Bursa-Diyarbakır maçında ‘eyvah’ dedirttiler. Şimdi tüm dünyanın gözü 14 Ekim akşamı onların üzerinde... Ermenistan maçına 9 gün kala Bursaspor’un ünlü taraftar grubu Teksas’la Milliyet gazetesinden Devrim Sevimay konuştu. “Herkes bir olay beklerken Bursaspor taraftarı bir jest yapar mı?” diye sordu.
Akılları sürekli tezahürata çalışan Teksaslılar'da üretim anında çıkıverdi: Sarı Gelin, hadi gelin, dediler...
Nedir Bursaspor taraftarının siyasi profili?
Mehmet Güzelsöz (38): Bizi diğer tribünlerden ayıran en önemli özelliklerden biri zaten budur; bizim keskin bir siyasi görüşümüz yoktur. Bizim içimizde sağcısı vardır, solcusu vardır, ateisti vardır, Afganistan’a gidip kamplarda eğitim göreni bile vardır. Ama kimse bu görüşlerini maça getirmez. Bizim otobüslerin ön tarafı “Çav Bella”yı söylerse, arka taraf “Çırpınırdı Karadeniz”i söyler ve herkes birbirini dinler.
Ya peki Diyarbakır maçındaki sloganlar?
Tribün Lideri Selim Kurtulan (40): Onların direkt siyasetle alakası yok. Sonuçta bizim Teksas tribünü hakikaten çok şehit vermiş bir tribün. Birlikte maç izlediğimiz 6-7 arkadaşımız şehit oldu bizim. Biz her maç onlar için bağırırız. Her bayram onları ziyarete gideriz. Dolayısıyla o tezahüratlar Diyarbakırspor’a özel değildi, bunu bizim maçlarımızı izleyen herkes bilir. Biz her maç aynı sloganları atar, her maç Türk bayrağı açarız, her maç aynı küfürlü “Üçlü” tezahüratta bulunuruz.
VIP Tribünden Yüksel Çolak (35): Hem biz orada ne diye bağırdık “Şehitler ölmez vatan bölünmez”, “Ne mutlu Türküm” diye bağırdık. Onlar da bağırsın.
Mehmet: En az yarısı kalkıp aynı şekilde bağırdı.
Zaten mecburlar mı sizle aynı şekilde bağırmaya?
Yüksel: O zaman biz de alkışlamak zorunda mıyız PKK’yı?
Oradakiler PKK mı?
Yüksel: Onlara PKK demiyorum, ama biz her maç PKK’yı protesto ediyoruz diyorum.
“PKK dışarı” diye bir slogan niye attınız?
Tuncay Selmen (48): Yok, öyle bir slogan atılmadı. Kaldı ki bir de “PKK dışarı” diye bağırıldığını düşünün; niye üstlerine alınıyorlar?
‘Fotoğraflar karıştırılmış’
O maçta öyle bir sloganın ne anlama geleceğini çözmeye hepimizin zekâsı yeter değil mi? Sizce böyle hassas bir süreçte söylenmese daha iyi olmaz mıydı?
Tuncay: Bence de söylenmemesi gerekir, ama söylenmedi ki zaten.
Mehmet: Söylendi, söylendi dayı. Misafir seyircinin girdiği yerin yan tarafında bir grup oluşmuş, sanki Diyarbakır maçında özellikle kışkırtmaya gelmişler. Ama bizim karşı çıktığımız niye o küçük grupla bütün Bursaspor taraftarı bağdaştırılıyor?
Yalnız bir ara sizin kapalı da kötü tezahürat yapmadı mı?
Yüksel: Onun sebebi bir yanlış anlama. Diyarbakır seyircisi Gaffar Okkan’ın resmini açmış. Tabii o mesafeden kimse Okkan’ı tanıyamamış. Stada resim sokmak yasak olduğu için herkes terörist başının resmi açıldı sanmış ve ona tepki göstermiş.
Böyle yanlış anlamalara müsait mi zemin?
