T24-CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, "Demokratik toplumlarda böyle olaylar yaşanmaz. Böyle olayların yaşanması Türkiye'de ne hukukun, ne de demokrasinin istikrarlı bir şekilde işlemediğini gösterir" dedi. Baykal, "Sanki Türkiye işgal edildi" diye konuştu. CHP Sözcüsü ve Genel Sayman Mustafa Özyürek de gözaltıları rövanş alma olarak yorumladı.
Müjdat Gezen'in 50. sanat yılı dolayısıyla düzenlenen etkinliğe katılmak üzere TİM Maslak Show Center'a gelen Baykal, basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
"Balyoz Planı" iddiaları çerçevesindeki son gözaltılara ilişkin Baykal, gelişmeleri üzüntü ve kaygıyla izlediklerini belirterek, "Demokratik toplumlarda böyle olaylar yaşanmaz. Böyle olayların yaşanması Türkiye'de ne hukukun, ne de demokrasinin istikrarlı bir şekilde işlemediğini gösterir. Ancak darbe dönemlerinde böyle manzaralar ortaya çıkar" dedi.
Deniz Baykal, "Bir süre önce toplumda yüksek sorumluluklar üstlenmiş saygın ve başarı görevler vermiş insanların birden bire böyle suçlanıyor olması, suçluluklarının altında nelerin yattığıyla ilgili kamuoyunu tatmin edecek açıklamaların yapılamamış olması, gerçekten üzüntücü verici olmasına neden oluyor. Kaygıyla izliyoruz bu tabloyu. Sanki Türkiye işgal edildi, bir yabancı güç geldi, Türkiye'yi allak bullak ediyor ya da bir darbe yapıldı, darbeyle iş başına gelenler ülkenin saygın isimlerini hedef haline getirmişler, onlara yönelik kampanyalar yapıyorlar. Üzüntü verici bir manzara" diye konuştu.
Özyürek: "Rövanş alıyorlar"
CHP Sözcüsü ve Genel Sayman Mustafa Özyürek, "Balyoz Planı İddialarına" ilişkin yapılan soruşturma ve yaşananlarla ilgili, "Bunlar çok vahim olaylar. toplum için vahim olaylar, Türk Silahlı Kuvvetleri için vahim olaylar" dedi.
CHP Genel Merkezi'nden yapılan yazılı açıklamada, CHP Sözcüsü ve Genel Sayman Özyürek'in yaşanan gelişmelerle ilgili açıklamalarına yer verildi.
Çok sayıda emekli ve muvazzaf subayın gözaltına alındığını anımsatan Özyürek, tutuklama ve gözaltıların "çok gösterişli bir şekilde" yapıldığını iddia ederek, "Bir anda 100'den fazla emekli, muvazzaf subay gözaltına alınıyor ve bir toplumda korku yaratılmaya çalışılıyor. Zaten Ergenekon davasının hukuki bir dava değil, siyasi bir dava olduğunu biz hep söyleyegeldik" iddiasını savundu.
Özyürek açıklamasında, "Gerçekten bu son tutuklamalar da davanın siyasi niteliğini gösteriyor. Bir konuyu enine boyuna inceleyip, netleştirip yargı kararına bağlayıp yeni aşamalara gelmiyorlar, sürekli al Silivri'ye. Silivri adeta bir toplama kampına dönmüştür. İnsanları tutukla, gözaltına al, ondan sonra yeni yeni ekipler, yeni yeni gruplar gelsin" açıklamasına yer verdi.
Özyürek, olaya hukuki ve insan hakları açısından bakılması gerektiğini belirterek, insanların hızlı şekilde yargılanarak davada bir noktaya varılması gerektiğini anlattı.
"Çok vahim bir durumla karşı karşıya kalındığını" savunan Özyürek, "Şimdi öyle bir hava çıkıyor ki; sanki Türk Silahlı Kuvvetleri'nin komutanlarının başlıca görevi darbe yapmakmış gibi oluyor. Artık toplumda neredeyse görev yapacak subay bulamazsınız, asker bulamazsınız noktasına geliniyor, belki bu isteniyor. Yani artık görev yapacak bir Türk Silahlı Kuvvetleri olmasın, onun yerine işte Nizam-ı Cedid filan gibi bazı öneriler olmuştu. Yeni bir ordu kurmaya çalışıyor belki AKP. Bunlar çok vahim olaylar. Toplum için vahim olaylar, Türk Silahlı Kuvvetleri için vahim olaylar" dedi.
Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek'le ilgili günlüklerin yayımlanmasının üzerinde 4-5 yıl geçtiğini ifade eden Özyürek, "Niçin o günlerde bir şey yapılmadı da şimdi yapılıyor? Herhalde bir zamanlama yapılıyor. Bu zamanlama iktidarın kendini daha güçlü gördüğü bir ana denk getirmeye çalışıyor. Gündem değiştirilmeye çalışılıyor. Ve bütün bu gündem içinde AKP 'Yargı reformu yapacağım' diyor" görüşünü dile getirdi.
Mustafa Özyürek, yaşanan gözaltıları "kuşkuyla karşıladıklarını" belirterek, "Olayı siyasi zeminden çok hızlı bir şekilde hukuki zemine kaydırma ihtiyacı var. Bu gözaltılar bilek bükme yarışının göstergesidir. Bir rövanş alma arzusu görülüyor bazı çevrelerde. Zaten bunu açık seçik yazıyorlar, söylüyorlar" dedi.