Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin, "Ayasofya’nın müze statüsünden çıkartılıp yeniden cami statüsüne geçirilmesi yolundaki tartışmalar ağırlıklı olarak ulusal egemenlik ve aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nun fetih anlayışını simgeleyen ‘Kılıç Hakkı’ gibi kavramlar üzerinden cereyan ediyor. Ancak bu tartışmaların bir de Türkiye’nin altına imza attığı uluslararası sözleşmelerle üstlendiği yükümlülükler gibi çok önemli bir boyutu daha var. Ayasofya dosyasını değerlendirirken meselenin bu parametresini gözden uzak tutmamak gerekiyor." düşüncesini dile getirdi.
Ergin, "Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Genel Konferansı’nın 1972 yılında sonuçlandırdığı ve Türkiye’nin 1983 yılında taraf olduğu ‘Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme’den söz ediyoruz. Bu sözleşme, yaşadığımız yerküre üzerindeki doğal ve kültürel varlıkların korunması alanında insanlığın bugüne dek geliştirmiş olduğu yegâne ve oldukça etkili bir rejimin esaslarını, uygulanması taahhüt edilen kuralları ve bu çerçevede tasarlanan kurumsal mekanizmaları tanımlıyor." ifadesini kullandı.
Ergin, "Türkiye, sözleşme çerçevesinde bu varlıkları koruma konusunda önemli yükümlülükler altına girmiş bulunuyor. Sözleşmenin uygulaması en son 2019 yılında güncellenen ‘Dünya Mirası Sözleşmesi Uygulama Rehberi’nde getirilen kriterler üzerinden izleniyor. Getirilen kayda değer kriterlerden biri, rehberin 96’ncı maddesinde tarif edilen 'Dünya Mirası varlıkların korunması ve yönetimi, Üstün Evrensel Değerin, varlığın kaydedildiği sıradaki bütünlük ve özgünlük (authenticity/otantik hali) koşullarıyla birlikte sürdürülmesini ve zaman içinde arttırılmasını sağlamalıdır' hükmüdür. Varlığın bütünlüğü ve özgünlüğünün bozulmaması şartı getiriliyor." değerlendirmesinde bulundu.
Ergin yazısında şunları kaydetti:
Keza 98’inci maddede “(Alınacak) düzenleyici önlemler, varlığın bütünlüğü ve/veya özgünlüğüyle birlikte Üstün Evrensel Değerini olumsuz etkileyebilecek sosyal, ekonomik ve diğer baskılara veya değişimlere karşı korunmasını sağlamalıdır” hükmü getiriliyor.
Bir varlığın hangi durumlarda ‘Tehlike Altındaki Dünya Mirası Listesi’ne alınacağı konusunda da bir dizi kriter tarif ediliyor bu rehberde. Örneğin 179’uncu maddede, bu kriterler arasında “varlığın yasal durumunda korunma derecesini azaltan bir değişikliğin” ortaya çıkması sıralanıyor.
Son tahlilde Ayasofya ile ilgili herhangi bir adım atılırken, UNESCO’nun listesine 1985 yılında müze kimliğiyle tescil edilen bu tarihsel varlığın ‘Dünya Mirası’ statüsünün dikkate alınması, bu statünün herhangi bir şekilde etkilenmemesi büyük önem taşıyor.
Yazının devamı için tıklayın