Akdağ, Tam Gün Yasa Tasarısı ve kamu hastanelerinde özerkliğe gidişi içeren Kamu Hastane Birlikleri Yasa Tasarılarını anlattı.
Sağlıkta Dönüşüm Programı'nda gelinen noktayı değerlendiren Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Türkiye'nin programla "yapılamaz" denileni yaparak önemli bir reformu gerçekleştirdiği inancını taşıyor. Akdağ'a göre programın en önemli başarısı, sağlık hizmetine erişiminin kolaylaştırılması. Referans'ın haberine göre,Akdağ, programın sektörün çeşitli kesimlerince eleştirilen aile hekimliği ve performansa dayalı döner sermaye konusunda ise uygulamaların arkasında durmayı sürdürüyor. Sağlığın finansmanı ile sistemin denetimine ilişkin sorularımızı ise yanıtsız bırakan Akdağ, sağlıkta dönüşüm sürecinde yapısal reformları gerçekleştirdiklerini ve sırada tamamlayıcı düzenlemelerin bulunduğunu kaydediyor.
Sağlıkta Dönüşüm Programı'nda gelinen noktayı değerlendiren Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Türkiye'nin programla "yapılamaz" denileni yaparak önemli bir reformu gerçekleştirdiği inancını taşıyor. Akdağ'a göre programın en önemli başarısı, sağlık hizmetine erişiminin kolaylaştırılması. Referans'ın haberine göre,Akdağ, programın sektörün çeşitli kesimlerince eleştirilen aile hekimliği ve performansa dayalı döner sermaye konusunda ise uygulamaların arkasında durmayı sürdürüyor. Sağlığın finansmanı ile sistemin denetimine ilişkin sorularımızı ise yanıtsız bırakan Akdağ, sağlıkta dönüşüm sürecinde yapısal reformları gerçekleştirdiklerini ve sırada tamamlayıcı düzenlemelerin bulunduğunu kaydediyor.
Akdağ, Tam Gün Yasa Tasarısı ve
kamu hastanelerinde özerkliğe gidişi içeren Kamu Hastane Birlikleri
Yasa Tasarıları'nın önümüzdeki dönemin öncelikleri arasında yer
aldığını belirtirken, tamamlayıcı uygulamalara ilişkin de sinyalleri
verdi. Sağlık hizmetine erişimin önünde halen çeşitli engeller
bulunduğunu ve bunların giderilmesi için yapılması gerekenlerin başında
hekim-hasta ilişkisindeki sıkıntıların ortadan kaldırılmasının
geldiğini savunan Akdağ, sağlık kuruluşlarını özerk hale dönüştürerek,
bu yapıları "kendine yeter" hale getirmenin bir diğer ana hedefleri
olduğunu vurguluyor.
Tek çatı çok başarılı oldu
Akdağ, sağlık reformunun başarı
listesinin ilk sırasına, "kamu kurum hastanelerinin bakanlık çatısında
birleştirilmesi" ile "ilaçta KDV oranını düşürerek değiştirilen ilaç
fiyatlandırma sistemi"ni yazıyor. Bu adımlarla vatandaşın sağlık
hizmetine ulaşımının arttığını belirten Akdağ, acil sağlık hizmetlerini
de 5 yılda 3 kat geliştirdiklerini ifade ediyor. Çok tartışılan ve şu
an 30 ilde uygulanan aile hekimliğinin ise çağdaş sağlık anlayışının
temel unsurlarından olduğunu savunan Akdağ, uygulamanın yıl sonuna
kadar 59 ile ve 2010 sonuna kadar da tüm ülkeye yayılacağını
bildiriyor. Hekimlerle sağlık çalışanlarının dert yandığı performansa
dayalı ek ödeme sisteminin personele tatminkâr ücretler sağladığını
söyleyen Akdağ, bu sistem sayesinde 2004 yılında kamuda çalışan 15 bin
uzman hekimden muayenehanesi bulunan 11 bin hekimin yüzde 25'inin
gönüllü olarak muayenehanesini kapattığına dikkat çekiyor.