Yüksel: E tabii, çok kritik bir süreçteyiz. Yani insanlar diken üstünde. Bir yandan açılım bir yandan şehitler...
Mehmet: Her iki tarafta da hazır kıta bekleyenler var. Bir taraf açılan resmi hemen terörist başı diye görüyor, öbür taraf “Aman Bursalılar bir şey dese de biz de burada bir şeyler yapsak” diye bakıyor.
Peki sizler Diyarbakır’a gidip geldiğinizde nasıl bir muamele görüyorsunuz?
Selim: Biz çok güzel muameleler görüyoruz. Bizi ağırlıyorlar, yediriyorlar, içiriyorlar. Üç kere gittik, hiçbirinde bir sıkıntı olmadı. Hatta oradaki insanlar bize “Sizin taraftarlığınıza hayranız” bile diyorlar.
Peki nereden çıkıyor problem sizce?
Mehmet: Provokasyon tamamen.
Yoksa bu taraftarın genel tavrı değil diyorsunuz?
Yüksel: Elbetteki değil. Biz öyle ırkçı falan değiliz. Bize kimse böyle bir leke sürmesin. Biz “Keşke olaylar olmasaydı” diyen insanlarız. Benim de üç tane çocuğum var. Adam çocuklarını almış birini sağ koluna, birini sol koluna, sandalye-taş gelmesin diye korumaya çalışıyor. Vicdan azabı çekiyor insan o görüntüleri görünce.
Recep Kurtuluş (33): Zaten eğer bizim öyle genel bir niyetimiz olsa Diyarbakır’dan gelenleri hiç görmezden gelirdik, kardeşim bizden uzak durun, gidin kendinizi polisin tampon bölgesine alın derdik. Tam tersine birlikte yemeğe gittik, en iyi şekilde ağırlamaya çalıştık.
‘Her şeye alınıyorlar’
Ya bütün stadın 90 dakika tekbir çekti iddiası için ne diyorsunuz?
Mehmet: Saptırmasınlar, bizim bir kardeşimiz vefat etti hafta içi trafik kazasında, onun için yapılmış bir şey. Toplam bir dakika bile sürmemiştir. Her şeyden de nem kapmanın manası yok yani.
Öyle bir hali mi var Diyarbakırlıların?
Mehmet: Doğrusu hemşerilerim bu işi abarttılar biraz. Her şeye alınıyorlar. Yani tribünde benim yetiştirdiğim, benimle beraber büyüyen çocuk şehit oldu. Sen de beni anla biraz. Deplasmanlara getirip götürdüğüm çocuğu toprağa veriyorum, sen de bunu bir düşün.
Ne tahrik ediyor en çok taraftarları?
Mehmet: Kimse her sloganı söylemek zorunda değil, ama İstiklal Marşı’nda kalkmayan olursa o insanları tahrik ediyor.
Selim: Mesela maçtan sonra bir arkadaşım dedi ki bana, “Benim bir şey gücüme gitti” dedi. “Ne oldu?” dedim. “Türkiye’yi sevmeyen s.. gitsin, dendi” dedi. Ben de dedim, “Niye gücüne gidiyor, bunu Başbakanımız da söyledi.” (Not: Yakınlarındaki bir yetkili lütfen bu bölümü Başbakan’a okutsun. Sade Başbakan da değil, yaptıkları açıklamaların yankısını görmek isteyen tüm liderler okusun.)
Şimdi hepsi iyi güzel de, yalnız bu son dediğinizi o maçta söylemek, “Sen bu ülkede yaşama” demek.
Selim: Size göre öyle...
Bize göre değil, herkes bundan bunu anlar.
Selim: Abla zevkler ve renkler tartışılmaz.
Elini vicdanına koy söyle; bu laf Diyarbakır maçında niye söylenir?
Selim: Ama bak abla, biz de Trabzon’a maça gidiyoruz bize diyorlar ki “Bülent Ersoy.” Ama biz muhatap bile olmuyoruz. Niye üstümüze alınalım ki. O zaman benim arkadaşım niye alınıyor bu laftan?
