Gündem

Seçim 2018: Ankara'nın muhafazakar Keçiören ilçesinde 'dip dalga' İYİ Parti'ye oy getirecek mi?

Ankara'da sağ partilerin yüksek oy aldığı Keçiören ilçesinde, İYİ Parti'yi destekleyenlerin "çok olduğu" ancak korkudan seslerinin çıkmadığı söyleniyor. Ancak İYİ Parti'nin bünyesindeki isimleri eleştiren seçmenler de var. Sinan Onuş'un haberi.

18 Haziran 2018 17:12

Ankara'nın Keçiören ilçesi, sağ partilerin kalesi olarak biliniyor. 650 binden biraz fazla seçmene sahip ilçe, Ankara 2. Bölge'de yer alıyor. Bu bölgenin çıkaracağı milletvekili sayısı ise 11.

İlçede, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden beri AKP'nin oylarında küçük de olsa iniş-çıkışlar yaşanıyor. 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan Keçiören'de yüzde 57,69 oy oranını yakalarken en yakın rakibi Ekmeleddin İhsanoğlu ise yüzde 39,62'de kalmıştı.

7 Haziran 2015'teki genel seçimlerde ise AKP'nin oyları yüzde 47'ye geriledi. 1 Kasım'da seçimler tekrarlanınca giden oylar geri geldi ve AKP ilçede bu kez yüzde 55,5 oy oranına ulaştı.

AKP'nin ilçedeki en yakın rakibi CHP ve 1 Kasım seçimlerinde yüzde 24,4 oy oranıyla ikinci parti oldu. MHP'nin ise 7 Haziran'da ulaştığı yüzde 19'luk oran, 1 Kasım'da 15'e geriledi.

AKP ve MHP'nin 1 Kasım 2015'teki oyları toplandığında, 16 Nisan referandumunda ezici bir çoğunlukla "Evet" çıkması bekleniyordu ama öyle olmadı. İlçede tabelaya yansıyan sonuç, yüzde 55,6 "Evet"; yüzde 44,4 "Hayır" oldu.

Keçiören'de ilk durağım, AKP'li seçmenin tavrını anlamak için kuvvetli olduğu mahalle Kalaba. Sokaklarda seçmenlerle sohbet etmek için ardı ardına teşebbüs ettiğim denemeler boşa çıkarken girdiğim bir kahvehanede şansım dönüyor. Kahvehanenin sahibi Fuat Kaya ile sohbet ederken masalarda oyunu biten yanımıza gelmeye başlıyor.

Fuat Kaya, "Hep AK Parti'ye veriyordum, yine AK Parti. Buradaki herkes AK Partili" diyor. CHP'yi eleştiri yağmuruna tutuyor. Çünkü Fuat Kaya'ya göre CHP, Atatürk'ten beri iktidar olmayı değil, koalisyonlarla iktidara yamanmayı tercih eden bir parti. Kaya, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ise bu memlekete yaptığı iyiliği kimse yapmadığını savunuyor ve ekliyor:

"Eskiden başka ülke liderlerinin karşısında bizim liderlerimiz el pençe dururdu. Şimdi herkes Erdoğan'ın karşısında el pençe duruyor. Erdoğan'a oy vermeyenin aklı yoktur. Bir de Muharrem İnce'ye bak. Bisikleti makam aracı yapacakmış. Olur mu yahu."

Fuat Kaya'nın durakladığı yerden söze, eski CHP'li olduğunu özellikle vurgulayan Burhan Çamlıklı giriyor. O da AKP'nin icraatlarını bir solukta sıralıyor. Masadaki en ateşli AKP'li olan Çamlıklı, neden artık CHP'yi tercih etmediğini ise "İnsanın başını kuma gömmesine gerek yok. Bizi ancak bu adam (Erdoğan) kurtarır" diye özetliyor.