Tam gün uygulaması mutlaka gerekli
"Bu sistem sayesinde aynı sayıda
sağlık personeliyle 2 misli hastaya baktık" diyen Akdağ, tam gün
uygulamasını da gündemlerinin ilk sırasına koyuyor ve şöyle diyor:
"Sağlıkta atılan bütün adımların hedefine insanımızı koyduk. Bu hedef
doğrultusunda uygulamaya koyduğumuz sağlıkta dönüşüm programıyla devrim
niteliğinde birçok çalışma gerçekleştirdik. Ancak tüm bu çalışmalara
rağmen vatandaşımızın yüksek standartta, etkili, adil ve kolay
erişilebilir bir sağlık hizmetine tam anlamıyla ulaşmada halen sorunlar
yaşadığını gördük. Bu nedenle sağlık hizmetlerinin kalite ve
verimliliğini artırmak, bu hizmetin önündeki bazı yönlendirme
engellerini ortadan kaldırmak, hekim-hasta arasındaki doğrudan para
ilişkisine dayanan sisteme son vermek, muayenehane üzerinden sağlık
kurumlarına sevk sistemini ortadan kaldırmak, hekim-hasta ilişkisinde
güven duygusunu tesis etmek, tüm vatandaşlarımızın sağlık hizmetine
daha kolay ve hakkaniyet içinde ulaşabilmesini sağlamak ve sayıca
yetersiz olan sağlık personelinin üzerindeki iş yükünü adaletli ve
dengeli hale getirebilmek için bu uygulamaya öncelik veriyoruz."
Cepten yapılan harcama azaldı
Akdağ, programla vatandaşların
cepten yaptığı sağlık harcamalarının toplam sağlık harcamasına oranının
da yüzde 30'dan yüzde 16'ya indiğini kaydederken, 2002-2007 döneminde
vatandaşın genel sağlık hizmeti memnuniyetinin de 27 puanlık bir
artışla yüzde 66.5'e çıktığını vurguluyor. Akdağ, "Aile hekimliği
uyguladığımız illerde bu oran yüzde 85. Sağlık göstergelerimiz ve hasta
memnuniyet sonuçları doğru yolda ilerlediğimizi gösteriyor" diyor.
Koruyucu hizmetlerde gelinen nokta hakkında da bilgi veren Akdağ;
çocukların aşılanmasında yüzde 78 olan oranın yüzde 96'ya, bebek
ölümlerinin binde 29'dan binde 17'ye, anne ölümlerinin ise yüz binde
70'lerden 19'a indirildiğine dikkat çekiyor.
Tüm illerde açılan Kanser Tarama
Erken Teşhis ve Eğitim Merkezleri'nin (KETEM) taramalarının önümüzdeki
yıllarda yaygınlaştırılacağını kaydeden Akdağ, kanser teşhisi almış
vatandaşların özel hastaneler dahil tamamen ücretsiz tedavi edilmesini
sağlayacak kararlar aldıklarını belirtiyor. Akdağ, "Sağlıkta dönüşüm
programıyla hemen tüm hedeflerimize ulaşmayı başardık. Yani yapısal
reformlarımızı büyük ölçüde tamamladık, yeni dönemde sağlık sisteminde
tamamlayıcı nitelikteki düzenlemelerimize devam edeceğiz" diye
konuşuyor.
Uzmanlar dönüşüm programının risklerini değerlendirdi
Zaman zaman eski SSK sisteminin çok iyi olduğuna ve ilaç harcamalarını kontrol edebildiğine ilişkin yorumlar yapıldığından bahseden Tatar, "Evet SSK ilaca az harcıyordu ama SSK'lı kendi cebinden ödüyordu" diyor. Sistemin istismardan kaynaklanan boyutu için denetim mekanizması kurmanın ise güçlükleri olduğuna işaret eden Tatar, "Örneğin, bazı ülkelerde hekimin reçetesi takip ediliyor ve yazdığı ilaçların türü ve miktarı sorgulanıyor. Kullanım incelemesi yoluyla hekimlerin tıbbi uygulamaları sonuçları ile birlikte sorgulanabiliyor. Aynı şey diğer hizmet sunucuları için de geçerli. Örneğin hastaneler geri ödeme yöntemleri aracılığı ile kontrol ediliyor" diyor. Tatar, SGK yapısının en büyük zaafının ise sorumluluklarıyla uyumlu eğitimi almış eleman eksikliğinde yattığını savunuyor. Tatar, buna ilaçların geri ödemelerine ilişkin bir örnek verirken, bu kararların ekonomik değerlendirme yöntemlerine göre yapılması kararı alındığını ancak SGK'da bu alanda bilgi sahibi kişi sayısının çok az olduğunu belirtiyor.
