Gündem

Sağlık Bakanlığı’ndaki “e-Nabız” krizi büyüyor: Bakan yardımcısı Birinci hakkında soruşturma

27 Mayıs 2023 02:05
Asuman Aranca

Sağlık Bakanlığı’nda e-Nabız’ın fikri mülkiyet haklarına ilişkin dava ile başlayan ve Sağlık Bakan Yardımcısı Şuayip Birinci’nin şikayeti üzerine danışmanları hakkında rüşvet davası açılmasıyla devam eden kriz yeni bir boyut kazandı. Hakkında rüşvet iddiasıyla dava açılan danışmanlardan M.İ.K, Birinci ve Sağlık Bilgi Sistemleri Genel Müdürü Mahir Ülgü ile Bakanlık müfettişi İbrahim Güvenç hakkında “kendisini 12 saat boyunca alıkoyarak zorla itirafname imzalattıkları” iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. Şikayet üzerine savcılık, Birinci, Ülgü ve Güvenç hakkında soruşturma başlattı.

Kriz e-Nabız davası ile başladı

Sağlık Bakan Yardımcısı Sabahattin Aydın’ın eşi tarafından kurulan Bilbest firmasının, tüm yurttaşların kişisel sağlık bilgilerinin tutulduğu e-Nabız sisteminin fikri mülkiyet hakları nedeniyle Tiga isimli şirket ve Sağlık Bakanlığı aleyhine açtığı dava krize neden olmuştu. Dava sürerken, Sağlık Bakan Yardımcısı Birinci, kendi danışmanlarını, komisyonunda yer aldıkları bir AB ihalesine fesat karıştırma ve ihalenin ilk fazını kazanan 6 şirketten biri olan Bilbest’ten rüşvet almakla suçlamıştı. Şikayet üzerine soruşturma başlatan savcılık Birinci’nin danışmanı U.E ile Bilbest’in sahibinin de aralarında bulunduğu 6 kişi hakkında “ihaleye fesat ve rüşvet” davası açmıştı. Bu arada Birinci, kendi danışmanlarını AB ihalesine fesat karıştırma ve rüşvet almakla suçlarken, Avrupa Birliği’ne tam tersi yönde bilgi verildiği ortaya çıkmıştı. Bakanlığın Proje ekibi tarafından AB Komisyonu’na gönderilen mektupta, “söz konusu proje ihalesine fesat karıştırılmasının mümkün olmadığı” anlatılırken, Bakanlığın proje ekibinin ihaleye fesat karıştırdığı iddiasına ilişkin de bir “kanıt bulunamadığı” kaydedilmişti.

“Zorla itirafname imzalattılar” iddiası

T24’ün ortaya çıkardığı dosyalara bir yenisi daha eklendi. Hakkında rüşvet davası açılan danışmanlardan M.İ.K, Bakan Yardımcısı Birinci ile Sağlık Bilgi Sistemleri Genel Müdürü Mahir Ülgü ve Bakanlık müfettişi İbrahim Güvenç hakkında “kendisini 12 saat boyunca alıkoyarak zorla itirafname imzalattıkları” iddiasıyla Ankara Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. M.İ.K’nın avukatı Mustafa Nazım Pektaş tarafından savcılığa sunulan dilekçede, Birinci ile danışmanı U.E arasında, U.E’nin e-Nabız’ı ihraç ettiği öne sürülen firma aleyhine yaptığı sosyal medya paylaşımı üzerine gerginlik yaşandığı, daha sonra U.E ve diğer danışmanların sözleşmelerini feshettikleri anımsatıldı.

Noterden ihtarname çekti

Dilekçede, bu gerginlik sonrası Birinci’nin, eski danışmanı U.E hakkında bilgi ve belge toplama telaşına girdiği, bu nedenle U.E’nin yakın arkadaşı olan diğer danışman M.İ.K’den bu bilgileri elde edebileceği düşüncesiyle hareket ettiği belirtilerek, “Müvekkilden, 16 Eylül 2022 Cuma günü mesai bitiminde, Genel Müdür Mustafa Mahir Ülgü makamından bilgisayar, telefon ve diğer cihazlarıyla beraber genel müdürlük katına çıkması istenmiş ve müvekkil yalnız olarak genel müdürlük katına çıkmıştır” denildi. Genel müdürlük katına çıktıktan sonra yaşadıklarına ilişkin noterden Bakanlığa ihtar çeken M.İ.K’nın yaşadıkları, ihtarnamedeki ifadeleri ile anlatıldı.

