Gündem

Savcılıktan takipsizlik kararı: Gülmen ve Özakça'ya medyada "terörist" denmesi kötü niyet değil, çok seslilik

"Yalan haber yapılmasının suç kabul eden bir düzenleme söz konusu değil"

05 Haziran 2017 09:44

İşlerine dönmek için açlık grevi yaparken tutuklanan akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça, haklarında yargı kararı olmadan "terörist" ifadesini kullanan iktidara yakınlığıyla bilinen medyayla ilgili suç duyurusunda bulundu. Gülmen ve Özakça’nın yaptığı suç duyurularına takipsizlik kararı veren Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, "Mevzuatımızda yalan haber yapılmasının doğrudan suç olarak kabul eden bir düzenleme söz konusu değildir" dedi. Haberlerin "ülkede yaşanan sürece uygun düştüğü, kötü niyetle hareket edilmediği" savunulan kararda, "Türkiye Cumhuriyetinin ruhu, insan haklarına saygılı, hukukun üstünlüğüne bağlı, demokrasi ile beslenen çok sesliliktir" dendi.

Hükümete yakınlığıyla bilinen Akşam, Sabah, Star ve Takvim gazetesi ile internethaber.com gibi bir çok yerde Gülmen ve Özakça ile Acun Karadağ’ı hedef alan ve “terörist” gibi gösteren haberler çıktı. Cumhuriyet gazetesinden Alican Uludağ'ın haberine göre, üç ismin avukatları, bu yayınlar hakkında hakaret, adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs, iftira, halkı kin ve düşmanlığı tahrik iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. Ankara Basın Savcılığı, suç duyurusuna takipsizlik kararı verdi.

"Yalan suç değil"

Bir haberin gerçeğe aykırı olması, suç olarak nitelendirilmesi için tek başına yeterli sebep olmadığı belirtilen kararda, bir haber suç olması için bunun kanunda açıkça suç olarak düzenlenmesi gerektiği öne sürüldü. Hakaret, iftira gibi atılı suçların ancak kasten işlenebilen suçlardan olduğu, taksirle işlenmesinin mümkün olmadığı belirtilen kararda, söz konusu haberlerde hakaret olduğu dolaylı olarak kabul edilirken, şu yorum yapıldı:

"Anayasanın 2, 12, 25, 26 maddelerinde belirtildiği üzere, Türkiye Cumhuriyetinin ruhu, insan haklarına saygılı, hukukun üstünlüğüne bağlı, demokrasi ile beslenen çok sesliliktir. Bunun vücut bulması ise birden çok düşüncenin varlığı ve bunların açıklanması ile mümkündür. Basını, kamunun bekçisi olarak görüp, cezai mahkumiyet ve hapis cezasını ifade özgürlüğü bakımından en tehlikeli kabul eden AİHM’e göre, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı halinde yalanlama, cevap ve düzeltme, tazminat gibi hukuk yollarının kullanılmasına ağırlık verilmesi gerekmektedir. Ceza davasına ancak istisnai hallerde ve ağırlığı itibariyle diğer çözüm yollarıyla halli mümkün olmayan zorunlu durumlarda başvurulabilir."

"Kötü niyetleri yok"

Gülmen, Özakça ve Karadağ hakkında "Terör örgütü üyesi olmak" iddiasıyla dava açıldığı anımsatılan kararda, üç isim hakkında çıkan haberlerin “kötü niyetli” olmadığı öne sürüldü; “Haberlerde, söz konusu açlık grevini yapan müştekilerin yasa dışı terör örgütü DHKP-C üyesi oldukları yönünde haber yaptıkları, söz konusu haberlerde ortak illiyet kurulmasının ülkede yaşanan sürece uygun düştüğünden, kötü niyetle ve suç işleme kastıyla hareket edildiği iddiası soyut kalmaktadır” ifadesi kullanıldı.

Kararda, Gülmen ve Özakça’nın şikayete konu haberlerde belirtildiği gibi terör örgütü DHKP-C üyesi olmak suçundan tutuklandıkları ve haklarında kamu davası açıldığı hususu dikkate alındığında, şüphelilerin kötü niyetle ve suç işleme kastıyla hakaret ettiklerine dair haklarında dava açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilemediği; basın mensuplarının söz konusu olduğunda, yalanlama, erişimin engellenmesi, cevap ve düzeltme, tazminat davasının işletilmesi gerektiği iddia edildi.