Bakanlığın öncelikleri neler?
* Gerçek ihtiyaç sahibinin hizmete erişimi engellenebilir
* Aşı harcamaları ilaca rakip olabilir
* Cepten ödemelerde artışa dikkat
* Sağlık haklarının aşamalı kaybedilmesi tehlikesi var
* Hizmeti sunan kadar alanın da gereksiz hizmet talebine dikkat
* Daha fazla hekim eğitelim derken, nitelikten taviz verilmemeli
* Nasıl bir denetim mekanizması kurulacak
Aşı harcamasındaki artış ciddi risk
Tıp Kurumu Genel Sekreteri Ali Rıza
Üçer, yakın gelecekte aşı harcamalarının Türkiye'nin ana harcama
kalemlerinden biri olacağı tehlikesine karşı uyarıda bulunuyor. Şu an
domuz gribinde yaşananlara işaret eden Üçer, "Tüm dünyada ve Türkiye'de
buna ilişkin korku senaryoları geliştirildi. Türkiye, ulusötesi aşı
karteline, sahada uygulanmayan domuz gribi aşısı için yaklaşık 220
milyon euro ödeme yapacak" diyor. Türkiye'de aşı alanında "küresel
güdümlü neoliberal politikaların" etkisiyle mevcut üretim
teknolojisinin yenilenmediğinden bahseden Üçer, bugün ilaç pazarının
yüzde 70'ine uluslararası şirketlerin hâkim olduğunu söylüyor. Üçer,
"Yıllık ilaç, tıbbi teknoloji ve tıbbi malzeme ithalatı 7 milyar doları
aştı. Bu alanlarda ihracatın ithalatı karşılama oranıysa yüzde 10'un
altına geriledi. İlaç, biyoteknolojik ilaç, aşı, tıbbi teknoloji ve
malzeme üretimi için kısa, orta ve uzun vadeli ulusal stratejilerin
geliştirilmesi ve uygulanması yaşamsal önem taşıyor" diye konuşuyor.
Üçer, SSK'nın ilaç alımının terk edilmesiyle ilaç harcamalarının
arttığına da dikkat çekiyor.
Türkiye pazarı çok çekici
Türkiye'nin ilaç pazarı olarak çok
dikkat çekici bir büyüme gösterdiğini söyleyen Üçer, pek çok kesimin
savunduğu "sağlığa daha fazla pay ayırmak gerek" görüşünü çok da doğru
bulmuyor. "Sağlık harcamanız gelirinizle orantılı olabilir. Türkiye'nin
sağlık harcamalarının milli gelire oranı da hiç fena değildir. AB
ortalamasına yakın bir rakamdan bahsediyoruz" diyen Üçer, Türkiye'nin
aslında sağlığa iyi para ayırdığını ancak kaynakları etkili
kullanamadığını savunuyor. Tıp Kurumu'nun verilerine göre 2006 yılı
rakamlarıyla Türkiye'nin ilaç tüketiminin ulusal gelirine oranı yüzde
1,7. Bu rakam, Amerika'da ise yüzde 1,5.
Üçer, sağlıkta dönüşüm sürecinde
vatandaşın sağlık harcamalarının artacağını işin başından
söylediklerini ifade ederken, "Devletin artan harcamaların altından
kalkamayacağını, bu nedenle de ya teminat paketinin küçüleceğini ya da
katkı paylarının geleceğini söylemiştik. Teminatı şu aşamada
ellemediler ama katkı paylarının arttığını görüyoruz" diyor. Fark ücret
gibi uygulamalarda da aslında kimi kurumlarda vatandaştan daha yüksek
rakamların alındığını söyleyen Üçer, cepten ödemelerin ilerleyen dönem
daha da artacağı sinyallerinin alındığını vurguluyor. Sağlığa erişimde
geçmişe oranla kolaylıklar olduğu ancak orta ve uzun vadede sistemin
iyi bir noktaya gitmediği görüşünü taşıyan Üçer, "Vatandaşların cepten
ödemeleriyle, katkı paylarının artmasıyla, aşama aşama sağlık haklarını
yitirecekleri bir süreç bulunuyor" diyor.
Sağlık hizmetinde istismar kolaylaştı
Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve
İdari Bilimler Fakültesi Sağlık İdaresi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr.