Mehmet: Çünkü birilerinin böyle bağırması diğerini ötelemesidir. Birilerinin bir şeyi zorla dayatmasıdır. Herkes her şeyi aynı şekilde sevemez ki. Aynı duygularla, aynı içtenlikle bağlı olamaz ki. İnanmıyorum ben herkesin vatan sevgisinin aynı olduğuna... Nasıl herkes aynı derecede aşk yaşayamazsa vatan sevgileri de farklı farklıdır.
‘İnsanlar tribünde milliyetçi oldu’
Taraftar kitlesinin çoğu bu duygularda mı sizce; nedir gözleminiz?
Mehmet: Kitle biraz daha milliyetçi ve muhafazakâr bir kesim tabii.
Sizce sebebi ne?
Mehmet: 80 sonrası insanlar direkt futbola yönlendirildi. Bunu fark eden bazı milliyetçi kesimler de bu apolitik kitleyi kendine göre örgütlemeye başladı. Budur temelinde yatan. Yoksa insanlar biz milliyetçiyiz hadi tribüne gidelim demediler, tribünde milliyetçi oldular. Bir de üzerine terör eklenince ortam oluştu tabii. Sonuçta şehit olanların çoğu o tribünlerden askere giden gençler.
Genel olarak statlarda her an patlamaya hazır bir bomba durumu var mı sizce?
Mehmet: Ben bu tehlikeyi çok uzun zamandır hissediyorum. Çünkü bizim insanlarımız çok ön yargılı. Etiketlemeyi seviyor. Kolay yoldan tepki vermeyi seviyor. “Haydi Diyarbakırspor gelmişken içimdekini biraz boşaltayım” diyen insanlar yok mu, var. Ama Bursa bu demek değil. Bizim kızdığımız o. Biz ırkçı faşist değiliz. Bizim tribünümüz faşist değil. Bu olaylar bütün statlarda oluyor da niye bizim üzerimize kalıyor?
Ama olayların önünü alabilmek için de bir ceza gerekmiyor muydu?
Mehmet: Şimdi moda oldu bu “Kürt tarafım, Türk tarafım” diye konuşmak, ama zaten benim de Diyarbakırlı yanım “Tamam” diyor, “Bu işin bir kırılma noktasının olması iyi oldu”, ama Bursalı yanım da “Neden biz?” diyor.
Peki yapanları tespit edebildiniz mi, sizce kimdi öyle bağıranlar?
Mehmet: Resmi tespitlerimiz yok, ama kafamızda bir tespitimiz var, biz iyi kötü kimlerin oraya girdiğini biliyoruz. Biraz daha milliyetçi kimliği olan insanlar. Biraz daha siyasiler.
Diyarbakır’daki maça gidecek misiniz?
Mehmet: Gelmeyin dediler ama biz en az 10-15 otobüs gideriz.
Giderseniz nasıl karşılanacağınızı düşünüyorsunuz?
Selim: Statta maçtan önce bizi iyi ağırlarlar, ben inanıyorum buna. Ama provokasyoncular da olur.
Siz bunu Diyarbakırlılara yorar mısınız?
Selim: Hayır canım ne yoracağız... Nasıl olanlardan Bursalılar sorumlu değilse, Diyarbakırlılar da olmaz.
‘Annem Diyarbakır taraftarlarının arasında oturur, ben karşıda’
Zor mu hem Bursaspor’un taraftar başkanı olup, hem Kürt olmak?
Mehmet: Ben 30 yıldır bu şehirde yaşıyorum. Ben bu şehrin faşistleriyle de kavga ettim, ben bu şehrin solcularıyla da kavga ettim, ben bu şehirde yaşayan DTP’lilerle de kavga ettim. Ne İsa’ya ne Musa’ya yaranabilirim. Ben Diyarbakır’a gittiğimde asimile olmuş devletçi biriyim, buraya geldiğimde zaten potansiyel bir suçluyum.