Masamıza gelen üçüncü kişi Selim Sönmez ise MHP'li olduğunu söylüyor. Neden İYİ Parti'ye geçmediğini, "İYİ Parti'ye milliyetçi olmayan bir sürü insan akın etti. Kurucuları arasında yıllarca CHP'de çalışmış kişiler bile var. AK Parti, Türkiye'yi önemli bir seviyeye getirdi. Yurtdışına gidin görün, Türkiye oralarda nasıl güçlü bir ülke olarak algılanıyor. Bunu gören, AK Parti ve MHP'den vazgeçmez" diye açıklıyor.

İYİ Parti'nin ilçedeki durumunu sorduğumda ise Fuat Kaya, "Ondan parti mi olur? Naylon kabadayılar oraya gitti" diyor.

"Naylon'un ne olduğunu ise Burhan Çamlıklı açıklıyor:

"Beyaz çorap giyen, ayakkabısının topuğuna basıp gezen, mafya ayağı olanlar orada."

Bir yandan Fuat Kaya'ya bakarken bir yandan da vücudumun yarısını arkamdaki masalara doğru çeviriyorum. Fuat Kaya'ya sorar gibi yapıp sesimi yükseltiyor, kahvehanede İYİ Partili olup olmadığını öğrenmeye çalışıyorum. Ancak yok.

Masadakiler, AKP'nin Türkiye'yi nasıl zenginleştirdiğini anlatırken "ama" diye başlayan sorularımdan Fuat Kaya biraz rahatsız oluyor. Gülerek, "Bu da kesin CHP'li ya" diyor. Gazeteci olarak rahatsız edici sorular sormamın bir tarafla ilgisinin olmadığını anlatmaya çalışırken masamıza Abdullah Soylu oturuyor.

Abdullah Soylu da AKP seçmeni ama konuştukça biraz kızgın bir seçmen olduğunu belli ediyor:

"AK Parti bugüne kadar yüzde 50'ye hitap etti. Gençlerden oy alamıyor. Eğer kazanır ve bu kez yüzde 70'e hitap etmezse bundan sonra oy vermem. Şimdi oyum ona çünkü diğerlerine güvenmiyorum ve bugün, bundan (Erdoğan) daha iyi bir seçenek yok" diyor.

Abdullah Soylu sözü, Suriyelilere getiriyor. Keçiören'de çok sayıda Somalili ve Suriyeli yaşadığını söylüyor. Konuştukça sesi yükseliyor:

"Benden rahat yaşıyorlar. Kim veriyor bunlara parayı. Bizim örf ve adetlerimize uymuyor yaşantıları. Yozlaşıyoruz. Tabii Erdoğan bunu bilmiyor. Onlarla o değil, biz yaşıyoruz burada. Ben Kırşehirliyim. Köyümde 600 kişi sosyal yardım alıyordu. Şimdi 300'ü alamıyor. Zenginleşmediler. Suriyelilere verildiği için alamıyorlar. Ülkemi ben sokakta bulmadım. Onların bu ülkede kalmasına Erdoğan tek başına karar vermesin."

Soylu'nun bir itirazı da İsrail'e karşı tutum. Dış politikada kimi yerlerde daha ılımlı olmak gerektiğini savunan Soylu, İsrail politikasıyla ilgili itirazlarını şöyle ifade ediyor:

"Araplar, Filistin'e sahip çıkmıyor, biz onlar için her şeyi yıkıyoruz. Bu da bizim dünyadan dışlanmamıza neden oluyor. Araplar için İsrail'le kötü olmak zorunda değiliz."

Sohbeti bitirip ilçenin başka bir mahallesine gitmek için kahvehaneden ayrılıyorum. Aşağı Eğlence tarafına doğru yol alırken bindiğim taksinin şoförü ile sohbete başlıyorum.

O da AKP'liymiş ama bu seçim kararsızmış. 'Seçime 3-5 gün kaldı hâlâ kararsız mısınız" diye soruyorum. "Evet. Sanırım sandığa gittiğimde belli olacak. AK Parti ile İYİ Parti arasında gidip geliyorum. İYİ Parti hiç denenmedi, versem mi diyorum, sonra vazgeçiyorum. Sonra tekrar ona yöneliyorum. Meclis'te çok seslilik olsun istiyorum. Bakalım" yanıtını veriyor.

