Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi'nde on gündür tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen TİHV Genel Başkanı Şebnem Korur Fincancı, mücadelenin bıraktığı yerden kararlıkla sürdüreceğini vurguladı. Cezaevinde çalışan kadınların çalışma koşullarının çok kötü olduğuna dikkat çeken Fincancı, “Birileri zenginleştirilirken ayda 100 liraya çalıştırılan kadınlar var içeride” dedi.
BirGün'den Zeynep Kuray'ın haberine göre, Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevinde 10 gün süren tutukluluk sürecinin ardından tahliye edilen TİHV Başkanı Şebnem Korur Fincancı, DİSK, KESK, TTB, TMMOB, TİHV, Barış için Akademisyenler tarafından karşıladı. “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” sloganları eşliğinde karşılanan Fincancı, cezaevinde bulunan kadınların selamlarını iletti.
Dışarıdaki dayanışmanın cezaevindeki tüm kadınların yürekten hissettiğini ifade eden Fincancı, “Biz mücadeleye devam edeceğiz, gerekirse yeniden bu duvarın arkasına geçmekte hiçbir beis yoktur. Yeter ki bizim duvarın arkasına geçirilmemiz bu mücadeleye katkı sunsun, dayanışmaları büyütsün ve biz bu mücadelenin sonucunda özgür, demokratik bir ülkede bir arada barış içinde yaşamayı başarabilelim. Bizim için ördüğünüz dayanışmayı hepimiz yüreğimden hissettik. Bu dayanışma nasıl bir umudu büyüttü içeride anlatmak mümkün değil. Bu kıymetli dayanışmayı selamlıyorum” dedi. Cezaevindeyken dışarıda tutulan anı defterini alan Fincancı, bu defterin özgürlük nöbetleri tutmak zorunda kalınmayacağı bütün özgürlüklere adadı.
“Tutuklanmak bizim için bir onur”
Basın mensuplarına yaşadığı süreci anlatan Fincancı, Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi'nin tüm diğer cezaevlerinden çok farklı bir alan olduğunu söyledi. “Bu cezaevinde her şeye rağmen kadın dayanışması var” diyen Fincancı, “Çalışanlar da dahil olmak üzere kadınlar büyük bir dayanışma içerisinde. İlk başta tecrit deneyimi de olmak üzere daha sonra koğuşta kadınların açtığı kucak gerçekten beni etkiledi koşarak gittim. Bugün tahliye olmama ve sizinle tekrar buluşmaktan ötürü çok sevindim ama çok da hüzünlendim çünkü onlardan ayrılmak istemiyordum. En azından biraz daha onlarla birlikte olabilmeyi çok isterdim. Böyle bir ikilem içinde kalmak da çok ilginç” dedi. Türkiye‘de tutuklanmanın bir onur olduğunu vurgulayan Fincancı, “Biz bu onur aldık, kabullendik. Biz mücadeleye devam edeceğiz. Gerekirse yeniden bu duvarın arkasına geçmekte hiçbir beis yoktur yeter ki bizim duvarın arkasına geçirilmemiz bu mücadeleye katkı sunsun, dayanışmaları büyütsün ve biz bu mücadelenin sonucunda özgür, demokratik bir ülkede bir arada barış içinde yaşamayı başarabilelim” diye konuştu.
“Tecrit koşulları işkence olarak tanımlanmalı”
Tutulduğu tecrit koşullarını ta anlatan Fincancı, “Tecrit çok dar bir alanda ve tek başına, bir ses olmadan yaşamak zorunda kalmak demek. Her mazgal açılışında her kapı kolu dönüşünde irkilme hali.Tecritte havalandırma 1 saat ile sınırlı. Ağırlaştırılmış müebbet adı altında insanlara işkence yapmaya devam ediyorlar. Bu açıkça işkence olarak tanımlanmalıdır. Ben iyi ki bunu gördüm öğrendim. Dışarıdan söylediğimiz için abarttığımızı düşünüyorlardır belki ama ben şimdi doğrudan gözledim” dedi.
Mahkumların hapishanede çalışma koşullarından da söz eden Fincancı, cezaevinde çalışan kadınların çalışma koşullarının çok kötü olduğuna dikkat çekti. “Birileri zenginleştirilirken ayda 100 liraya çalıştırılan kadınlar var içeride” diyen Fincancı, “Umuyorum ki hızla diğer mahkemede Ahmet Nesin için aynı kararı vererek bu hukuksuzluğu ortadan kaldıracaktır” diye konuştu.
“Duruşmayı da bir mecra olarak kullanacağız”
Ahmet Nesin’in tahliye edilmemesine de tepki gösteren Fincancı, “Bizim tutuklanmamız zaten trajikomik bir hadiseydi. Tabii şimdi bu tutukluluğumuzun kaldırılmış olması gerçekten önemli, değerli bir gelişme. Umuyorum ki hızla mahkeme Ahmet Nesin için de olumlu bir karar verecektir ve haksızlığı ve hukuksuzluğu ortadan kaldıracaktır” dedi.
Bu tutukluluğun kaldırılmasının mücadeleyi bitirmediğini tam tersine daha da güçlü bir şekilde yükseltmeyi gerektirdiğini vurgulayan Fincancı, “Bizim duruşmamızı tutuklu olmamız halinde kullanacağımız bir mecraya dönüştüreceğimizi düşündükleri için bizi salıverdiler. Tutukluluğun kaldırılması mücadeleyi bitirmiyor daha güçlü bir şekilde yükseltmemizi gerektiriyor. Biz o duruşmaları yine mecra olarak kullanacağız” diye konuştu.
“Özgür basını savunmaya devam edeceğiz”
Özgür basının susturulmak istenmesine yönelik, “Korkutacaklarını, sindireceklerini, ifade özgürlüğünü, halkın haber alma hakkını ortadan kaldıracaklarını düşünüyorlardı. Tam tersine biz tutuklandıktan sonraki gün Can Dündar nöbeti devraldı. 108 kişi adını yazdırdı” diyen Fincancı, “Bizi hiçbir baskı, şiddet, zorlama engelleyemez. Elinde sonunda Türkiye'de halklar özgür olacaktır. Basın özgürlüğünü biz her zaman savunacağız, savunmaya da devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.