Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin, 28 Ocak'ta beşinci duruşması görülen Gezi parkı davası hakkında, "Bir katilin ‘mağdur’, bir ‘paranoid kişilik’in ‘tanık’ olduğu ve CMK hükümlerine itibar edilmediği bir yargılama sürecinden adalet bekleyebilir miyiz?" diye sordu.
Ergin, yazısında Gezi protestoları sırasında öldürülen Ali İsmail Korkmaz'ın katillerinden eski polis Mevlüt Saldoğan'ın 'mağdur' olarak Gezi davasına katılmasından ve davanın önemli tanıklarından Murat Pabuç'a ‘paranoid ve borderline kişilik’ teşhisi konduğundan bahsetti. Ergin, tanık Murat Pabuç'un dilenmesi sırasında kapalı oturum yapıldığından ve ‘duruşmada hazır bulunma ve tanığa soru sorma hakkı’na sahip olan sanık avukatlarının kanuna aykırı şekilde çağrılmadığına da değindi.
Sedat Ergin'in yazısının bir kısmı şu şekilde:
"Bitmedi... Mahkeme heyeti, 25 Aralık 2019 ve 20 Ocak 2020 tarihlerinde Papuç’un ifadesini aldığı oturumlara savunmayı çağırmazken savcılık makamı duruşma salonunda pekala hazır bulunmuştur. Bu uygulama, iddia makamı ile savunma arasında mutlak eşitliği gözeten ‘silahların eşitliği’ ilkesinin bariz bir ihlalidir.
Usulle ilgili bütün bu sorunlu uygulamaları yan yana getirdiğimizde, “Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez” şeklindeki Anayasa’nın 38’inci maddesine aykırı bir tablo ortaya çıkıyor.
Geçen salı günü Silivri’de görülen Gezi davasının yedinci duruşmasını konu alan haberleri tararken, ‘kanuna aykırı olarak tanık dinlendiği’ gerekçesiyle mahkeme heyeti için yaptıkları ‘reddi hâkim’ taleplerinin kabul edilmemesi üzerine avukatların protesto amacıyla mahkeme salonunu terk ettiklerini okudum. Mahkemede ne olmuş diye biraz araştırdığımda karşıma bu gerçekler çıktı.
Bir katilin ‘mağdur’, bir ‘paranoid kişilik’in ‘tanık’ olduğu ve CMK hükümlerine itibar edilmediği bir yargılama sürecinden adalet bekleyebilir miyiz?"
Yazının tamamını okumak için tıklayın