Bölgenin taksisi olduğunu öğrenince İYİ Parti'nin durumunu soruyorum. Taksici, "Binenlerle sohbet ediyoruz. Az değiller ama her yerde kendilerini açık etmiyorlar. Korkuyorlar galiba" diyor.

Aşağı Eğlence bölgesinde seçmenlerle konuşmaya çalışırken Ankaralı kent aktivistlerinin başını çektiği "Sola çek" içinde yer alan Eren Aksoyoğlu ile karşılaşıyorum.

2009'daki yerel seçimlerde Ankara'da, AKP adayı Melih Gökçek'e karşı CHP'li Murat Karayalçın'ı desteklemek için "Gökçek gitçek, sola çek" isimli bir kampanya başlatılmıştı. Kampanyanın amacı, sola "dürüst, birleştiren aday" bulmak ve sol seçmeni sandığa yönlendirmekti.

2014 yılında bu kez Aksoyoğlu ve arkadaşlarının öncülüğünde yeniden hayat bulan "Sola çek" ise eski MHP'li Mansur Yavaş'ın CHP'den aday gösterilmesine itiraz etmiş hatta oy verilmemesi için kampanya yapmıştı.

CHP Keçiören İlçe ve Ankara İl Gençlik Kollarında yöneticilik yapan Eren Aksoyoğlu ile ilçedeki durumla ilgili sohbete başlıyoruz. Aksoyoğlu, CHP'nin 2. Bölge'deki milletvekili listesini anlatıyor. 1 Kasım seçimlerinde Alevi seçmene hitap eden adayların tercih edildiğini, bu kez ise olumlu karşıladığını da belirterek karışık bir liste hazırlandığını söylüyor.

Aksoyoğlu, Keçiören'de önemli bir Kırşehirli nüfus olduğunu, Kırşehirli Yıldırım Kaya'nın ikinci sıradan gösterilmesinin sandıkta olumlu karşılık bulabileceğini aktarıyor. İYİ Parti'nin ilçedeki durumunu ise şöyle anlatıyor:

"Var olduğunu biliyoruz ama ne kadar kestiremiyoruz. Alanda yoğun olarak temas da edemedik. Kendilerini gizliyorlar. Bir dip dalga var mı? Evet, var ama ben, bu dalganın, bu seçimlere değil, yerel seçimlere yansıyacağını düşünüyorum."

Keçiören'deki CHP'li seçmenlerde, HDP'nin baraj altı kalma endişesi yaşandığını, bu nedenle birçok insanın HDP'ye oy verilmesi gerektiğini savunduğunu aktaran Eren Aksoyoğlu, "Annem bile 'HDP'ye mi versem' diyor. İnsanlar, HDP baraj altı kalırsa bunca emeğin boşa gideceğini düşünüyor. HDP'ye oy gidecek ama bunun yine de çok yoğun olacağını düşünmüyorum" diyor.

Aksoyoğlu, CHP'nin, İYİ Parti ve Saadet Partisi ile ittifakına da sıcak bakmıyor. Ona göre CHP, sol çıkışlar yerine yine sağ ittifaklarla günü kurtarıyor.

Cumhurbaşkanı Muharrem İnce'nin popülaritesinin yüksekliği, seçimleri kazanamadığı durumda CHP'nin başına geçecek isim olarak telaffuz edilmesini de beraberinde getirdi. Eren Aksoyoğlu bu konuda oldukça net olduğunu söylüyor ve ekliyor:

"Cumhurbaşkanlığı başka, parti liderliği başka. İnce'nin liderliğinde CHP'nin, kadroların tasfiye edildiği Deniz Baykal dönemi CHP'sine benzeyeceğini düşünüyorum. O nedenle Cumhurbaşkanlığında 'Evet' ama parti başkanlığı için oyum 'Hayır' ."