Hürriyet yazarı Sedat Ergin, "Türk Silahlı Kuvvetleri’nde generalliğe giden yolun kapısını aralayan 'kurmay' sınıfına ayrılmak zorlu bir sınavı geçmekle mümkündür" dedi. Ergin, Hava Pilot Kurmay Üsteğmen Müslim Macit’i ifadesine yer verdiği yazısında, "pek çok subay, hak ettiği halde kurmay olamadan elenmiştir" ifadesini kullandı.
Hürriyet'ten Sedat Ergin'in, "Sahtekârlıkla kurmay subay nasıl olunur?" başlığıyla (29 Temmuz 2017) yayımlanan yazısı şöyle:
Türk Silahlı Kuvvetleri’nde generalliğe giden yolun kapısını aralayan “kurmay” sınıfına ayrılmak zorlu bir sınavı geçmekle mümkündür.
Bu sınavda yöneltilen seçmeli ve yazılı sorular, askerlikle ilgili konuların yanı sıra tarihten ekonomiye, dış politikadan enerji meselelerine kadar geniş bir yelpazeye yayılır.
Kurmaylık sınavına üsteğmenlikteki üçüncü yılı tamamladıktan sonra girilebilir. Bu sınava girebilmek için yüzbaşılığa geçtikten sonraki dönem de dahil olmak üzere toplam altı hak var. Sınava hazırlanmak meşakkatli bir çaba gerektirir. Kurmay olmaya soyunan genç subaylar bir taraftan kıta görevlerini yaparken, örneğin havacıysa uçuş filosunda uçarken, bir taraftan da akademi sınavlarına hazırlanırlar. Kazananlar, İstanbul’daki Harp Akademileri Komutanlığı bünyesindeki Hava Akademisi’nde iki yıllık bir eğitime girer. Eski uygulamada, her yıl bir devrede Hava Kuvvetleri’ne 200-250 arasında subay katılıyorsa, kurmaylık sınavında ağırlık uçucu sınıf olmak üzere ihtiyaca göre ancak 35-40 subay seçilirdi.
*
Evet, eskiden sınav zordu ama cemaatçi bir subaysanız kendinizi kurmaylığa kabul sınavı için çok da yormanız gerekmiyordu. Fetullah Gülen’in manevi şahsiyeti size kurmaylık sınavını kolaylıkla geçmenizi sağlayacak pratik çözümü getiriyordu. Nasıl mı?
En iyisi bu sorunun yanıtını 15 Temmuz 2016 darbe girişiminde aktif bir şekilde rol alan Hava Pilot Kurmay Üsteğmen Müslim Macit’in ifadesinden dinlemek:
“Akademi sınavlarına katıldık. Burada Mahmut kod isimli Mehmet Ayan ile tanıştık. Mahmut ismini bilmediğim bir abisiyle gelerek bize ‘Kimseye söylemeyeceksiniz’ diyerek yemin ettirip ‘Size bir SD kart verecem, buna çalışın’ dedi. Biz de Abdullah ile buna çalıştık. Çalıştığımız belgede sınav soruları vardı. Bu sınav soruları sınavda aynen çıktı. Yanlış hatırlamıyorsam 88 veya 90 civarında not aldım. Bana ‘Soruların hepsini çözme, 88 veya 90 alacak şekilde yap’ dediler. Bunu da test sınavlarından 10 veya 12 yanlış yaparak ayarladık. Yazılı sınavlarda ise bazı yerleri yanlış yazarak ayarladık.”
*
Akıncı Üssü davasında itirafçı olan Müslim Macit’in anlattığı bu sınav, 2015 yılı aralık ayında yapılmıştır. Macit, o sırada üsteğmen rütbesiyle Akıncı Üssü’nde 142. Filo’da görev yapmaktadır.
Macit, ifadesinde SD (hafıza) kartının kendisine verildiği evi de tarif ediyor. Bu, Keçiören semti Barıştepe Mahallesi’nde Mehtap Caddesi’ndeki bir evdir. Üsteğmen, SD kartları çalıştıktan sonra Mehmet Ayan’a geri vermiştir.
Bir başka önemli ayrıntı, sorular ve yanıtları geçmişte aynı evde kaldığı devresi olan Abdullah Özen’le kendisine birlikte verilmesidir. Macit, cemaatçi olduğunu bildiği Abdullah Özen’le Hava Harp Okulu’ndan itibaren “irtibatlı olduğunu” anlatıyor. Uzun süre aynı kiralık evde oturmuşlar, aynı abiler ikisini birlikte görmüştür. Bu anlatımından, Özen’le bir tür ikili bir hücre yapısı içinde oldukları anlaşılıyor. Bununla birlikte ilginçtir ki, FETÖ, 15 Temmuz kalkışmasında Abdullah Özen’e bir görevlendirme yapmamıştır; kendisi Akıncı Üssü’nde görevli olduğu halde...
*
Macit’in verdiği ifadenin düşündürücü birçok noktası var. Önce hadisenin tarihine bakalım. Kurmaylık sınavı 2015 yılı aralık ayında yapılmıştır. Yani, cemaatin dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a karşı 17-15 Aralık 2013 hamlesine kalkışmasından tam iki yıl sonra meydana geliyor...
Bu hadise, Erdoğan’ın Fetullah Gülen’e karşı mücadele verdiğini düşündüğü bir sırada cemaatin Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndaki kurmaylık sınavına kolaylıkla nüfuz edip cemaatçi subayların önünü açabildiğini, daha doğrusu ordu içinde istediği gibi “cirit atabildiğini” gösteriyor.
Bu itirafların karşımıza çıkardığı asıl düşündürücü soru şudur. Müslim Macit gibi Gülenci pek çok subay cemaat abilerinden soruları alarak, ders de çalışmaları gerekmeden sınavları kolay bir şekilde kazanmıştır. Bunun sonucu -sahtekârlık yapılmasaydı- muhtemelen sınavı kazanacak olan pek çok subay, hak ettiği halde kurmay olamadan elenmiştir.
Onlara yapılan bu haksızlığın, yaratılan bu mağduriyetin vebali kimin üstündedir?
Üstelik buradaki sorunun yalnızca Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri’ndeki kurmaylık sınavlarıyla sınırlı olmadığını biliyoruz. Pekâlâ on yıllardır harp okulları ve askeri lise giriş sınavlarında yaygın bir şekilde ÖSYM üzerinden yapılan usulsüzlüklerle binlerce cemaatçi, başka binlerce cemaatçi olmayan insanın hakkını gasp ederek bu eğitim kurumlarına girmiştir.
Burada yenen hakkın, yaratılan mağduriyetin büyüklüğünü tanımlayacak bir ifade bulmak zordur. Aslında Müslim Macit’in kendisinin de bir nebze rahatsız olduğu anlaşılıyor bu şekilde kurmay olmaktan. Bu konuyu abilerine açtığında aldığı cevap şu olmuştur: “Sizin davanız kutsal, sizlerden birisinin orada olması gerekiyor...”