Mehtap Tatar ise Türkiye'nin sağlık finansmanında geldiği noktanın
sağlık politikalarından anlayan herkesin önceden beklediği bir yer
olduğunu belirtiyor. Tatar, "Performansa dayalı ödeme sisteminin ve
özel sektörden hizmet almanın en beklenen sonucu, hizmeti sunanların
zaman zaman hastanın aleyhine çok ciddi sonuçlar doğurabilecek olan
gereksiz hizmetleri vermesidir. Yetkililerin ‘gereksiz sağlık hizmeti
veriliyor' yakınmalarını hiç anlamıyorum" diyor. Yeşil kartlılar gibi
toplumun en çok sağlık hizmetine ihtiyacı olan ve bunun için imkânı
olmayan nüfusuna sağlık hizmeti vermekte bir yanlış olmadığını
vurgulayan Tatar; burada sistemin istismarı, gereksiz ve kötüye
kullanım söz konusuysa buna önlem almak gerektiğini belirtiyor:
"Sağlık hizmetlerinde 'ahlaki
tehlike' olarak adlandırdığımız konu sadece hizmeti sunanlar için
değil, alanlar için de geçerli. Yani nasıl hizmeti sunanlar fırsat
bulduklarında gereksiz hizmet veriyorsa, hizmeti alanlar da önlerinde
finansal hiçbir engel olmadığında gereksiz hizmet talep ediyorlar. Hele
bizim gibi sevk sisteminin olmadığı sistemlerde birey, normalde kendi
kendine tedavi olacak bir hastalık için dahi üniversite hastanesine
kadar gidebiliyor. Bu gereksiz talebi önlemek için geliştirilen
yöntemlerden biri de hizmeti alanların katılımını sağlamak. Ancak
burada dikkat edilmesi gereken önemli bir konu, belirlenen katkı
payının gerçekten hizmeti almaya ihtiyacı olanın başvurmasını da
engellememesi."
Yetişmiş eleman eksiği var
Zaman zaman eski SSK sisteminin çok iyi olduğuna ve ilaç harcamalarını kontrol edebildiğine ilişkin yorumlar yapıldığından bahseden Tatar, "Evet SSK ilaca az harcıyordu ama SSK'lı kendi cebinden ödüyordu" diyor. Sistemin istismardan kaynaklanan boyutu için denetim mekanizması kurmanın ise güçlükleri olduğuna işaret eden Tatar, "Örneğin, bazı ülkelerde hekimin reçetesi takip ediliyor ve yazdığı ilaçların türü ve miktarı sorgulanıyor. Kullanım incelemesi yoluyla hekimlerin tıbbi uygulamaları sonuçları ile birlikte sorgulanabiliyor. Aynı şey diğer hizmet sunucuları için de geçerli. Örneğin hastaneler geri ödeme yöntemleri aracılığı ile kontrol ediliyor" diyor. Tatar, SGK yapısının en büyük zaafının ise sorumluluklarıyla uyumlu eğitimi almış eleman eksikliğinde yattığını savunuyor. Tatar, buna ilaçların geri ödemelerine ilişkin bir örnek verirken, bu kararların ekonomik değerlendirme yöntemlerine göre yapılması kararı alındığını ancak SGK'da bu alanda bilgi sahibi kişi sayısının çok az olduğunu belirtiyor.
Bakanlığın öncelikleri neler?
- Tam Gün Yasası'nın çıkması
- Aile hekimliğinin 2010 sonuna kadar yaygınlaştırılması
- 27 ana bölgede 'sağlık kampusları' açılması
- Anne ve bebek ölümlerinin daha aşağıya çekilmesi
- Tütün, alkol ve tehlikeli madde kullanımının 2013'e kadar yüzde 25 azaltılması
- Kamu hastane birliklerinin 2013'e kadar tamamlanması
* Gerçek ihtiyaç sahibinin hizmete erişimi engellenebilir
* Aşı harcamaları ilaca rakip olabilir
* Cepten ödemelerde artışa dikkat
* Sağlık haklarının aşamalı kaybedilmesi tehlikesi var
* Hizmeti sunan kadar alanın da gereksiz hizmet talebine dikkat
* Daha fazla hekim eğitelim derken, nitelikten taviz verilmemeli
* Nasıl bir denetim mekanizması kurulacak