Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Suriye'nin Afrin bölgesine düzenlediği Zeytin Dalı Harekâtı sırasında, 'Savaş bir halk sağlığı sorunudur' başlıklı bildirisi nedeniyle 'terör örgütü propagandası yapmak' ve 'halkı kin ve düşmanlığa tahrik' suçlarından haklarında dava açılan eski Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konseyi üyeleri hâkim karşısına çıktı. Savunmaların ardınadn mütalaasını açıklayan savcı, TCK'nın 216'ncı maddesi uyarınca hekimlerin 2'şer yıldan 6 yıla kadar hapisle cezalandırılmalarını talep etti. Savcı ayrıca sanıklardan Hande Arpat'ın sosyal medya paylaşımı nedeniyle 13 yıla kadar hapsini istedi.
Duruşma başlamadan önce Türk Tabipleri Birliği'nin sosyal medya hesabından bir fotoğrafla birlikte "Sözümüzün arkasındayız" mesajı paylaşıldı
Ankara 32'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya, tutuksuz yargılanan 11 sanık ile avukatları katıldı. Duruşmayı, insan hakları örgütleri yöneticileri, siyasi parti temsilcileri, Ankara Barosu Yönetim Kurulu üyeleri ve birçok sivil toplum kuruluşu temsilcisi de izledi.
"Açıklamamız nedeniyle suçlandık"
Kimlik tespitinin ardından sanıkların savunmalarına geçildi. İlk savunmayı yapan TTB Merkez Konseyi eski Başkanı Raşit Tükel, savaşın halk sağlığı sorunu olduğunu belirtmeleri nedeniyle gözaltına alındıklarını söyleyerek, "Gözaltı sonrasında savcı açıklamamız nedeniyle suçlandığımızı söyledi. Biz açıklamanın suç olmadığını belirttik. Ancak iddianamede 1 Eylül Dünya Barış Günü yaptığımız açıklama nedeniylede de suçlandığımızı gördük" dedi. Tükel, açıklamada, savaşın insanlar üzerinde oluşturacağı sorunlara dikkat çekmeye çalıştıklarını belirterek, kendileriyle aynı düşünceleri paylaştıklarını söylediği Dünya Tabipler Birliği'nin sağlığın geliştirilmesiyle ilgili açıklamasını okudu.
"Hekim örgütleri, sorunların silahsız çözülmesini ister"
Tükel, insanlığın barış içerisinde yaşaması için eleştirel düşünceye ihtiyaç duyulduğunu da söyleyerek, "Savaş olarak adlandırılan her türlü çatışmaya dikkat çeken bir açıklama yaptık. Hekim örgütleri, silah zor kullanımının olduğu durumlarda sorunların silahsız çözülmesini ister. Buralarda sivil insanlar ölüyor. Sağlık sistemi tahrip oluyor. Kullanılan silahların fiziksel ve psikolojik etkileri insanları olumsuz etkiliyor. Savaşın insanlar ve toplumlar için yarattığı sorunlar nedeniyle Anayasamız bütün vatandaşların 'Yurtta sulh cihanda sulh' talebiyle yaşama hakkını kabul etmiştir" ifadelerini kullandı.
Gar katliamı açıklaması delil sayıldı
İddianamede deliller arasında gösterilen, 10 Ekim 2015'teki Ankara Garı katliamını kınayan açıklamasıyla ilgili ise Tükel, "10 Ekim 2015 tarihli 'Üzgünüz' imzalı metin, Emek Demokrasi Barış mitingini hedef alan katliamın hemen ardından yapılan, ortak basın açıklaması metnidir. TTB'nin de imzacısı olduğu metinin bilgisayarımda yer alması gayet doğaldır" dedi.
"Yöneticileri uyarmak görevimiz"
Eski TTB Merkez Konsey üyesi Mustafa Tamer Gören ise savunmasında hekim olarak sorumluluğunun insanı yaşatmak olduğunu belirterek, "Bunun için de hipokrat yemini ettim. Halkın sağlığını korumayla ilgili çalışmalar yapmak gibi bir görevim var. Savaşın getireceği halk sağlığı sorunlarıyla ilgili yöneticileri uyarmak gibi bir görevimiz var. 7 yıldır devam etmekte olan bir savaşın geldiği aşamada bu açıklamayı yapmaya gerek duyduk. Bir anda yönetim kademelerinde bu açıklama suç olarak görüldü. Evlerimiz basıldı ve iş yerlerimiz arandı. Elimi kelepçeleyerek çıkardılar. Demek ki ülkemde adaletin refleksi böyle bir şey" diye konuştu.
"Savaş koşulları kitlesel ölümlere neden oluyor"
Eski TBB Merkez Konseyi üyesi Şeyhmus Gökalp da yoksulluğun yoğun yaşandığı yerlerde hizmetler verdiğini ve iş yeri hekimliğiyle ilgili çalışmalar yürüttüğünü söyleyerek, "Komşumuz Irak ve Suriye'de çatışmalardan dolayı göç etmiş yüzlerce insanın sağlık sorunlarıyla ilgilendim. Bu faaliyetlerim sırasında gördüğüm hakikat, sıkıntı, çöküntü gibi ruhsal etmenler, bireyin sağlığında adeta kara delik açmaktadır. Savaş koşulları kitlesel ölümlere neden olmakta. Sağlık hizmetlerinin sunumunu aksatabilmektedir. Bizim 'Savaş bir halk sağlığı sorunudur' açıklamamız hekimliğin en kadim değeri olan insan yaşamını koruma düşüncesini kapsamaktadır. En temel insan hakkı olan onurlu ve sağlıklı yaşam hakkıdır. Hekim olarak silahlı çatışma yoluyla uzlaşmazlıkların çözümünü desteklemem mümkün değildir" dedi.
TTB Merkez Konseyi üyesi Sezai Berber de her kitapçıda bulanabilecek, kendisine ait kitapların iddianamede yer aldığını söyledi.
2'şer yıldan 6 yıla kadar hapisleri istendi
Sanık ve avukatların savunmalarının ardından savcı, mütalaasında; 1 Eylül 2016'daki açıklamalarıyla 'halkı kin ve düşmanlığa tahrik' suçunu işlediklerini, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) 'Zeytin Dalı Harekatı'na ilişkin 24 Ocak 2018'deki açıklamalarıyla bu suçu 2 kez işlediklerini, bu nedenle sanıkların, TCK'nın 216'ncı maddesi uyarınca 2'şer yıldan 6 yıla kadar hapisle cezalandırılmalarını talep etti.
Savcı ayrıca sanıklardan Hande Arpat'ın, sosyal medya paylaşımları nedeniyle yayın yoluyla zincirleme olarak 'silahlı terör örgütü propagandası' yaptığını, bu suçtan da 13 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını istedi.
Mahkeme heyeti, savcı görüşünün ardından sanık ve avukatlarına, mütalaaya karşı savunma yapmak için süre vererek, bir sonraki duruşmayı 20 Mart'a erteledi. (DHA)