HÜLYA KARABAĞLI - T24/Ankara
CHP Parti Meclisi Üyesi, Eski Kültür Bakanı Ercan Karakaş, sanatçıların sokaklara döken özelleştirme adımları için “Bu kurumlar da ‘muhafazakâr sanat’ oluşturma adına vesayet altına alınmak isteniyor” dedi. “Bu işin öncülüğünü bizzat başbakan yapıyor” diyen Karakaş, “Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan ise pek ses çıkmıyor. Oysa kültür ve sanat alanını korumak ve geliştirmek bu bakanlığın görevi” diye konuştu. Karakaş, sanatın AKP’nin muhafazakârlık anlayışına bağlı olarak şekillendirilemeyeceğine dikkat çekti.
Karakaş, T24’ün, hükümetin İstanbul Şehir Tiyatroları, Devlet Tiyatroları’nın özelleştirilmesine yönelik kararına ilişkin sorularını yanıtladı. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın özelleştirme açıklamasını ve sanata yönelik hamleleriyle ilgili değerlendirmeleri şöyle:
‘Başbakan’ın büyük öfkesi ve kibri’
Başbakan’ın büyük bir öfkeyle ve kibirle tiyatro sanatçılarına yüklenmesini, onların emeklerini ve sanata yaptıkları katkıları yok saymasını son derece yanlış buluyorum. Bu tutumu demokrasiyle bağdaşmayan bir davranış olarak görüyorum.
‘Günay’dan pek ses çıkmıyor’
Başbakan aynı davranışı heykeltıraş Mehmet Aksoy’un Kars’taki “İnsanlık Anıtı” konusunda da göstermiş ve anıt başbakanın talimatıyla yıkılmıştı. Anlaşılan sıra şimdi şehir ve devlet tiyatrolarında. Bu kurumlar da “muhafazakâr sanat” oluşturma adına vesayet altına alınmak isteniyor. Bu işin öncülüğünü bizzat başbakan yapıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan ise pek ses çıkmıyor. Oysa kültür ve sanat alanını korumak ve geliştirmek bu bakanlığın görevi.
‘Bakanlık tek adam anlayışına itiraz etmeli’
Eğer sanat alanıyla ilgili yasalarda ve yönetmeliklerde bir değişiklik ihtiyacı varsa, onu sanatçılar ve sanat örgütlerinin de demokratik katılımıyla yapacak olan kurum bakanlıktır. O nedenle, başbakanın tiyatroya tek adam anlayışıyla müdahale etmesine öncelikle bakanlık itiraz etmelidir. Ama bunu göremiyoruz.
‘Bakanlığın sanatçısına sahip çıkması anayasal görev’
Kars’taki “İnsanlık Anıtı” konusunda Bakan Ertuğrul Günay, “Heykeli, sanatçıyı korumaya ve telif haklarına işaret etmeye çalıştım…” şeklinde açıklama yapmış ve sonuç alamamasının nedenini de “sanata duyarlı olan çevrelerin” kendisini “arkalamak” yerine, “hükümet krizi çıkartmaya” çalıştıklarına bağlamıştı.
Oysa durum böyle değildi. Sanatçılar ve sanatseverler “İnsanlık Anıtı”nın yıkılmaması için son derece güçlü argümanlarla kamuoyuna başvurmuşlar ve Türkiye’yi bu ayıptan kurtarmaya çalışmışlardı. Sürecin içerisinde yer alan birisi olarak bu yöndeki çalışmalara yakinen tanık oldum.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın sanata ve sanatçılara sahip çıkması aynı zamanda anayasal bir görev. Çünkü mevcut anayasanın 64. maddesinde “Devlet sanat faaliyetlerini ve sanatçıları korur. Sanat eserlerinin ve sanatçının korunması, değerlendirilmesi, desteklenmesi ve sanat sevgisinin yayılması için gereken tedbirleri alır” hükmü yer almaktadır.
‘AKP’nin muhafazakârlık anlayışına göre’
O nedenle, Başbakan’ın, “Tiyatroları özelleştireceğiz, hükümet olarak istediğimiz oyunlara sponsor oluruz” Şeklindeki açıklaması da sanatçılar arasında ayrım yapmayı öngören bir açıklama olduğundan (çünkü anayasa sanatçılar diyor, hükümetin uygun göreceği sanatçılar demiyor) anayasa ile de çelişiyor.
Sanat AKP’nin muhafazakârlık anlayışına bağlı olarak şekillendirilemez ve sınırlanamaz. Çünkü birçok kültür insanının vurguladığı gibi “sanatın sınırını estetik belirler.”