Sırf Bursa için demiyorum bunu. Bizde önyargı İzmir’de de var, Trabzon’da da, Diyarbakır’da, Ankara’da da. Gazetecisinde de var, politikacısında da.
Bu işlerde en zoru böyle ortada olmak mı sizce?
O açıdan benim durumum vahim tabii. Döner gibiyim, her tarafım yanıyor benim. Bir maç olduğunda annem, yeğenlerim Diyarbakır taraftarlarının arasında oturur, ben karşıda.
Ben sürekli kendi amca-dayı çocuklarımla kavga ediyorum, hemşerilerimle kavga ediyorum. Ben onlara da aynı şeyi söylüyorum. “Oğlum ha Kürt milliyetçisi ha Türk milliyetçisi. Sizin ikinizin de birbirinizden farkınız yok ki” diyorum.
Sizce sizin gibi düşünen Kürtlerin sayısı az mı, çok mu?
Biz sessiz çoğunluğuz, ama çoğunluğuz. 15 milyon Kürt yaşıyorsa DTP’ye oy veren iki milyon insan.
Nerede tanımlıyorsunuz siz kendinizi?
Muhafazakâr sosyal demokrat; yeni moda. Aslında ben sıkı bir solcuyum ama bana hepsi fazla yumuşak geldi. AKP’de işte Kasımpaşalıyı beğendik biraz. Daha cesur baksana...
Asıl CHP’nin yapması gerekenleri o yapıyor. Biz Kürt açılımını, Ermeni açılımını asıl CHP’den beklerken bunlardan geldi.
Geçmiş bizi ilgilendirmez
Bursa-Diyarbakır maçında yüreğimiz ağzımıza geldiği için soruyoruz: 14 Ekim’deki Ermenistan maçından korkalım mı korkmayalım mı?
Yüksel: Teksas tribünü adına kesinlikle korkmayalım. Ama Bursa 81 vilayetten insanın yaşadığı, artı bir de Azerbaycanlıların, Türkmenistanlıların yaşadığı bir il. Mesela bizi arayıp “Biz bu maça Azerbaycan bayrağıyla geleceğiz”, “Türkmen bayrağıyla geleceğiz”, “Biz 200 kişi geleceğiz” diyenler var.
Yani o gruplardan korkalım mı?
Yüksel: Bence onlardan da korkmaya gerek yok. Bayrak açmak sonuçta demokratik bir protesto, adam bayrak açabilir. İstediği tezahüratı da yapabilir. Ama ne yapamaz; kötü tezahürat yapamaz, sahaya madde atamaz.
Mehmet: Bana göre de bayrak açılsa bir sakıncası olmaz, ama Sayın Valimizle son konuştuğumuzda bayrak falan kesinlikle yasak diyordu. Sadece kırmızı beyaz Türk bayrakları olacakmış.
Peki sizde hiç “Ermenistan geliyor” diye bir gerginlik var mı?
Mehmet: Asla, bizim tribün için Ermenistan’la meseleler kesinlikle iki devletin arasındaki sorunlardır. Orada bizlik hiçbir şey yok. Biz sadece Milli Takımı desteklemek için o akşam orada oluruz, o kadar. Çünkü bize göre ülkesini seven insanların asıl bu gibi gerginlik beklenen günlerde ortaya çıkması gerekiyor. Kimse kendi siyasi çıkarını düşünmesin bugünlerde, ülkenin tamamının çıkarını düşünsün.
Sizce?
Selim: Bence de geçmişte olanlar Bursaspor taraftarını fazla ilgilendirmiyor. Bizim meselemiz üç puanı almak, ki zaten alacağız. Yoksa yani Araplar Türkleri arkadan vurmuş zamanında, ne yapacağız, gidip biz de şimdi Arapları mı vuracağız? Bunlar mantık dışı işler ve asla bir stada girmemesi gereken işler.
