Gündem

Salih'in ölümüyle 'daha da kötüleşen' Yemen'in geleceği

Eski Yemen Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih'in ölümü, ülkede devam eden iç savaşta yeni bir dönüm noktası oldu. Chatham House'un Yemen uzmanı Peter Salisbury'ye göre Zalih'in ölümü taraflar arasındaki kutuplaşmayı daha da derinleştirecek.

29 Nisan 2018 20:30

Arap diktatörlerin 2011'de uğradığı kaderden kaçmayı başaran eski Yemen Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih, yoğun çatışmaların yaşandığı başkent Sanaa'yı terk etmeye çalıştığı sırada öldürüldü.

Salih, modern Yemen'i kendi imgelemine göre şekillendiren bir lider olarak hatırlanacak. Ancak daha çok, iktidarı bırakmak yerine ülkesini yakmaya daha istekli biri olarak hafızalarda yer edecek.

Ancak yine de Salih'in uzlaşmaya varma kabiliyetleri olmadan, çıkmasına yardımcı olduğu iç savaş ve yıkıcı insani kriz büyük olasılıkla daha da kötüleşecek.

Salih'in ölümü birçok Yemenliyi şoke etti. Büyük bir etkisi vardı ve kurnazlığıyla hayatta kalmıştı. Yemen'i yönetmeyi "yılan başlarının üzerinde dans etmek" diye niteliyordu. Mükemmel bir uzlaşmaycıydı ve tüm beklentilerin ötesine geçmişti.

Salih, Temmuz 1978'de Kuzey Yemen'in cumhurbaşkanı olduğunda, ülkedeki CIA istasyon şefi, altı ay içinde öleceğiin söylemiş ve iktidar mücadelesinde ölen bir dizi Yemenli liderin sonuncusu olacacağını söylemişti.

Ancak 33 yıl ülkeyi yönetti ve birçok suikast girişiminden kurtuldu. Buna 2011'de neredeyse hayatına mal olan bombalı saldırı da dahildi ve hatta aynı yıl Arap isyanlarıyla iktidarı kaybettikten sonra tekrar işbaşına gelmeye yaklaşmıştı.

Salih, Cumhurbaşkanı olarak iki kez iç savaş yaşayan Kuzey ve Güney Yemen'i birleştirmiş ve bu süreçte, aşiretler, İslamcılar, teknotratlar, cihatçılar ve neredeyse on yıl ezmeye uğraştığı Şii Husilerle işine geldiği noktada ittifaklar yaptı ve bozdu.

İşte bu tipik manevralarından birini yaparken, Husilere karşı gelip Suudi Arabistan'la yakınlaşmaya çalışmaya çalışırken öldürüldü.

İşin ironik yanıysa, iktidarı kaybettikten sonra giriştiği mücadeleyi kazanmak üzereydi. Kendisi veya oğlu Ahmed Ali'nin iktidara gelmesinin yolunu açan bir uzlaşma masadaydı, ancak en nihayetinde hayatı boyunca oynadığı riskli kumarların birini kaybetti.

Salih geçen Cuma, Eylül 2014'te başkent Sanaa'yı ele geçirmelerine yardım ettiği Husiler'den ayrıldığını duyurdu.

İran'ın oyuncağı olarak gördükleri Husiler'i yok etmek ve Cumhurbaşkanı Mansur Hadi'yi yeniden iktidara getirmek umuduyla Mart 2015'te Yemen'e giren Suudi Arabistan ile "yeni bir sayfa" açmayı önerdi.

Salih, 2011'den sonra kendisi ya da oğlunu yeniden iktidara getirecek bir anlaşmaya ulaşmak umuduyla Husiler'in iktidara gelişine yardımcı olmuştu. Suudi Arabistan gibi bölgesel oyuncular ve Sali'in 2000'li yıllarda terörle mücadelede işbirliği yaptığı ABD gibi büyük güçler için kötünün iyisi bir seçenekti.

Savaş başladığında Salih Husiler'e destek verdi ancak Suudiler ve Suudiler'in savaştaki en yakın müttefiki Birleşik Arap Emirlikleri'yle bir uzlaşma bulma umuduna dair sinyaller de gönderdi.

Ancak Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Salman, savaşı onun yardımı olmadan da kazanabileceğini umarak önce Salih'in nabız yoklamalarına direndi. (Prensin 2015'teki bir buluşma sırasında neredeyse yumruk yumruğa geldikleri toplantının ardından Salih'a karşı kişisel bir kin gütmeye başladığı da söyleniyor.)

2016 sonlarından beri savaştaki cepheler büyük ölçüde sabit kalırken, Husi-Salih ittifakı çatlıyordu. Sanaa'da geçen Ağustos'ta yaşanan çatışmalarda Salih'in önemli bir müttefiki ölmüştü ve denklem değişiyor gibi görünüyordu.

Salih'in Husiler'den ayrıldığını duyulması koşululuyla, bir anlaşmaya varılmış gibi görünüyor.

Husiler giderek güçlenirken bu anlaşma hep büyük bir risk olacaktı ancak başta işe yarıyormuş gibiydi.

Salih'in müttefikleri Sanaa'nın kuzeyini görece çabuk bir şekilde ele geçirirken, Suudiler Husiler'e karşı bir "devrim" diye tanımladıkları olaylara destek verdiklerini açıkladılar.

Riyad yanlısı medya Salih'den "devrik diktatör" yerine, Yemen'in "eski cumhurbaşkanı" diye bahsetmeye başladı. Ancak bu hamle ters tepti.

Pazar günü itibariyle Husi milisleri Sanaa'nın büyük bölümünde denetimi ele aldı ve Salih ailesinin önemli üyelerinin evlerinin yakınlarında yoğun çatışmalar yaşandı.

Suudi destekli yemen güçlerinin başkent yakınlarındaki cephe hattını aşıp, Salih'in yardımına gelecekleri dedikoduları boş çıktı.

İyice zor zdurumda kalan Salih, başkentten kaçarken Husi milislere ait bir kontrol noktasında durduruldu.

Ya çıkan çatışmada öldürüldü ya da bazı taraftarlarının söylediği gibi oracıkta infaz edildi.

Salih'in ölümü ve müttefiği güçlerin Husiler karşısında çatırdaması, Yemen'deki savaşın geleceği daha umutsuz bir hale geldi.

Husiler'in altındaki halıyı çekmeye çalışan Suudiler şimdi bir sıfır güven ikliminde arabuluculuk çabalarına girişmek ya da son ikibuçuk yıldır herhangi bir kayda değer başarı elde edilemeyen askeri maceraya devam etmek arasında bir karar vermeli.

Salih bölücü bir figürdü ama aynı zamanda bir tür anlaşmaya varabilecek biriydi de. Ölümü çatışmadaki kutuplaşmayı daha da arttıracak.

Husi-Salih ittifakı hep bir mantık evliliğiydi.

Husi militanlar Salih'in cansız bedeni kırmızı polyester bir battaniyenin üzerinde bir kamyonete taşınırken tekbir getiriyor ve "Hüseyin'in intikamı alınacak" diye bağırıyordu.

Hareketin kurucusu Hüseyin Bedr el Din el Nusi, kuzeydeki Saada bölgesinde bulunan bir mağarada, iddiaya göre Salih'in emriyle öldürülmüştü.

Eski Cumhurbaşkanı bu boşanmadan kârlı çıkan taraf olacağını düşünüyordu ancak bu kez geleceği tahmin etme yetenekleri yok oluşuna neden oldu.