Gündem

Sansaryan Han'da işkence görenler otel restorasyonuna tepkili: Utanç müzesi olmalıydı; orada kalacaklar çığlıkları nasıl hissetmez!

"Mezarlıkların üzerine eğlence merkezleri, düğün salonları yapmak ne kadar doğru?"

19 Ocak 2020 08:38

“Tabutluk” olarak da bilinen Eminönü’nde bir dönem Deniz Gezmiş’ten Alparslan Türkeş’e, Aziz Nesin’den Nihal Atsız’a kadar hem sol hem sağ görüşten siyasilerin sorgulandığı eski Emniyet Müdürlüğü binası olan ünlü Sansaryan Han restore edilecek. 27 milyon lira bedel biçilen restorasyonu yapacak şirket, hanı 5 yıldızlı otel olarak 35 yıl işletecek. Sansaryan’da bir dönem işkence görenler, “Tabutluk”ların 5 yıldızlı otel odasına dönüştürülmesine, "Oraya balayına giden çiftler veya başka kişiler oradaki çığlıkları nasıl hissetmez. Mezarlıkların üzerine eğlence merkezleri, düğün salonları yapmak ne kadar doğru?... Utanç müzesi olursa oradaki insanların kemikleri sızlamazdı" diyerek tepki gösterdi.

Türk halk müziğinin büyük ozanı Ruhi Su’nun burada gördüğü ağır işkenceleri “En zoru da ‘Tabutluktur!’ Tabutluk mu? Bir insanın çömelerek sığabileceği kadar küçük bir sandık sanki. Ne kolun uzanır ne kafan kalkar. Bir vakit sonra dayanılmaz ağrılar ve uyuşmalar” diye yazmıştı.

TIKLAYIN - Tarihi Sansaryan Han restorasyon karşılığı 35 yıllığına kiralanacak

Attilâ İlhan'ın satırlarında Sansaryan Han

Ünlü şair Ahmed Arif anılarında, kaldıkları hücreye akıtılan bu sıvı nedeniyle bir ay sonra delirerek akıl hastanesine gönderildiklerini anlatır. Ruh sağlığı bozulan sadece Ahmed Arif değildir. Ünlü ressam Nuri İyem’in de sinir krizleri geçirdiği bilgisi yine Mihri Belli grubunun dilekçesinde yer alır. Attilâ İlhan, “Tutuklunun Günlüğü” şiirinde Emniyet Müdürlüğü’ndeki işkenceleri şöyle anlatır:

“Daktilolar camları bulutlu sorgu odalarında / didiklemez mi özgürlüğünü Sansaryan Han’ında / küflenir suyun bir bakır çalığı birikir ağzında / kendini öldürmeyi belki bin kere tasarlarsın da / bir kere aklından geçmez bitirmeden ölmek şarkıyı.” 

"Türkiye’de yaşayan bireyler olarak tarihi geçmişimizin ne olduğunu ve yüzleşmeliyiz"

Sansaryan’ın tabutluklarında işkence gören psikolog Julide Aral ve burada işkence yapanlarla konuşarak belgeselini yapan yönetmen Musa Kaplan, Cumhuriyet’ten Zehra Özdilek'e konuştu. Yaklaşık bir ay Sansaryan’da kalan ve her türlü işkenceye maruz kalan Julide Aral, Sansaryan’ın Türkiye’nin toplumsal hafızasında bir insanlık müzesi olması gerektiğini dile getirerek her kesimden insanın orada işkence gördüğünü söyledi. Aral, “İstanbul’da, Türkiye’de yaşayan bireyler olarak tarihi geçmişimizin ne olduğunu ve yüzleşmemiz gerektiğini düşünüyorum” dedi. 

"Sansaryan, utanç müzesi olursa oradaki insanların kemikleri sızlamazdı"

Sansaryan’da işkence görenlerle konuşup “Toroslar’dan Nurhak’a” kitabını yazan ve belgeselini yapan Musa Kaplan da şöyle konuştu: 

“Cihan Alptekin ile Tayfur Cinemre de Sansaryan’da yaklaşık 40 günü aşkın süre kalıyorlar. Otel olacağını duyunca o günler aklıma geldi. Orada işkenceler yapıldı. Ruhi Su kaldı orada. Öyle bir yer nasıl otel olabilir? Her şeyin rant olarak değerlendirilmesi ve geçmişte yaşanan olaylara bu şekilde bakılması insana acı veriyor. Ankara’da Ulucanlar utanç müzesi var. Onun gibi bir yere dönüştürülmesi daha mantıklı. Sansaryan, utanç müzesi olursa oradaki insanların kemikleri sızlamazdı.”