Sizin Teksas’ın internet sitesinde mesela şöyle bir mesaj var, “Beyler Ermenistan maçının devre arasında hep bir ağızdan tek bir şey söyleyelim”, diğeri “Açık kale işini bilir, en iyisini yapar. Bursaspor taraftarının kim olduğunu göstereceğiz.” Böyle bir zemin var mı sizce Bursa’da?
Darko Recep: İnternettekilere bakarsak patlamaya hazır bir bomba bekliyor Bursa-Ermenistan maçını. Tribün dergisi var mesela, Türkiye- Ermenistan maçıyla ilgili yorumları bir okusanız inanılmaz aşırı sağcı. Onlara kalacak olsa Sarkisyan’a atılmadık ne yumurtası kalır, ne şişesi... Ama bunları yazanlar 13-14 yaşında çocuklar.
Yapabilirler mi?
Mehmet: Yapmak isteyenleri çıkar. Sonra onlar da fevri gelenleri tahrik eder. O yüzden zaten Sayın Valimizle sürekli irtibattayız, “Bunları nasıl önleriz”in hazırlıklarını yapıyoruz.
“Açık'a gücümüz yetmez”
Sizi en çok hangi tribün tedirgin ediyor?
Mehmet: Biz kale arkasını kontrol altında tutabiliriz diyoruz. Ama eğer gelirse Ermenistan seyircisi açık taraftadır. Bizim oraya gücümüz yetmez.
Hani Atatürk stadı sizden sorulurdu?
Mehmet: Ama bu bizim maçımız değil ki... Ankara’dan, İstanbul’dan, İzmir’den hangi insan gelecek bilmiyoruz. MHP’nin insanları mı gelecek, BBP’nin insanları mı, yoksa DTP’nin insanları mı gelecek, bilmiyoruz. Zaten en büyük korkulardan bir tanesi de sponsor biletleri nereye gider, kim alır, kim dağıtır. Çünkü bizim alacağımız biletleri vereceğimiz kitle belli. Ama X fabrikası sponsorluk adı altında iki-üç bin bilet alıyor. Öbür fabrika alıyor. Bunlar nereye gidiyor, onu bilemeyiz.
Demin Ermenistan taraftarları için “gelirlerse” dediniz; sizce gelmeyecekler mi?
Mehmet: Onu bilemiyorum, ama ben gelmelerini isterim. Bir futbol taraftarı takımını her yerde destekleyebilmeli. Gelsinler, biz de onları en iyi şekilde ağırlamaya çalışırız.
Selim: Onların internet sitelerine bakarsanız, sakın gitmeyin Türkiye’ye diyorlar. Biz de onlara diyoruz ki, “Kamuoyuna aldanmayın, biz ırkçı ve faşist değiliz. Bursa’ya gelin. Misafirperverliğimize gelin.”
Ermenistan maçının oynanması için doğru bir şehir mi sizce Bursa?
Mehmet: Hem de çok uygun. Bursa insanı moderndir. Ilımlıdır. Siyaseti öne çıkarmaz. O yüzden bizden yana hiçbir sorun olmaz. Kaldı ki Emniyet ve Valilik de gerçekten çok sıkı önlemler alıyor.
Peki mesela herkes bir olay beklerken Bursaspor taraftarı tam tersine, bir jest yapar mı?
Selim: Olabilir tabii... (Biraz fikir teatisinden sonra) Mesela “Sarı Gelin”i söyleyebiliriz. Ezbere herkes bilmiyor, ama en azından gayret ederiz.
Darko Recep: Gerekirse küçük kâğıtlara yazarız sözlerini, herkese dağıtırız... Sonuçta iki halkın ortak türküsü, güzel olur yani.
(Akılları sürekli tezahürata çalıştığı için üretim de bakın nasıl anında oluyor.)
Mehmet: Yani “Sarı Gelin, hadi gelin” diyoruz biz. Ermenistan milli takım taraftarlarını Türkiye’ye yakışır bir misafirperverlikle bekliyoruz.