflarını derecek adama gönderdim’ dedi. Telefonda, ‘Anne hayat çok kısa, orada ne duruyorsun, eve git. Televizyonuna bakarsın, istersen minibüsü göndereyim eşyalarını alsın, seni götürsün’ dedi. Sonra bir daha konuştuk, ‘Suna’m, kızım ne yapıyorsun, ot derecek adam burada, vereyim konuşun’ diye sordum, ‘Anne işim acele, ben sonra seni arayacağım’ dedi. Aradığı bu oldu.”
Akşam 19.30-20.00 gibi uyuduğunu belirten Sebahat Yakut, “Yatakta döndüm durdum. Baktım ki yanıp kavruluyorum. Cam dövüldü. Yeğenim kapıyı açmamı istedi, baktım ki jandarma. Kapıda kaymakam, Ören’in muhtarı, dolu millet vardı. ‘Bu ne kuzum, bu ne?’ dedim. ‘Suna helikopter kazası geçirmiş ama bir şeyi yok’ dedi. ‘Bana doğruyu söyle’ dedim, ‘Bir şey yok’ dediler. Az kalsın çatlayacaktım. Acım çok büyük, kimseye söyleyemiyorum. Yandım, kavruldum. Böyle olmayaydı da kızımı kimse methetmeyeydi. Herkes seviyordu onu. Bütün arkadaşları hep geldi. Türkiye’nin ilk bayan komutanıydı” diye konuştu.
“Suna’mın sayesinde o kadar seviniyordum ki, anası öle onun” ifadesini kullanan Yakut, “Çok sıkıntılar yaşandı. Ev konusunda sıkıntı yaşadı. 8-9 aydır Şırnak’taydı. (Balyoz davasıyla ilgili süreç) Ben bilmiyorum. Bana hiçbir şey anlatmazdı. Çocuklara çok iyi davranırdı. Kaymakamla köyleri gezerdi. Eşya götürüp dağıtırdı. Huzurevlerine çok giderdi” dedi.
Şehit yarbayın doktor olan ağabeyi Aliseydi Yakut ise Balyoz sürecinde kardeşinin yaşadığı maddi zorlukları şehit olduktan sonra öğrendiklerini belirterek, “Biz de neye uğradığımızı şaşırdık. Kız kardeşim, her gün çalışıyormuş gibi ne yapıyorsa aynı şekilde hareket ediyordu. İçine de kapanmadı. Böyle bir sıkıntıya düşeceği aklımızını ucundan bile geçmezdi. Asker olmak idealiydi, hayaliydi. Sınavı kazandığını söyleyince çok mutlu olmuştu” dedi. Ağabey Yakut, şöyle devam etti: “18 ay sıkıntılı süreç geçirdi. 18 ayda arkadaşlarıyla önemli bir mücadele verdi ve görevine döndü. Ben kendisine, ‘Bak başına bunlar geldi, yakında benimle de uğraşırlar’ diyordum. O da gülüp geçiştiriyordu. ‘Ben nasılsa döneceğim geriye’ diyordu.”