“Birinci’nin makamında 12 saat sorgulandım”

Dilekçede yer verilen ihtarnameye göre M.İ.K, Genel Müdürlük makamına çıktıktan sonra yaşadıklarını şöyle özetle anlattı: “Makama girdiğimde Genel Müdür ve unvanını o an bilmediğim Müfettiş İbrahim Bey vardı. Bana burada bazı sorular yöneltildi ve sonrasında yedinci kata, Bakan yardımcısı Şuayip Bey'in makamına götürüldüm. Akabinde 12 saate yakın bir süre alıkonulup sorgulandım ve psikolojik şiddete maruz kaldım. Sorgu boyunca telefonum ve bilgisayarım rızam olmadan incelendi ve el konuldu, bana bu bilgisayarın artık verilmeyeceği ve yeni bilgisayar verileceği ifade edildi. Akıllı saatim benden alındı, tuvalete bile yalnız başıma gitmeme izin verilmedi.

“Yaşadıklarımı ömrüm boyunca unutmayacağım”

Sorgu boyunca görevden ayrılmış olan bakanlık danışmanları U.E ve F.G ile ilgili bilgimin olamayacağı birçok soru soruldu. Bilmediğimi söylediğimde ise tehditlere maruz kaldım. Bilgisayarımı incelemek için aldıklarına dair tutanak imzalatıldı ve bu psikolojik baskıyla yapıldı. Ayrıca bilgisayarımdan şahsi dosyalarıma bakıldı, telefonumun mahremiyeti ihlal edildi ve WhatsApp yazışmalarım incelendi. Bu yazışmaların çıktısı alındı ve kendi irademle çıkarıp verdiğime dair imza attırıldı. Bana zorla anlattırılan şeyler de tutanağa dönüştürüp zorla imzalattırıldı. O gece sabaha kadar yaşadıklarımı ömrüm boyunca unutamayacağım”

“Can güvenliğimden endişe ettim”

M.İ.K, sorgulandığını öne sürdüğü 12 saat içinde kendisine mesaj gönderen arkadaşlarına cevap vermesine izin verilmediğini, arandığında da hoparlörden konuşmasına izin verilerek, ne söyleyeceğinin dikte edildiğine iddia ederek, şöyle devam etti: “Bütün bunlara can güvenliğimden endişe ettiğim için boyun eğmek zorunda kaldım. Makama çağrıldığım 16 Eylül 2022 saat 17.30 ile 17 Eylül 2022 saat 06.30 arasında gerçekleşen 12 saatlik sorgulama süreci içinde bana imzalattırılan ve rızam varmış gibi gösterilen bütün o dokümanları da bu korku ve baskıyla imzaladım. Ayrıca 17 Eylül 2022 Cumartesi sabahı evime yalnız gitmeme müsaade edilmedi. F.G’ye ait eşyaları alabilmek maksadıyla Müfettiş İbrahim Bey beni arabayla evime bıraktı ve F.G’ye ait eşyaları tutanaksız teslim aldı”

“Güç zehirlenmesi ile hareket ettiler”

Suç duyurusu dilekçesinde, M.İ.K’nin alıkonularak hürriyetinin tahdit edildiği, kendisine “rızası ile kişisel verileri sunmuş ve suç işlemiş fakat bunun sonucunda pişmanlık duymuş gibi” bir beyan imzalatıldığı kaydedilerek, “Şüpheliler teknik bilgi yetersizliği nedeniyle bu verilerin bilgisayar ve telefondan sabaha karşı 03.00 civarında alındığının tespit edilebileceğini düşünememişlerdir” denildi. M.İ.K’nin bilgisayar ve telefonundan bu kayıtların hangi saatte alındığı ve cihazların o saatlerde nereden sinyal verdiğinin de HTS kayıtları ile ortaya çıkacağı ifade edilen dilekçede, yaşananların sebebinin M.İ.K ve arkadaşları hakkında delil arama çabası olduğu belirtildi. Dilekçede, “Elde edilen delilin hukuka aykırı biçimde elde edildiği hususu biliniyor olsa bile Türkiye’de sıkça rastladığımız, ‘bürokratik gücün her şeyin, yargının bile üzerinde olduğu’ anlayışından kaynaklanan zehirlenme ve bir şey olmaz mantığı ile hareket edilmiştir ve bu sebeple bu kadar hoyrat davranılmıştır” ifadeleri kullanıldı. Şikayet üzerine savcılık da Birinci, Ülgü ve Güvenç hakkında soruşturma başlattı.